Şimdi size farklı bir anlatı sunacağım. Şimdiye kadar yazdığım her yazı neredeyse insanı mutlu edecek türden, onları bilgilendirip hayatlarına farklı bir nokta katabilecek türdendi. Ancak özellikle son dönemlerde yaşanan olaylar, bana bambaşka bir bakış açısında düşünmem gerektiğini öğretti ve bu konu üzerinde düşündürdü. Şimdi size kökenlerimin milliyetçiliği nasıl algıladığını anlatacağım. Ben annesi Yunanistan, babası Bulgaristan göçmeni olan bir çocuğum...
Bu satırları Dünya Çocuklar Günü'nde yazıyorum. Yaşlı ve emekli bir öğretmenim, bir anneyim. Kırcaali'de yaşamaktayım. Çocuklar, bizim hayatımızın süsüdür, milletimizin en büyük varlığı ve umududur. Yarınlarımıza güven ve inançla bakabilmek için, onları ruhen ve bedenen iyi yetiştirmemiz gerekiyor. Aksi hali, huzursuzluk ve güvensizliktir. Sevgi ve kardeşlik duyguları kaybolur. Vatan, millet bile yok olur. İnsanlık düşmanlığı çoğalır. Geleceğe umutla bakabilmemizin tek çaresi ahlak ve ilimdir.
Sanal alemde her şeye burnunu sokan, herkese laf yetiştirme gayreti içinde olan, laf olsun torba dolsun, ceviz kabuğunu doldurmayacak yorumlar yapanlar da var. Bunlar hakında zaman zaman buradan biz de yazdık: Bu tür yorumlarla kendilerini kepaze ettikleriyle kaldıklarını birçok kez belirttik. Aslında dedik, sanal alemde kimin kaç paralık olduğu, kim satılık, kim onun bunun yavşaklığını yaparak avanta peşinde koştuğunu, her şeyin ortaya çıktığını yazdık...
* Yüzlercesinin tabelası duvarlarda asılı duruyor, sayılarını bilen yok. * Şimdilerde herkes yorganı bir tek kendi üzerine çekmekte... * Federasyonların neden bir şapka konfederasyonu tercih etmediği ise adeta bir muamma. * Aslında, neyi ve kimi paylaşamıyor bunlar?
1939 yılında Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin bir kısmı da Diyarbakır ovasına yerleştirilmiştir. Ben, Diyarbakır köylüklerini gezerken, en çok bu göçmen köyleri üzerinde durdum. İşte bu yazım, onların hazin maceralarını anlatır. Hikâye: Yer, Diyarbakır’ın 21 kilometre doğusunda Ambar çayının kenarındaki köprübaşıdır. Buraya üzeri kiremitli, iki göz, bir de ahır ile 94 ev yapılıyor. Kuruluş, plan üzerine ve gayet güzel. Bir tepenin yamacı. Bu 94 eve 500’den fazla göçmen koyuyorlar. Köyün adı da Köprübaşı oluyor.
İyi bir eğitim, kişiyi iddialı yapar ve iddialı bir birey toplumun önünü açmak için çabalar. Başkalarının dedikleri sizi etkilemesin, kendi yolunuzu, kendi aklınızla seçin. Türk Üniversitelerinden mezun sayısız hemşerim ile tanıştım, hepsi çok başarılı ve iyi yerlere gelmişler. Gelin, kapıları size sonuna kadar açık olan, bursu olan, yurdu olan, sosyal imkanları olan, sizi düşünen bir ortamda hayatınızı ve geleceğinizi kurtarın…
Yıllarca bu camia bir araya gelip, birlik ve beraberlik içinde hareket edemediyse, bunun en önemli sebeplerinin başında bu nifak sokan ve hatta birilerinin tetikçiliğini yapan kişilerdir. Bundan dolayı öteden beri camiamızın artık bu tip kişilerden temizlenmesi gerektiğini savunuyoruz. Camiamıza zerre kadar faydası dokunmamış, bilakis hem kurumsal hem kişisel bazda sürekli olumsuz yorumlar yaparak, insanımızı kışkırtma gayretinden başka bir niyeti olmayan bu kişileri, bu camia teşhir edip dışlayacaktır.
Hiç şüphesiz ki göçmen camiasında bir çok kişinin merak ettiği konu, Bal-Göç'ün yeni genel başkanı kimin olacağıdır. Sayın Yüksel Özkan, gelen teklif üzerine siyasete girme kararı verince ve bu teklif seçilebilir bir yerden olunca, hemen onun koltuğunda merağı olanlar harekete geçmiş. Kulis çalişmaları, destek arayışları, başladı bile...
Yurt dışındaki Türkoloji lisans programlarında her sınıftan en başarılı 5 öğrencinin, öğrenimi süresince yılda 12 ay destekleneceği “YÖK-Türkoloji Bursu”ndan yararlanabilmek için, TC vatandaşı olmamak, kendi döneminde programa yerleşen ilk 10 öğrenci arasında yer almak gibi şartlar bulunuyor. Öğrencinin burstan yararlanmaya devam edebilmesi için her dönem bütün derslerinden başarılı olması gerekiyor.
Parkın diğer bir tarafındaki sıra sıra dizilmiş ve bayağı boy almış selvi boylu huş ağaçları ise adeta gözümüzü kamaştırıyor. Bunların fidanları, Eğridere'nin(Ardino) meşhur Huş Ormanı'ndan getirilmiş ve buraya dikilmiş. Göçmenler, bir nevi ağaç kökenlerini de beraberinde getirmiş ve hep beraberce Anadolu toprağına yeniden derin ve sağlam kökler salınmış...
Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Bursa'da RUMELİSİAD'ın beşincisi Uluslararası Balkan Ekonomi Zirvesi'ne katıldı.
Güvenilir kaynaklardan aldığımız bir son dakika haberine göre, BALGÖÇ Başkanı sayın Yüksel Özkan'a, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından, Bursa Milletvekili adayılğı teklifi yapılmıştır.
Onun övmekle bitiremediği Deliorman insanı, bir türlü gitmiyordu aklından. Düşün bir kere. Her iki kişiden biri güreşle iç içe yaşayan, her fırsatta güreş tutan, iriyarı adamlardan dem vuruyordu dedesi. Düğünlerde tertiplenen güreş müsabakalarından ve kıran kırana güreşen pehlivanlardan bahsediyordu. Hatta güreşin dünyaya oradan yayıldığına dair bir sürü kanıt gösteriyordu.
Asıl adı Stoyan olan Bulgar Sadık, Türk’e düşman olan Bulgar ve Rum’a, o da düşmandır ve bu konuda acımasızdır. Bu yüzden Bulgar ve Rum eşkıyalar da onun peşindedirler.
Bulgaristan'da yaşayan Türkler, doğumdan Musalla taşına kadar, hep sevinçlerini ve kederlerini kucak kucağa paylaşmışlardır çağlar boyu. Onların bu ortak metaneti, en zor zamanlarımızda bile bizi diri ve dinç tutmuştur.
Yalova'da yaşayan, eski spor antrenörü Rafet Koru, her bahar Ardino (Eğridere) kasabasını egzotik çiçeklerle ve dekoratif ağaç fidanlarıyla güzelleştiriyor. Yalova'nın çiçek seralarından getirilen çiçek ve fidanları, buradaki parklara ve sokaklara ekiliyor.
Son günlerde yaşanan deizm tartışması da tam da bu zihniyet sayesinde alevlenmiştir. Deizm, bir tanrının varlığına inanmak ancak onun yeryüzünde hiçbir şeye karışmadığı, doğruları bulmaları için insana akıl verdiğini, bundan dolayı Peygamberlerimiz, Kitabımız, İbadet ve Ahiret gibi kavramların yeri olmayan bir inanıştır.
Ben daha 1990 yılında, Cebel'de Türk ismimi geri alanlardan ilk kişilerden biriyim. Bununla da yetinmeyip, daha sonra, 1988 yılında Bulgar ismiyle vefat etmiş olan rahmetli babamın Türk ismini de, ilgili makamlara baş vurup, geri aldım.
Vicdanım sızlıyor, vicdanım acıyor. Gün be gün, seni doğru dürüst idrak edemedim, yeri geldi can kan pahasına savunamadım, seni anlamadım…