Camia içindeki var olan sessiz çoğunluk her zaman ağır basmıştır, her daim yüz akımız olmuştur.
Asıl azınlık durumundakiler benim garibime gidenlerdir; çünkü hadlerinden fazla patavatsız ve şuursuzlar, kendilerini herkesten üstün, bilgiç ve güçlü görürler.
Halbuki gerçekte ise toplumun refahı için değil, bir tek şahsi çıkarları peşinde dört nala koşturanlardır onlar.
Hem de ne biçim birer yılkı atı gibi koşmaktalar...
Nereye doğru koştuklarını, kimin kucağında oturduklarını ise bilmezler, bunun farkına bile varmak istemezler.
Keşke, yolundan sapmış bu aymazlık takımın oyuncularına birer de at gözlüğü takabilsek.
Belki o zaman, önlerinde uzanan doğru ve upuzun yolu görüp sağa sola sapmayı bırakırlar.
At, gezegenin yüzeyinde yaşayan tüm memeliler arasında en büyük göze sahiptir.
İnsanoğlunun gözü ise küçüktür; ama açgözlülüğü ile bilinir.
Açgözlü birisinden ise her türlü kötülük beklenir.
Bizler, hakkaniyet peşindeyiz, hak ve adalet taraftarıyız.
Bir tek doğruluk için dürüstçe mücadele edenin sırtını dostça sıvazlarız.
İç dünyasını ve ruh halini anlamakta zorlandığımız güruh için başka neler söyleyebiliriz.
Siyasetçilerin barizlikten uzak nutuklarını dinlerken, göçmen camiasının "bütün sorunlarının çözüme kavuştuğunu öğreniyoruz".
Memlekette ise artık her şey adeta "güllük gülistanlık".
Eğitim ve kültür alanı tamamen Bulgarcaya doğru evrile duradursun, hatta bir milyonun arasında "Türk asıllı bir siyasi lider bulunamamış" ve şimdilerde şakşakçı takım tarafından elzem yerine "tertemiz" bir Bulgar el üstünde tutulmakta...
Sofya'nın ürettiği "akılcı politikalar" sayesinde ulusal ekonomi adeta şaha kalkmış ve her neredeyse gençlerin tümü manitaları için Niderland'a lale toplamaya gitmişler...
Ne demişti ecdadımız: İlahi adalet var. Birinin emeğini, iyi niyetini harcarsanız başka bir şekilde sizi de harcarlar...
Yakın zamanda sessiz çoğunluk, "at gözlüklülerin ipini çekebilecek mi"?
