Papa anıtı gördü, fakat hoşgörü nerede...

Geçenlerde Bulgaristan'dan geniş bir heyet, Vatikan'da Papa Franciscus ile görüştü.

Heyetin başını Kırcaali Belediye Başkanı Hasan Aziz çekiyordu, kendisine il müftüsü ve bir de papaz refakat ediyorlardı Ayrıca ülkenin Başmüftüsü ve ekibi de, bu gruba dahil olmuşlardı.

Benim açımdan, bir belediye başkanı olan Hasan Aziz'in devlet başkanı sıfatı taşıyan Papa ile görüşmesi bayağı düşündürücü bir durum.

Vaktinde Fetullah Gülen diye birisi de Papa Paul ile sıkça görüşüp dinler arası diyalogdan ve hoşgörüden bahsediyordu; fakat sonra gitti Anakara'daki Meclisi bombaladı ve suçsuz vatandaşlarımızı katletti...

Fazla ayrıntıya girmeden, anlayacağınız söz konusu randevunun ana teması hoşgörü ve toplumsal uzlaşı olduğu anlaşıldı.

Aslında bir Türk ve Müslüman olan belediye başkanı, neden aniden Papa hazretlerinin makamını ziyaret etme arzusuna kapıldı? 

Bildiğimiz kadarına, Kırcaali'deki etnik gruplar arasında herhangi bir savaş durumu filan yok, hatta tarih boyunca hiç bir zaman bir gerginlik filan bile sezilmemiştir; ama son 33 yıldır, bazı siyasiler hiç durmadan Kırcaali'de zaten var olan hoşgörü diyalogu üzerinden, kendilerine bir takım ucuz ve komik sayılabilecek siyasi bir rant elde etmek peşindeler.

Halbuki, insanların iyi ve yakın komşuluk ilişkilerini istismar ederek hiçbir yere varılmaz.

Neyin hoşgörüsünden ve hangi etnik modelden bahsediyorsunuz?

Bunda statüko ve oligarşi sisteminin bir katkısı var imasını neden yapıyorsunuz?

Hiç sanmam! Kanımca sizler var olan bir toplumsal barışı ve uzlaşıyı, kendi hanenize yazdırarak, sadece kendi kendinizi ve Papa'yı kandırabilirsiniz...

Şimdi Kırcaali'nin göbeğine Hoşgörü Anıtı dikmeye niyetleniyorsunuz.

Güzel bir adım; projesini ve bütçesini bile hazırlamışsınız; fakat Kırcaali'de yapılacak daha öncelikli işler yok mu?  

Şehrin yolları perişan durumda, infrastruktur gelişimi ve hizmeti çok zayıf...

Hoşgörü derken, öncelikle o saat kulesinden saat başı yayılan aşırı milliyetçi ve ırkçı melodiler kimsenin vicdanını hiç sızlatmıyor mu?

Hoşgörü Anıtı'nı da bu tür marşlarla mı donatacaksınız?

Bu saat kulesi kepazeliğini Papa hazretlerine de anlattınız mı?

Hoşgörü derken, devlet tarafından el konulmuş ihtişamlı Medrese binasının, hak sahiplerine iadesini hiç konuştunuz mu?

Hoşgörü derken, sizlerin sayesinde ana dili eğitimini gerçekleştiremeyen genç nesilden özür dilemeyi hiç düşündünüz mü?

Hoşgörü derken, doksanlı yılların başında, Kırcaali sokaklarında, alnına siyah bir bandana takmış ve Türklerin isimlerinin iadesine karşı protestolar düzenleyen; kültür evinin önüne yığınla taş döken o malum şahıs ile beraber mi Hoşgörü Anıtı'nın açılış kurdelesini keseceksiniz?

Aynı şahıs mı, "Kırcaali hoşgörüsünün mimari" sayılıyor?

Sanırım, dinler ve medeniyetler arası yürütülen diyaloğun yarattığı hoşgörü konularında sizlerle biraz zor anlaşacağız ve uzlaşacağız...

Madem ki Papa'ya kadar gittiniz, neden o zaman taraflar arasında hala bunca şüphe, tereddüt ve şikâyet hakimdir? 

Türklere karşı kötü duygular beslemekle ve çeşitli çarpık uygulamaları devreye sokmakla hangi hoşgörüden ve uzlaşıdan bahsedebiliriz...