Görünümdeki basiretsiz Boko ve Şişi tandemi, artık tamamen bıktırdı ve usandırdı diyebiliriz rahatlıkla; çünkü bir ekonomi terimi kullanmış olursak, bu ikilinin hiç bir katma değeri kalmadı ve ülkeyi palas pandıras bir şekilde dosdoğru bankruta sürüklemekteler...
Bulgaristan, yeni bir seçime doğru giderken, statüko ve mafya şimdiden bütün güçlerini seferber etti.
Boko, Şişi ve artı statüko ayrılmaz bir güçlü triumvirlik aysbergi oluşturmuş durumda.
Artık her şeyleri bir tek yalan dolandan ibaret; ama buzulları, iklimin ( toplumun ) ısınmasıyla, erimeye başladı ve bu süreç devam ettikçe havaları cıva olacak, yani bir kaşık suda boğulup gidecekler...
Boko ve Şişi, hükümet kurma cesaretinden yoksunlar.
Zaten, kendilerini kimse kabul etmez. Ne avroatlantizm, ne de Baydın. Arkaya bir tek Putin kalıyor...
Sofya'nın inatçı katırları, sadece göstermelik olarak, "artık bizler avroatlantik yörüngeye aitiz" demeye getiriyorlar; fakat savcılık, içişleri ve istihbarat gibi merkez üsleri asla elden kaçırmak istemiyorlar. Herhalde çok temiz olduklarındandır...
Bütün bu perde arkasının ( задкулисие ) senaryolarında, bizim oradaki Türk toplumuna ve buradaki göçmen camiasına da baş rol yazılmakta.
Ne acı ve dokunaklı bir durum ortaya çıkıyor.
Her ne kadar, bu rol bizim toplum için asla tam bir biçilmiş kaftan demeye dilim varmıyorsa da; gerçekte ise doğrudan bizim vasıflarımız telkin edilmekte.
Bütün kazancı ve zararı hesap etmeden, Boko ve Şişi'nin yazdığı bütün görevleri seve seve üstlenmeye devam etmekteyiz.
Bulgaristan'daki Türk toplumu ve bizim göçmen camiasının, Bulgar statükosu, oligarşisi ve mafyası ile ne iş olur diyeceksiniz?
Bal gibi de oluyor işte!
Boko ve Şişi, Bulgaristan'ı kurtarırken, Ramazan ayında, statüko başlarının iftarlarında bile dua eder olduk, az daha kendilerini birer tapınılacak ilah yerine koyacağız...
