En yüksek hayır mutlu etmekmiş... - Mümin TOPÇU

En yüksek hayır mutlu etmekmiş...


Bayram seyran derken, yazılarım aksadı, aslında böyle günlerde zaten kimse ciddi konular işitmek istemez.

Bayramı evde geçirmekteyim. Gelenim gidenim oluyor. Bursa sokakları fena tenhalaştı, göçmenler deniz sahillerindeki yazlıklarına akın etti, bazıları ise dağ evlerine kaçtı...

***

Geçen gün bir gecede iki düğüne katıldık. Onlarca tanıdık sima görme imkanım oldu. Bizim insanımız artık neşeli bir biçimde ve zenginlik içerisinde torunlarını evlendiriyor. Pırlanta gibi genç bir neslimiz yetişmekte, hiç şüphesiz ileride Türkiye'mize çok faydaları dokunacaktır. Hemen hemen hepsi yüksek tahsilli, güzel meslekler edinmişler. Çağdaş ve modern görünümlüler. Bazıları yurtdışında eğitim görmüş ve oralarda çalışma hayatlarına başlamışlar.

Hayat, sadece eğlence ve neşeli anlardan ibaret değil. Gece boyunca yaz düğünlerinde eğlendik, ertesi gün ise sevilen bir hemşehrimizin cenaze merasimine katıldık. Erken aramızdan ayrılmıştı, hoşgörülü ve meslek erbabı olduğundan dolayı cenazesi çok kalabalıktı. Mutluluğun ve üzüntünün arasında ne kadar az bir mesafe bulunmakta...

***

Bayramın birinci günü, Kırcaali'nin Karagözler köyünden aldığım bir haber beni bayağı duygulandırdı. Yerel ilçe yöneticilerinin uygulamaya soktuğu bir karara göre, bayram öncesi bazı iş sahiplerinden ve kurumlardan bayağı yüklü miktarda bir para toplanıyormuş. Bu parayla kurbanlık hayvanlar satın alınıp bölgede yaşayan fakir fukaraya paylar dağıtılıyormuş. Çok güzel bir insancıl ve alkışlanacak davranış. Bedriye Hanımı ve Aydın Beyi, buradan tebrik ediyorum!

***

İzmir'de oturan bir Ali eniştem var benim, kendisi artık 89 yaşında; ama zihni hala zehir gibi çalışmakta. Geceleri uykusuzluktan muzdarip olduğundan dolayı, mektup yazmayı seviyor. Kalemi de sağlam ve keskindir. Birkaç zaman öncesi İzmir'den, hiç tanımadığı Bulgaristan'daki Cebel Belediye Başkanı Necmi Ali'ye duygu dolu bir mektup postalamış.

Cebel'e yakın bir köyde, çocukları tarafından terkedilmiş durumda yaşayan hastalıklı kız kardeşine sahip çıkılmasını rica etmiş. Belediye başkanı daha ertesi gün, tam teşekküllü bir ambulans eşliğinde, bedbaht durumdaki yaşlı kadını evinde ziyaret etmiş ve onu başka bir köyde yaşayan bir oğluna teslim etmiş. Birkaç zaman sonra, Ali enişteme, Cebelli yeğeninden haber gelmiş; "Dayı, yaktın bizi!" diye...

Muhammed (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde, bu konuda ne buyurmuştu;

"Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Allah Teala da, yaşlılığında ona hizmet edecek kimseler halk eder."

***

Bizim mahallede yaşlı bir Fikriye teyzemiz var. Yardımseverliği ile bilinir. Geçen gün bana haber gönderdi, derhal yardıma muhtaç birisini bulmamı rica ediyordu. İhtiyacı olan birisine 6000 bin lira bağışlayıp kurban kesmesini sağlayacaktı. Halbuki, bizim göçmen cenahında fakir insan bulmak çok zordur. Herkes emekli veya çalışan, maaş almayan neredeyse hiç yoktur. Karamsarlığa kapıldım ve konuyu bir arkadaşıma açtım. Tam da adamına rast gelmişim; çünkü arkadaşım iki öksüz çocuğa her ay 3000 lira tutarında yardımda bulunuyormuş. Hemen Fikriye teyzeye haber uçurdum ve kendisinin rızasını aldıktan sonra, iki öksüz kardeşi de bayramda mutlu etmiş olduk...

Aslında hayır nedir? Ünlü filozof Farabi, "mutluluğu en yüksek hayır diye nitelendirmiş ve bunu insan eylemlerinin en üstün amacı olarak göstermiştir. Nitekim değerleri başka bir amaç için seçilen hayırlar, sırf kendisi için seçilen hayırlar olmak üzere ikiye ayıran Farabi, insanın güzel fiillerinin ve bunların kaynağı olan ahlâkî erdemlerinin de dahil olduğu ilk gruptaki hayırları ikinci hayırların aracı olarak göstermektedir; bütün amaçların yahut hayırların en son gayesi, en yücesi ve en mükemmelinin ise mutluluk olduğunu belirtmekte, çirkin fiilleri de mutluluğa engel olmaları sebebiyle şer saymaktadır..."

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI