Herkes susuyor, kimse umursamıyor

*** Hangi sebepten dolayı, Bulgaristan'da bir Türk üniversitesi veya Türk liseleri açmıyoruz?  *** Oradaki topluluğumuz nasıl yeni bir siyasi yol belirlemeli? *** Nitelikli sivil toplu kuruluşlarımızın sayısını ne biçim artırabiliriz? *** Vakıf mal ve mülklerimizin, ibadethanelerimizin akıbeti ne olacak? Dağ gibi çözüm bekleyen sorunlarımız dururken, bu tür cevapsız sorular sıralamak çok kolay dimi...

PAYLAŞ

   Bir hemşehrimizle baş başa kaldığımızda, toplumu ilgilendiren bütün sorunları, her zaman haddinden fazla konuşuruz, fakat nedense bunları açıkça yazmaya ve geniş çapta tartışmaktan çekinmekteyiz.

   Zaten, bu husus başlı başına ayrı bir problem. Nice aydınımız, bunca gazetecimiz ve yazarımız, nice entelektüelimiz ve akademisyenimiz, herkes suskunluğa ve umursamazlığa bürünmüş durumda. Halbuki, bizim insanımızın yol göstericiye ihtiyacı bulunmakta.Toplumun önünde yığınla çözüm bekleyen sorun dururken, ilgisizlik ve duyarsızlık had sayfada ulaşmış. Tabi ki, bu aciz durumdan dolayı hepimiz kan kaybetmeye devam edeceğiz...

   Geçen gün, toplumsal düşünce ve kaygılarını yeni duyurmaya başlayan duyarlı birisinin, bir akademisyenle giriştiği kısa bir polemiğine tanık oldum. Bu olay beni bayağı mutlu etti, çünkü bu iki arkadaş, kişisel ihtiraslarını bir yana bırakarak, sadece toplumu ilgilendiren ciddi konulara odaklanmışlardı.

   Konu, son aylarda göçmen dernekleri tarafından tertiplenen zorunlu göçün 30. yılı etkinlikleriydi. Bunlar genelde sempozyum, panel veya konferans halinde gerçekleştirildi. Göçmen kuruluşlarımız, iyi ki, topyekun bu tür aktivitelere niyetlendiler, çünkü ne de olsa, bu kolları göğüse bağlayıp, işlevsiz oturmaktan daha iyidir...

   Göçle ilgili etkinlikleri takip etme fırsatlarımız oldu. Dar bir çerçevedeki, akademisyen ve kanat önderlerimizin sunumlarını dinledik. Bazılarını temin ettik ve ileride geniş okuyucu kitlesinin dikkatine sunacağız. Bu etkinliklerin fazla bir izleyicisi olmadı, fakat bir medya aracılığı ile binlerce insanımıza pekala ulaşılabilir. Gazetemiz her zaman bu tür paylaşımlara açıktır.

   Kanımca, filanca kişi, filanca yerde ve filanca konuda sunum yapmış diye yapılmıyordur bu oturumlar. Ayrıca, bütün bu sunumların herhangi bir bilimsel değeri bulunuyorsa, geniş okuyucu kitlelerin ulaşabileceği kitaplar bastırılabilir. Bazı üniversiteler, bunları kitaplaştırıyor veya broşür halinde yayımlıyor, fakat üniversite kütüphanelerinin dışına bir türlü çıkamıyorlar...

   Şimdi gene yukarıdaki polemiğe dönüyorum. Yazar arkadaşımız, bu tür sempozyumların neden Bulgaristan'da da yapılmadığını sorguluyordu. Doğrudur, göç, orada yaşayan kardeşlerimizi de etkilemişti, ayrıca demokrasiye geçişin 30. yılı da iyi bir vesileydi. Göçmen derneklerimizden ve buradaki akademisyenlerimizden, tek başına gidip, Bulgaristan'da bilimsel etkinlik düzenlemeleri beklenemz. Bunun bir küflet ve usulü bulunmakta, fakat bazı cesur yürekliler, gerçekten bu tür bir girişimde bulunabilirler. Bu arada, Bulgaristan'da yaşayan ve çalışan bizim onlarca bilim insanımız bulunmakta. İnisiyatifler onlardan gelmeli, öncülük etmek onlara düşmekte.

***

   Hangi sebepten dolayı, Bulgaristan'da bir Türk üniversitesi veya Türk liseleri açmıyoruz?  

  Oradaki topluluğumuz nasıl yeni bir siyasi yol belirlemeli?

  Nitelikli sivil toplu kuruluşlarımızın sayısını ne biçim artırabiliriz?

   Vakıf mal ve mülklerimizin, ibadethanelerimizin akıbeti ne olacak?

Dağ gibi çözüm bekleyen sorunlarımız dururken, bu tür cevapsız sorular sıralamak çok kolay dimi...

Mümin TOPÇU

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN