EN SONUNDA VLADO KUZOV'UN ELİNE DÜŞTÜK…

* Bayram değil, seyran değil ama belli ki bizim DPS hanesini epeyce tükeniş sendromu korkusu sardı. * Bulgaristan'daki yılların mevcut Türk siyasi oligarşisi arayış ve çırpınış içinde, adeta son kozlarını oynamakta. * 'Elektorat aşkı' artık karşılıksız, damat hayırsız ve iktidarsız çıktı. * 'Biz hala güçlüyüz!' sloganlarını bir tek Stolinopovo Romanlarının karşısında atabilirler... * En sonunda düşman bulundu. Tabi ki, Türkiye'deki göçmenler suçlu!

EN SONUNDA VLADO KUZOV’UN ELİNE DÜŞTÜK…

* Bayram değil, seyran değil ama belli ki bizim DPS hanesini epeyce tükeniş sendromu korkusu sardı.

* Bulgaristan'daki yılların mevcut Türk siyasi oligarşisi arayış ve çırpınış içinde, adeta son kozlarını oynamakta.

* "Elektorat aşkı" artık karşılıksız, damat hayırsız ve iktidarsız çıktı.

* "Biz hala güçlüyüz!" sloganlarını bir tek Stolinopovo Romanlarının karşısında atabilirler...

* En sonunda düşman bulundu. Tabi ki, Türkiye'deki göçmenler suçlu!

 

Kırcaali "medyasının" özel bir sipariş yazısı düştü önüme ve beni esinlendirdi. Bayram değil, seyran değil ama belli ki bizim DPS hanesini epeyce tükeniş sendromu korkusu sardı.

Birileri DPS'ye alternatif aramakta ama Vanüşa'nın derdi asıl orijinalinin varlığını daha uzun yıllar koruyabilmek olurken, bunu çeşitli aldatmaca küçük küçük DPS yavrucukları yumurtlayarak yapmakta.

Diğer yandan "amucanın" arzusu ise artık gerçekten tertemiz bir siyasete soyulmak ve bütün çevresini saran bu kokuşmuş komünizm çöplüğünden kurtarmaktır. Şimdilik bunu aynı bu DPS'nin yumurtası olan küçük bir partiyi halk hareketine dönüştürmekle angaje...

Her ne kadar kızıl fraklı perde arkası orkestra şefleri, Türk toplumunun önüne bir hayli fazla ve bölünmüş küçük particik ve sözde liderler servis etseler de, "amucamız" buna yanaşmamakta.

Ona göre, tek ve güçlü bir siyasi partisi olsun, başına da aklı selim, dürüst ve azimli bir lider geçsin. Ya DPS ne olacak diyeceksiniz? Bu parti, ya kendi saflarını tamamen temizleyecek, gerçi bu asla mümkün gözükmüyor, ya da kendisini bahsettiğim aynı o çöplükte bulacak...

Şu an Bulgaristan'daki yılların mevcut Türk siyasi oligarşisi arayış ve çırpınış içinde,adeta son kozlarını oynamakta. Yeniden göz doldurmak için her yol denenmekte ama bir ceviz kabuğu bile doldurulamamakta. "Elektorat aşkı" artık karşılıksız, damat hayırsız ve iktidarsız çıktı. Her ne kadar ben halen güçlü ve seksapil bir erkeğim demeye getirse de, bütün genlerine varıncaya dek hormonal bozukluklardan muzdarip. "Biz hala güçlüyüz!" sloganlarını bir tek Stolinopovo Romanlarının karşısında atabilirler...

"Amucanın" evine akşamları somun ve aş gerek, birden fazla siyasi liderin boş lafları karın doyurmadığını, artık kendisi de çoktan öğrendi. Aynı bu DPS sihirbazının fokusları sayesinde, vaktinde Türkiyeli sanayicilerin buralarda yatırım yapmasına izin verilmedi. Şimdi Türklerin yaşadığı kasabalarda bir çok fabrika tıkır tıkır işleyebilirdi. Razgrad'taki cam fabrikasının açılışı kötü mü oldu? Ama buna benzer daha yüzlercesi  kurulabilirdi…

Ankara'ya gelince. Geç de kalınmış olsa, DPS gerçeği artık ayuka oldu, kimse bunları kale ve ciddiye almıyor. Sonuçta, miladı dolmuş çoktan dolmuş bir derin devletin şaibeli bir eski partisini kim onore eder?

Ajanslara dün başka bir haber düştü. Sofyalı Vlado Kuzov da DPS saflarına katılmış. Hani azılı Bulgar milliyetçi partilerinden, sabıkalı bir sübyancı ve homo vardı ya, aynı bu tipe mi kalmış bizim hak ve özgürlüklerimizi savunmak? Bizimkisi galiba ölmüş eşekten medet ummaktır.

Kasım Dal, yüzünü unutturmuşken, bu arada Lütvi Mestan'ın partisi acaba ne durumda?DPS saflarından gelmesine rağmen, bu bilgili ve deneyimli siyasetçi, ülkedeki bütün Türklerin liderliğine ne zaman soyunacaktır? Seçmen kitlesi zaten arayış içinde, yıllar boyu DPS'ye oyunu vermeyen binlerce küskün ve dargın Türk var. DPS'den hala kopamayan çoğunluk ise işini gücünü kaybetmeme derdinde olanlar...

Eskiden ileri görüşlü ve iyi eğitimli bütün Türk gençlerini BKP, kendi saflarına çekerdi. Daha sonra DPS'de aynı taktiği kullandı. Şimdi ise medyaya bakılırsa, DPS'yi terk edenler tasvip edilmiyor. BKP'yi terk edebilirsin ama bunun yavrusu olan DPS'yi asla terk edemezsin. Güya bütün hazırlıklı ve donanımlı kadroları, DPS yetiştirmiş. Ya DPS liderlerini kimin yetiştirdiğini ise kimse sorgulamıyor. Acı bir gerçek var ki, son yıllarda onlarca gencimiz yüksek eğitimlerini anavatanımız Türkiye'de tamamladılar ve bunların çoğu halen DPS partisi saflarında aktif görev almakta. Aynı bu "siyasi" kuruluş ise her zaman sırtını Türkiye'ye çevirmiştir...

Günümüzde DPS partisini tenkit etmeye kalkışanlar, hemen aforoz edilmeye çalışılıyor. "Seni biz yetiştirdik ve bize ihanet edemezsin!" serzeniştesi ile  kafası şişiriliyor. Bazı yerlerde daha nahoş olaylara da şahit olmaktayız. Onlarca muhalefete geçen şahıs, acımasızca işinden kovuldu, tehdit edildi, sokaklarda tepelendi ve hor görüldü. Bunu da kardeş kardeşe, Türk Türk’e  yapabiliyor. Bir tek suni bir şekilde yaratılmış, sahtekar ve düzenbaz liderlere itaat edilmesi istenmekte. Bir tek diktatör Ahmet Doğan’ın eli öpülecek! Ama şu da bir gerçektir ki, Türk insanımız diktatörleri pek sevmez...

DPS'nin safları daralmakta. Ne yapsa imajını doğrultamıyor, kimseye yaranamıyor. En sonunda düşman bulundu. Tabi ki, Türkiye'deki göçmenler suçlu! Onlar kışkırtıyordur bu “uslu ve sessiz” milleti. Hatta bazı isimler yasaklı sınır lisesine konsunlar. Hele bazı özgür düşünceye sahip ve kendi aklının hükümdarı olan dernek başkanlarının saçları başları yolunmalı. Nasıl olup ta, Ahmed Doğan aşkından vazgeçebilirler? Eh, bundan sonra ona biz Vlado Kuzov'u bırakıyoruz...

Mümin TOPÇU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

EN SONUNDA VLADO KUZOV’UN ELİNE DÜŞTÜK…

* Bayram değil, seyran değil ama belli ki bizim DPS hanesini epeyce tükeniş sendromu korkusu sardı.

* Bulgaristan'daki yılların mevcut Türk siyasi oligarşisi arayış ve çırpınış içinde,

adeta son kozlarını oynamakta.

* "Elektorat aşkı" artık karşılıksız, damat hayırsız ve iktidarsız çıktı.

* "Biz hala güçlüyüz!" sloganlarını bir tek Stolinopovo Romanlarının karşısında atabilirler...

* En sonunda düşman bulundu. Tabi ki, Türkiye'deki göçmenler suçlu!

Kırcaali "medyasının" özel bir sipariş yazısı düştü önüme ve beni esinlendirdi.

Bayram değil, seyran değil ama belli ki bizim DPS hanesini epeyce tükeniş sendromu korkusu sardı.


Birileri DPS'ye alternatif aramakta ama Vanüşa'nın derdi asıl orijinalinin varlığını daha uzun yıllar

koruyabilmek olurken, bunu çeşitli aldatmaca küçük küçük DPS yavrucukları yumurtlayarak yapmakta.


Diğer yandan "amucanın" arzusu ise artık gerçekten tertemiz bir siyasete soyulmak ve bütün çevresini

saran bu kokuşmuş komünizm çöplüğünden kurtarmaktır. Şimdilik bunu aynı bu DPS'nin yumurtası  

olan küçük bir partiyi halk hareketine dönüştürmekle angaje...


Her ne kadar kızıl fraklı perde arkası orkestra şefleri, Türk toplumunun önüne bir hayli fazla

ve bölünmüş küçük particik ve sözde liderler servis etseler de, "amucamız" buna yanaşmamakta.

Ona göre, tek ve güçlü bir siyasi partisi olsun, başına da aklı selim, dürüst ve azimli bir lider geçsin.

Ya DPS ne olacak diyeceksiniz? Bu parti, ya kendi saflarını tamamen temizleyecek,

gerçi bu asla mümkün gözükmüyor, ya da kendisini bahsettiğim aynı o çöplükte bulacak...


Şu an Bulgaristan'daki yılların mevcut Türk siyasi oligarşisi arayış ve çırpınış içinde,

adeta son kozlarını oynamakta. Yeniden göz doldurmak için her yol denenmekte ama

bir ceviz kabuğu bile doldurulamamakta. "Elektorat aşkı" artık karşılıksız, damat hayırsız ve iktidarsız çıktı.

Her ne kadar ben halen güçlü ve seksapil bir erkeğim demeye getirse de, bütün genlerine varıncaya dek

hormonal bozukluklardan muzdarip.

"Biz hala güçlüyüz!" sloganlarını bir tek Stolinopovo Romanlarının karşısında atabilirler...


"Amucanın" evine akşamları somun ve aş gerek, birden fazla siyasi liderin boş lafları karın doyurmadığını,

 artık kendisi de çoktan öğrendi. Aynı bu DPS sihirbazının fokusları sayesinde, vaktinde Türkiyeli sanayicilerin

buralarda yatırım yapmasına izin verilmedi. Şimdi Türklerin yaşadığı kasabalarda bir çok fabrika tıkır tıkır işleyebilirdi.

 Razgrad'taki cam fabrikasının açılışı kötü mü oldu? Ama buna benzer daha yüzlercesi  kurulabilirdi…


Ankara'ya gelince. Geç de kalınmış olsa, DPS gerçeği artık ayuka oldu, kimse bunları kale ve ciddiye almıyor.

Sonuçta, miladı dolmuş çoktan dolmuş bir derin devletin şaibeli bir eski partisini kim onore eder?


Ajanslara dün başka bir haber düştü. Sofyalı Vlado Kuzov da DPS saflarına katılmış.

Hani azılı Bulgar milliyetçi partilerinden, sabıkalı bir sübyancı ve homo vardı ya,

aynı bu tipe mi kalmış bizim hak ve özgürlüklerimizi savunmak? Bizimkisi galiba ölmüş eşekten medet ummaktır.


Kasım Dal, yüzünü unutturmuşken, bu arada Lütvi Mestan'ın partisi acaba ne durumda?

DPS saflarından gelmesine rağmen, bu bilgili ve deneyimli siyasetçi, ülkedeki bütün Türklerin liderliğine

 ne zaman soyunacaktır? Seçmen kitlesi zaten arayış içinde, yıllar boyu DPS'ye oyunu vermeyen binlerce

 küskün Türk var. DPS'den hala kopamayan çoğunluk ise işini gücünü kaybetmeme derdinde olanlar...


Eskiden ileri görüşlü ve iyi eğitimli bütün Türk gençlerini BKP, kendi saflarına çekerdi. Daha sonra DPS'de

 aynı taktiği kullandı. Şimdi ise medyaya bakılırsa, DPS'yi terk edenler tasvip edilmiyor. BKP'yi terk edebilirsin

 ama bunun yavrusu olan DPS'yi asla terk edemezsin. Güya bütün hazırlıklı ve donanımlı kadroları, DPS yetiştirmiş.

Ya DPS liderlerini kimin yetiştirdiğini ise kimse sorgulamıyor. Acı bir gerçek var ki, son yıllarda onlarca gencimiz

yüksek eğitimlerini anavatanımız Türkiye'de tamamladılar ve bunların çoğu halen DPS partisi saflarında aktif görev almakta.

 Aynı bu "siyasi" kuruluş ise her zaman sırtını Türkiye'ye çevirmiştir...


Günümüzde DPS partisini tenkit etmeye kalkışanlar, hemen aforoz edilmeye çalışılıyor. "Seni biz yetiştirdik

 ve bize ihanet edemezsin!" serzeniştesi ile  kafası şişiriliyor. Bazı yerlerde daha nahoş olaylara da şahit olmaktayız.

Onlarca muhalefete geçen şahıs, acımasızca işinden kovuldu, tehdit edildi, sokaklarda tepelendi ve hor görüldü.

Bunu da kardeş kardeşe, Türk Türk’e  yapabiliyor. Bir tek suni bir şekilde yaratılmış, sahtekar ve düzenbaz liderlere

 itaat edilmesi istenmekte. Bir tek diktatör Ahmet Doğan’ın eli öpülecek! Ama şu da bir gerçektir ki,

Türk insanımız diktatörleri pek sevmez...


DPS'nin safları azalıyor. Ne yapsa imajını doğrultamıyor, kimseye yaranamıyor.

En sonunda düşman bulundu. Tabi ki, Türkiye'deki göçmenler suçlu! Onlar kışkırtıyordur bu “uslu ve sessiz” milleti.

Hatta bazı isimler yasaklı sınır lisesine konsunlar. Hele bazı özgür düşünceye sahip ve kendi aklının hükümdarı

olan dernek başkanlarının saçları başları yolunmalı.

Nasıl olup ta, Ahmed Doğan aşkından vazgeçebilirler? Eh, ona biz Vlado Kuzov'u bırakıyoruz...

Mümin TOPÇU

 

Bakmadan Geçme