Sebahin AHMETOĞLU

Bu nasıl bir hadsizliktir ?

Sebahin AHMETOĞLU

 

19 Mayıs, bu yılda Cebel'de rutine bağlanmış bir şekilde kutlandı desek yalan olmaz; fakat bazı bariz farklar gözlerden kaçmadı.

İlki, atasözümüzün de dediği gibi: “Gelen gideni hakikatten arattırıyormuş!” olacak ki, ciddi Türk milli hassasiyeti olan Bahri Ömer’in gidişi ve onun yerine gelen Necmi Ali'nin uygulamaları ile ortaya çıkmaktadır.

Cebel şehrinin girişinde ve çıkışında, Bulgarca, İngilizce ve Türkçe olarak ev sahipliği zarafeti çerçevesinde yazılı olan “Hoş geldiniz ve Güle Güle” tabelasından ve anma tören kürsüsüne asılan Cebel Belediyesi ifadelerinde, mevcut Cebel Belediye Başkanı Necmi Ali’ye ne hikmetse sadece Türkçe kısmı ciddi bir şekilde batmış olacak ki çıkartılmış...

Cebel Belediyesi başkanlık makamının arkasında bulunan ve sadece bu yöreye has meşhur Cebel İnce Basma Tütünü ve yöreyi tasvir eden yağlı boya tabloda ortadan kaldırılmış.

Bu törenler için kurulan kürsülerden, güzel dilimiz Türkçe ile iki kelam bile söylemek bizim için sanki artık hayal gibi bir şey olmaya başladı.

Asimilasyon sanki başka bir şekliyle doludizgin uygulanmaya devam ediliyor ve ne kadar devam edeceği de belirsiz.

Özüne karşı bu kadar bilinçli yabancılaşma anlaşılır gibi değil.

Görünen manzaraya göre, bu anlamlı kutlama Anma Günü mü, yoksa sadece çalga müziği eşliğinde içki içme, çevirme ve köfte yeme şenliği mi diye tartışmaya bile gerek yok.

Eski yıllara nazaran, bu sene ilk defa Sofya merkezli yetkili bazı kurum ve kişilerin emir kulu ve kurşun askeri olan Cebel Belediye Başkanı Necmi Ali, bugünü anlamlandıran kahraman dava arkadaşlarımız bir yana, her seçimde malum partinin emrinde can siperhane çalışan Türkiye’den hiçbir dernek, federasyon ve konfederasyon başkanına söz vermeyi bırakın, kürsüye bile davet edilmemişlerdir...

Bu muameleyi gören fedakâr STK temsilcilerinin, bu saatten sonra neler düşündüklerini gerçekten çok merak etmekteyiz...

Yoksa onlar için bu yapılanların hiç mi önemi yok ve ilk seçimlerde bu muhteremler yine oy dilenmeye gelince, acaba bu defa tavırları ne olacaktır?

Yapılanlar gerçekten büyük bir ahlaksızlık ve hadsizliktir.

Belki bunu yapanların ( Seçmenler ve STK temsilcileri hariç ) Türkiye’de güvendikleri başka büyük dağları var...

Hani her seçimde, temelsiz garip telkin ve tehditlerde bulunan malum kimseler var ya, 24 Mayıs'ı Aydınlanma ve Kültür Günü olarak, doğal ve haklı olarak, her ulus gibi, Bulgarlar da milli bayramlarını coşkuyla kutlamaktadırlar. Aynen 3 Mart Yeşiköy Anlaşması'nın imzalandığı gün de bayram havasında geçmekte.

Garip olan, bu kutlamalara katılan bazı Türklerin, malum haddinden fazla üzüntü ve utanç verici davranışlarıdır.

Bu yıl 24 Mayıs, Edirne’deki Bulgaristan Başkonsolosluğu ve Edirne Sveti Georgi Bulgar Kilisesi'nin himayesinde de kutlandı. Katılımcılar arasında, Bulgaristan doğumlu sanatçı Şoray Uzun ile birlikte hayli geniş bir yelpazeyi kapsaması bizde ayrı bir şaşkınlık yarattı.

Kambersiz düğün olur mu misali, Bulgaristan konusunda bizlere sadık vatandaşlık dersi veren ve Bulgar Kilisesi'ne desteğini esirgemeyen Tunceli kökenli malum belediye başkanını, bu etkinliklerde görmeseydik çok şaşırırdık.

Bulgar Kilisesi'ne bağlı, bazı çifte vatandaş öğretmenlerimizden vs. oluşan ve sadece Bulgarca şarkılar söyleyen koroya ve verdiği konserlere ne demek lazım?

Kültür gerçekten evrenseldir, fakat kendi muazzam zengin öz kültürümüz konusunda devamlı sağıra yatan ve deve kuşu taklidi yapanların, nedir bu başka ve yabancı kültür sevdası? İşte bunu anlamamız gerçekten biraz zor...

Ancak, bu ve buna benzer konularda ona buna kızmaya hiç gerek yok, şunu açık yüreklilikle kabul etmemiz gerekiyor:

Bizler, abuk sabuk işlerle uğraşırken, eller kendileri tarafından yapılması gereken işleri büyük bir başarıyla bizlere yaptırmaktadır.

Bu yüzden bükemediğimiz elleri ilk önce takdir edeceğiz ve sonra da öpeceğiz. Helal olsun onlara…

Biz yine dönelim şu hadsizlik işine.

 Birkaç gün önce, Bulgaristan’da faaliyet gösteren sözde Türk partisinin görünümdeki ve formalite icabı genel başkanı Mustafa Karadayı, bu defa gerçekten deve kuşu yumurtasından daha büyüğünü yumurtlamış...

Bu zatlar,  bu kelamları etmeden önce ne içerler ve ne yerler acaba?

Yoksa Bulgaristan Türklerinin tamamına eşit mesafede davranmayan bazı diplomatların, bu parti ve yöneticilerine gösterdiği protokol dışı yakınlık ve samimiyet, Mustafa Karadayı gibilerini böyle bir akıl tutulması ve hadsizliğe mi itti?

Mustafa Karadayı'nın sarfettiği son "vecizesine" göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü varsa, Bulgaristan ve Balkanlar'ın da ATATÜRK’Ü Ahmet Doğan’mış.

Vahamete bakar mısınız?

 Büyük Mustafa Kemal ATATÜRK kim?

 Ömrü, Bulgaristan Türkleri ve Türkiye Düşmanlığı üzerine kurulu olduğu belgeli ve tescilli, Bulgar istihbarat teşkilatının ajanı olan zavallı Ahmet Doğan kim?

Binlerce yıllık Türk tarihimizin en büyük Başbuğlarından biri ve son Türk Devleti'nin kurucusu olan Mustafa Kemal ATATÜRK, dünya tarihinde kaç kişi ile kıyaslanabilir ve bu kişiler kimlerdir?

 Ben şu ana kadar, büyük Mustafa Kemal ATATÜRK'E, TÜRKİYE'YE, TÜRK MİLLETİNE ve BULGARİSTAN' DAKİ TÜRKLERE yapılmış daha büyük bir hakaret ne duydum ne de gördüm.

Bu nasıl bir hadsizliktir???

Yazarın Diğer Yazıları