Sebahin AHMETOĞLU

Bizim bahçemize ne zaman bahar gelecek...

Sebahin AHMETOĞLU

 

Bulgaristan'da üç dört ay sonra ufukta yeni bir seçim göründü. Böylelikle iki yıl zarfında ülkede dört seçim gerçekleşmiş olacak. Bilindiği gibi, bu yıl Türkiye'yi de seçimler bekliyor...

Büyük Bulgaristan Türkleri Camiası olarak, sanki bütün bu gelişmeleri uzaktan uzağa algılamaya çalışıyoruz, fakat kendi kendimize mırıldanıp duruyor veya sadece bir boşluğa bakarak, hiç bir tepki ve varlık göstermeden, çevremizde olup bitenleri takip etmekle yetinmekteyiz...

Her seçime bir ay kadar kala, ufak tefek bazı cılız kıpırdamaların oluşması gayet doğal; fakat bu şekilde olumlu bir netice almamız çok zor, hatta imkânsız.

Liyakat, asgari hakkaniyet, temsilde adaletin olmadığı yerde ve sizin de çabanız yoksa, temsilci noktasında birilerinin sadece getir götür elemanı olmanız kaçınılmazdır...

Temsilci aday listeleri açıklandığında, hele sosyal medya üzerinden, saman alevi gibi kuru gürültüleri düşündükçe, ağlanacak olan hallerimize gülmemek elde değil.

Her zaman olduğu gibi, yeniden birileri bizim adımıza seçim listeleri hazırlayacaktır, "bizim temsilcilerimizi" işaretleyecektir ve bizden sadece sandığı gidip oyumuzu vermemiz istenecektir.

Genelde bizim camia, tam da bu şekilde siyasi seçimlere katılmakta; fazla bir varlık ve ilgi göstermeden, kimin seçilip seçilmeyeceğini hiç umursamadan. Bütün bu gelişmelerden bir hafta sonra, tıpkı birer futbol taraftarı gibi, beynimizde yer edinmiş, adeta kemikleşmiş siyasi partilere, tıpış tıpış gidip oyumuzu vermekteyiz.

Çok özel ve güçlü bireysel özelliklerimiz sayesinde ve kendi tırnaklarımızla sağladığımız asgari yaşam standartlarımızla avunup durmaktayız; fakat kimse oturup şunu düşünmüyor: 

Neden, bu denli üst seviye eğitim, bireysel beceri ve özelliklere sahip olmamıza rağmen, başta üst kademe bürokrasi ve siyasi yönetim kadrolarında neredeyse sıfır noktasındayız? 

Bununla ilgili büyük sorumluluk mutlaka bize aittir. Toplum olarak yeterince canlanmadığımız ve kıpırdaşmadığımız müddetçe; istediğimizi koparıp alamadıkça; camiamızın büyüklüğünü ve gücünü afişe edemedikçe, ne bizim kapımızı çalan olur, ne de bizim için kapılar açılır...

Bu yönde yeterli derecede çaba harcamıyoruz, asla birlikte hareket etmiyoruz...

Ancak, sanki görünmeyen bir sihirli el, bizleri temsil edecek şahsiyetlerin bir yerlere gelmesini arzulamıyor; hatta önümüz kesiliyor ve istikbalimiz engelleniyor gibi bir algı oluşmakta. Bir bakıyoruz, İstanbul veya Bursa gibi göçmen şehirlerinde bizden daha küçük toplulukların, bir sürü milletvekili veya belediye başkanı çıkardığı bal gibi ortada sırıtmakta.

Bunları idrak etmekte, bizim toplum gerçekten zorluk çekmekte. Mutlaka, bu ülkenin yöneticileri arasında bizler  de yerimizi almalıyız...

Hadi, bazı düşman dış odakların çabalarını anlamaktayız, bazı yakın komşularımızın hiç usanmadan ve ısrarla işlerimize çomak soktuklarını görmekteyiz.

Dış mihraklar, bizim göçmen camiasının potensiyalini çok iyi bilmekte. Asıl, devletimiz ve milletimiz için yapacağımız olumlu katkılar, kendilerini korkutmakta ve tedirgin etmekte. 

Ama, bütün sinsi oyunları beyhudedir; çünkü bizler Türk toplumunun ayrılmaz bir parçasıyız. Her birimiz ülkemizin birer sarsılmaz neferiyz...

Bir de devamlı milli ve yerli olduklarını iddia eden bazı iç odakların engellerine maruz kalmaktayız. Bazı siyasi partilerin, belki de, bundan dolayı yönetici kadrolarının arasına hiç bir göçmen asıllı politikacıyı almadığını görmekteyiz. Göçmen camiasının en güçlü bir şekilde temsil edildiği bir Bursa'da, 20 tane milletvekili çıkıyor; fakat çoğu seçimde onların arasında Bulgaristan asıllı tek bir Türke bile rastlamak mümkün olmuyor. Gerçekten çok acayip bir durum ile karşı karşıya kalmaktayız...

Bizim tek bir Türkiye'miz var!

Bazı küçük çaplı siyasiler ülkemizi bir pasta olarak görmekte; ama ülkemiz bölünemez ve parçalanamaz! En azından bizim göçmen camiası asla buna izin vermez...

Lafa gelince birçok siyasetçi bizleri “Vatan, Millet, Sakarya” teraneleri ile uyutmaya çalışmakta. Hele bir kesim ise bizleri, kendinden bile saymamakta; camiamıza iftiralar atanlar mı ararsın, bizleri sindirmeye ve dışlamaya kalkışanlar mı ararsın...

Aynı zevat sıkışınca, algı operasyonu ve ucuz siyasi propaganda çerçevesinde, bir zamanların Osmanlı toprakları ve şimdiki Bulgaristan sınırları içinde doğmuş Şakir Zümre, Vecihi Hürkuş, Ömer Fahreddin Paşa /Turkkan/, Fevzi Çakmak, Koca Yusuf ve Naim Süleymanoğlu gibi çok değerli hemşehrilerimizin isimlerini dilinden düşürmüyor...

Muhteremler, bu ülkenin sefası da cefası da hepimizin olması gerekiyor!

Kimse kimsenin derebeyi ve uşağı değil ve olmamalı.

***

Biz yine dönelim, kendi konumuza ve son durumumuz nicedir?

Nüfus ve her türlü imkân olarak camianın merkezi Bursa olduğu tartışılmaz.

STK’lar açısından da Bursa merkezdir. Malum bazı nedenlerden dolayı STK’larımız bin parça, bunun haklı ve haksız sebepleri var. Bu durum başta siyasi partiler olmak üzere, birçok unsur için adeta bayram vesilesi.

Amiral gemi STK’dan tutun, ondan kopan ve ortaya çıkan, onun alt türevleri de çalışma, hedef ve bulundukları konumları da ne yazık ki aynı noktada.

Amiral gemi konumundaki derneğimizin çok kıymetli yeni yönetim kadrosu ile toplumsal beklentileri karşılayıp karşılamayacağını göreceğiz.

 Ortaya çıkan yöresel dernekler ile amiral gemi derneğimiz birleşmedikçe, Bursa gibi bir şehirde yok sayılmaya, dışlanmaya ve hak ettiğimiz değerin çok azını bile görme şansımızın olmadığını anlamak için çok fazla akla hiç gerek yok...

Gelelim derneklerin tanımına ve gerçek karşılığına, amir geminin adı malum, fakat gerçek anlamda Balkanlar'ın geneline, yönetim ve taban olarak ne kadar hitap ediyor, aleni bir tezat oluşturduğu aşikâr.

Balkan coğrafyası, ondan fazla bağımsız ülke ve birkaç özerk bölgeyi kapsıyor ve oralardan gelen insanların ülke, etnik vs. temeli dayalı ayrı dernekleri var. Temsil noktasında da en iyi konumdalar.

Onların temsilcileri bizim en büyük STK’mıza ve yöresel derneklere sadece seçimden seçime, bayram ve seyranda oy almak, laf olsun torba dolsun diye geldikleri, daha sonra makamları ziyaret ettiklerinde, en büyük göçmen camiasını yok saydıklarını görmemek için kör, duymamak için sağır ve anlamamak için akılsız olmamız gerekiyor...

Örnekler mi, onlarca, hatta yüzlercesi var. Bütün bu olumsuzluklardan sonra, ayrı bir toplum olarak, biz neden bu durumdayız diye ağılayıp ve sızlayıp durmaktayız.

Özel davet veya ısmarlama şeklinde, hasbelkader bir yelere gelen sözde temsilcilerin de durumu herkesin malumu...

Bursa merkezli, Balkanlar coğrafyasının tamamının adını kullanan en büyük STK’mız merkezi ve yerel yönetim erki tarafından kıyasta tek olarak görünüyor, fiili uygulamalarda ise Bursa’da yaşayan güzide ilimiz Muş’tan gelen kıymetli vatandaşlarımız kadar değerimiz yokmuş muamelesi görmekteyiz.

Bunun ne zamana kadar devam edeceği bize bağlı.

Sözkonusu ettiğim göçmen camiası, Vidin’den – Kırcaali’ye, Kırcaali’den – Şumnu'ya ve Silistre’ye kadar olan coğrafyadan Türkiye’ye göç eden Türkleri kapsadığı ortada.

Bütün bunları sıraladıktan sonra, yazımın sonunda sormadan edemiyorum:

Önümüzdeki seçimler bizim için gerçek bir "Bahara" dönüşecek mi, yoksa yine  belirsiz bir "Gelecek Bahar" olarak mı kalacak...

Yorumlar 3
Abdurahman Ardahan 23 Ocak 2023 20:39

Siyasete girmeden siyaset yapan tek camia,Bulgaristan göçmenleri camiası.Finalde meyveleri toplamak yerine startta enerji harcamamız durumunda ancak tablo değişebilir

Mehmet SERBEST 22 Ocak 2023 10:11

Sebahin Ahmetoğlu kardeşimiz çok güzel özetlemişsiniz maalesef tablo bu bizler adına başkaları karar veriyor dediğiniz gibi Bulgaristan Türklerinden çok önemli şahsiyetler yetşmiştir. Saymakla bitmez ancak tek sorum Biz nerede tıkanıyoruz?

ALİ AY 22 Ocak 2023 07:58

Ahmet Kardeşim Hepimizin Düşüncesini Okumuş ...TAM İSABET ....BENCE VATANIMIZDA ...AT İZİ İLE İT İZİ KARISMIŞ DURUMDA... BİZ KARAMANOĞULLARI... ÖZ VATANIMIZDAN SÜRÜLMÜŞ KİŞİLERİZ...500 YIL VATAN HASRETI ÇEKMİŞİZ...VE ÖŹ YURDUMUZA KAVUŞTUK....

Yazarın Diğer Yazıları