Şimdiki aklım olsa -

Şimdiki aklım olsa


İyi geceler sevgili Misyon mahallesi! 

Vakit hem geç hem de yaşanılan yerlere göre çok erken sayılacak bir saat. Ben de şuraya bir yazıcık yazıp, öyle yatayım.

Anneannem derdi ki,

" Akılları pazara çıkarmışlar. Herkes gidip kendi aklını almış."

Nedense hem akıl danışmayı çok severiz hem de döner dolaşır bildiğimizi okuruz. Sonra da , şimdiki aklım olsa diye dövünürüz.

Trakya insanı tüm pişmanlıkları ve acıları gibi onu da kendince türkülerine oyunlarına eklemiş.

Amanın yeşil Bursa,

Yar yanımda dursa.

Şimdiki aklım olsa,

Konuşmazdım .uştla…

Sonu hüsranla biten sevdalıkların ardından söylenen pişmanlık türküsüdür. Nedense sonunda pişman olacağımız ne çok şeye sevdalanırız.

Çocukken en büyük sevdalarımız oyuncaklarımızdı. Vitrinde ya da hali vakti yerinde bir dostumuzun çocuğunda gördüğümüz bir bebeğe, bir arabaya içimizde sevdalanmayan olmuş mudur?

Kim bilir alınmadığı için ne çok üzülmüş, belki de kendimizi yerden yere atmış, göz yaşları dökmüşüzdür. Ah ah şimdiki aklımız olsa, hiç üzülür müydük?

Gitmek istediğimiz okullara gidemediğimiz için içimizde kim bilir ne çok üzülüp, etrafındakileri de üzenler vardır.

Oysa istemeden girdikleri okullarda, edindikleri mesleklerde bu gün belki de zirveyi zorlayan bu insanlar, şimdiki akılları olsa, zamanında o kadar çok üzülür ve yakınlarını da üzerler miydi?

Hikayeler hep mutlu sonla bitsin isteriz. Mutlu son kızla oğlanın kavuşmasıdır. Ya sonra?

Hayat bir anlık kavuşmanın mutluluğundan ibaret değildir. O bir anlık mutlulukların ardından gelen uzun pişmanlık ve bazen de acı dolu yıllar gelmeyeceğini kim bile bilir?

Belki de kavuşamayan aşıkları mutlu edecek başka bir kız, başka bir erkek beklemektedir. Ve sonra hesapta olmayan insanlar buluşurlar. Eskisine rahmet okutacak kadar çok sevip, mutlu olabilirler. Ve geriye dönüp baktıklarında, bir zamanlar çektikleri acılara, döktükleri göz yaşlarına , ah şimdiki aklım olsaydı diye gülümserler.

Her nedense insanın aklı hep kendinden geç gelirmiş. Yahu, şu kafanın içindeki akıl, neden hep aynı yerde durmaz da böyle arkadan gelir.

Oysa insan acelecidir. Hayat çabuk olmayı, hep bir yerlere yetişmeyi bekler. O arada arkadan gelen aklı bekleyecek vakit yoktur.

Gençlik tazı gibi koşarken, akıl kaplumbağa gibi ilerler.

Sonra insan yorulur ve yaşlanır. Yaşlanınca yavaşlar. Artık yapabileceği bütün hataları yapmışken, akıl da birden bire kendisine yetişiverir. Sonrası malum. Ah şimdiki aklım olsaydı...

Bacaklar koşarken yavaş olan akıl, bacaklar durunca birden koşmaya başlar. Sanki bizimle inatlaşıyor. Bir koşar bir koşar ki sormayın. Arkasından kurşun atsanız yetişmez.

Birden telaşa kapılır insan. Aklına yetişme, yeni fikirleri hayata geçirme telaşına.

Ama yok öyle bir dünya. Artık kimse gençlikte sunulan fırsatları, yaşlılıkta insanlara layık görmez. Günümüzde hiç görmüyor.

65 yaş üstüne değil akıl sormak, kapı önüne çıkma izni bile verilmiyor.

Kafalar mekik gibi çalışırsa, bunlar cahil çoluğa çocuğa akıl verip, bazı insanların tezgahına çomak soktururlar diye bir korku mu vardır acaba?

Yani şu corona zamanında pazar tezgahı bile kalmamışken, 65'liklerin zehir gibi akıllarından fazla korkmaya gerek yok.

Nasılsa artık her şeyi bilen Google amcadan alınıyor akıllar.

Kimsenin yaşlılara akıl sorduğu falan yok. Bırakın çıksınlar istedikleri yerlere gitsinler.

Sadece bir konuda emin değilim.

Şimdiki aklımla, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olacak insandım! Diyenler olabilir ki, zaten onlara bir yaş sınırı yok...

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Oca
22Ara
01Ekm

Fosforlu Cevriye

01May

Bahçemizin yeni gurmesi

29Oca

Başınıza zoom gelmesin...