Satılık Çocuk -

Satılık Çocuk


Gelsin bakalım küçük hikayemiz.

1946 yılında biten savaşın etkileri, 1970'lerdeki geldiğimiz Almanya'da hissedilmeye devam ediyordu.

Bunu en çok hissedenlerin başında, savaştan sonra çocuk sahibi olmak için kararsız kalan aileler geliyordu.

Bir grup insana göre, savaşın vahşetini gördükten sonra, aynı vahşetleri yaşasın diye, dünyaya bir çocuk daha getirilmemeliydi. Onlar uzun yıllar boyu çocuksuz kalmayı seçmişlerdi. Diğer bir grup ise savaşta aldıkları fiziksel ve psikolojik yaralar nedeni ile ne yapsalar çocuk sahibi olamıyorlardı. Üstelik de yeni bir Almanya kurabilmek için kadın erkek el ele gece gündüz çalışmaları gereken yıllardı. Çocuk yapıp, evde çalışmadan çocuk bakacak vakit yoktu.

Türk işçileri gelmeye başlayınca, Almanya yeni çocuk zenginliği ile karşılaştı. Ailesini getiren Türk işçilerinin hepsinin bir kaç çocuğu vardı. Oysa Almanya yan gelip yatma yeri değildi. Bu gurbete gelinmişse, aynı Almanlar gibi kadın erkek çalışılmalı ve bir an önce evler, arabalar, araziler alınıp, kısa zamanda memlekete dönülmeliydi.

Bu arada Almanya'ya gelen çocuklara Alman komşu kadınlar kucak açıyor, bazen paralı bazen de parasız bu çocuklara bakıyorlardı.

Genç bir Türk kadını, hastanede evlilik dışı bir bebek dünyaya getirmişti. Ziyaretine gelen olmadığı gibi, kadın çocuğu ile ilgilenmiyordu. Bir tercüman yardımı ile çocuğu bir koruyucu aileye vereceğini, ona bakacak durumda olmadığını belirtti.

Yeni doğmuş bebek bekleyen koruyucu aile adaylarından biri çocuğu aldı. Bebek annesinin adı ile annesinin kızlık soy adına kayıt edilmişti. Kimliği bundan ibaretti.

Anne, beş yıl boyunca çocuğunu hiç aramamıştı. Bir gün koruyucu ailenin kapısını çaldı.

- Çocuğumu almaya geldim!

Çocuk anneyi tanımıyor, kendisine bakan kadına anne adama baba diyordu. Üstelik de henüz terk edilmiş bir çocuk olduğunu anlayacak yaşta değildi. Bağrışlar yükselince, kendisini odasına kapatıp, bütün oyuncaklarını kapının arkasına yığmıştı.

Çocuğu kolayca alamayacağını anlayan anne, bir avukata baş vurup, aileye dava açtı. Bir yıl kadar devam eden mahkeme süresinde, bakıcı aile, Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu dahil her yere sesini duyurmaya çalışıyordu. Başkonsolos kadını çağırıp defalarca konuşmayı denese de kadın Nuh diyor, Peygamber demiyordu.

Bu arada gençlik dairesi, kadının hayatını ve yaşam şartlarını mercek altına almıştı. Bu çocuğa nerede ve nasıl bakacaktı? Yaşadığı hayat, yaptığı iş beş yaşındaki bir çocuğu bakmaya uygun değildi. Öyle ise bu çocuğu neden istiyordu? Kadın açıklama yapmadan, bu çocuğu ben doğurdum. İstediğim insana veririm. İstemezsem de geri alırım diyordu. Olayı takip edenlerin gözünden kaçmamıştı bu ifade. Kadın kendi bakamayacağına göre, acaba çocuğu kime verecekti? Bir baba hala ortalarda görünmüyordu. Ve kadının da babayı söylemeye hiç niyeti yoktu.

Hakimler, yasaları tarafsız uygulamak hakkına sahipti ve çocuk anneye verildi. Bakıcı aile göz yaşları sel olarak çocuğu teslim ederken, anneden önce başka bir Alman çift çocuğu almak için acele ediyorlardı.

Durum biraz anlaşılır gibi olmuştu. Bu büyük ve yürek sızlatan çocuk paylaşımı basına intikal ettiği için bir kaç gazeteci de kendilerince hikayeyi yazmaya, fotoğraflamaya çalışıyorlardı.

Kenara çekip, kadına tek bir soru sordum.

- Neden?

Kadın Türkçe sorulunca birden afallayıp hazırlıksız bir cevap verdi.

- 20 bin marka satacağım çocuğu, neden bedavaya elin Alman'ına vereyim ki?

- Çocuğu sattın mı?

-Sattım ulan sattım! Bu çocuğun pezevenk babası beni sattı, ben de onun çocuğunu sattım işte. Sana ne bacım? Git işine?

-Çocuğu sen doğurmuşsun. Senin de evladın.

- Git başımdan be kadın! Tecavüzden doğma çocuğu ben ne yapayım. Her baktıkça o tecavüzü hatırlamak için mi büyüteyim?

- Çocuğa ilk aile iyi bakıyordu, keşke vazgeçsen ve orada bıraksan. Çocuğunu sattığının farkında mısın?

-O çocuğun babası yüzünden, ben senelerdir kendimi satıyorum. Sen bunun farkında mısın?

Fikrini değiştirmeyeceğimi anlamıştım. Çocuğa doğumdan itibaren bakan aileye usulca durumu açıkladım. Karı koca yaşlı gözlerle birbirlerine bakıp:

- 20 bin mi? Biz 25 bin veririz. Alırız çocuğumuzu... dediler 

Sonra ne yaptılar bilmiyorum .

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Oca
22Ara
01Ekm

Fosforlu Cevriye

01May

Bahçemizin yeni gurmesi

29Oca

Başınıza zoom gelmesin...