Bilmediğim bir konuda o kelimeyi ağzıma bile almam... -

Bilmediğim bir konuda o kelimeyi ağzıma bile almam...


Mutlu ve huzurlu bir hafta sonu diliyorum sevgili Misyon mahallesi!

Daha önce (Bılmeden herşeye evet diyen birinin düştüğü, şappadanak öpülme durumunu yazmıştım. Şimdi bir adım daha ileri giderek, bir kişiye evet derseniz, ondan sonrakine de evet demek zorunda kalacağınıza örnek olacak başka bir anımı yazmak istiyorum ve tabii o evetlerin insanlara nelere mal olacağını da, kıssadan hisse düşünebilmeniz ümidiyle.

Gene çok eski yıllara gideceğiz. Almanya henüz vize uygulamasına geçmediği için, her farklı kesimden bir çok vatandaşımız da buralara gelmiş durumda. Bunların içinde canla başla çalışıp kazanmaya, ülkenin dilini ve kültürünü öğrenmeye çalışanların yanında bir de hazırcı ve kurnaz bir zümre var.

Onlar dil öğrenmeyi asla gerekli görmezler. Her işlerini zahmet edip dil öğrenmiş olanlara yaptırmayı çok iyi bilirler. Böyle birine: "Ne olur, bak 50 kelime öğreteyim sana. Kendi doktorlarına kendin git. Ona buna muhtaç olma!" dediğimde, burun kıvırıp, "Aman, boşveeeer akideşim. Lazım olursa bulurum benim yerime Almanca öğrenmiş bir enayi," deyiverdi.

Genelde o enayi de ben oluyordum. Günlerden bir gün gene telefon edip, doktora gitmesi gerektiğini söyledi. Vaktim yok dedim. Israr etti. Neyin var, dedim. "Ağzıma acı sular geliyor. Midem ağrıyo." dedi. Anladım reflüsü varmış; ama ben gidemeyeceğim. Gelmeyeceğimi anlayınca başka arayışlara girmiş ve kendi gibi az şey öğrenip, çok şey bildiğini sanan biri ona akıl vermiş. "Aman canım, iki kelimelik iş. "Vasser kom" - "Su geliyo." dersin demiş.

Aslında mantıklı. Arkadaşta özgüven tavan yapınca varmış doktorun karşısına. Doktor sormuş: - Neyiniz var? - Vasser kom. - Su geliyor. Doktor tekrarlamış: - Vasser kom, su geliyor öyle mi?  - Ya...Ya... Ya... Üç kere evet arka arkaya...

Doktor emin olmuş ve derhal teşhisini koyup, kendisini aynı sokaktaki başka bir doktora havale etmiş. Su gelecek yer elbette her insanda aynıdır. Vatandaşımız verdiği kesin evet cevaplarının ardından ikinci doktorun kapısını çalmış. Orada da sormuşlar. - Vasser kom. demiş. Üç kere de üst üste - Ya... Ya... Ya.. demiş. Almanca iki kelime biliyor ama olsun...

Pekala iki kelime ile de işini görüyor diye seviniyormuş. Doktorun yardımcısı genç kız onu soyunma kabinine götürmüş. Şak diye mantık yürütüvermiş. Herhalde mideme bakacaklar, soyunmam lazım. Ama hayır, doktor yardımcısı ısrarla, üstünü değil altını çıkarttırmak için uğraşıyor. Üstelik de yanına bir arkadaşını daha çağırmış. Ah cavırın kızları, ne işiniz var ki benim tumanımla ( donumla ) diye söyleniyor; ama duyan yok.

Neyse bunu yaka paça götürüp, jinekolojik muayenelerin yapıldığı bir masaya yatırmışlar. Derken doktor gelmiş. Öfkeli bir şekilde tumanını aşağı çekmeye kalkınca, bizimki bir tekme savurmuş, doktor bir tarafa, gözlüğü bir tarafa gitmiş. İyice kızan doktor içeri iki kişi daha çağırarak, kollarından bacaklarından sıkıca kayışlarla bağlatmış. Kızlar tumanı çekip atmışlar. Doktor hoyrat bir şekilde muayenesini yaptıktan sonra, biri popodan biri koldan iki iğne vurup, evine göndermiş...

Yanlış "evet yanlış teşhis ve tedaviye sebep olduğu için, verilen ilaçlardan komaya giren kadını bir süre sonra yakınları bulup hastaneye kaldırmışlar. Ziyaretine gittim. - Nasılsın? dedim. Neden böyle oldu?  - Ölüyodum, akideşim. Ben ilk doktorun sorduğunu anlamadan evet demişim, ikinci doktor da sanki, arkadaşıma evet dedin bana niye hayır diyosun deyip, işte beni bu hallere koydu. Cavırın doktoruna: Hayır! Hayır! Hayır! diye kuşlar gibi çığırdım da hiç oralı olmadı. Bir daha mı? Evet demeden önce yüz kere düşünürüm. Hele bilmediğim bir konuda o kelimeyi ağzıma bile almam... 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Oca
22Ara
01Ekm

Fosforlu Cevriye

01May

Bahçemizin yeni gurmesi

29Oca

Başınıza zoom gelmesin...