Ve kozmik ülke olduk
Sabri CON
Dünü çok iyi hatırlıyorum, 1950 yıllarda, Bulgaristan sosyalizmin ilk yıllarını yaşarken, Türkiye, NATO’ya üye olabilme adına Kore’ye asker göndermişti. Orada üç yıl boyunca verilen kurban sayısını konuşmayalım...
O dönemde sosyalist cephede, Türkiye hakkında konuşulan kalıplaşmış söz şuydu: “Ayranı yok içmeye, tahterevalli ( odun oyuncak ) ile gider s..maya!”
Neyse ki, yetmiş yıl sonra, Türkiye, cesur yürekli bir evladını gerçek rokete bindirip uzaya gönderdi.
İyi mi, kötü mü? Bu soruyu niye soruyorum?
Kafa karıştıranlar var da onun için soruyorum. Gururlananlar var, homurdananlar var.
Bana göre, bir kere gururlanmak var.
Uzaya insan göndermek küçük iş mi?
Kozmik ülke olmak her ülkenin harcı değildir.
Ülkenin adı şanı artıyor. Ekonomide gelişmişliğimiz tescilleniyor. Hatta kıskananlar oluyor...
Ama, madalyanın ters tarafı da var ya, işte burada ipler karışıyor.
Enflasyonun cirit attığı, emeklinin gözyaşı döktüğü, vatandaşın açız diye çığlık attığı bir dönemde, 55 milyon dolar verip uzaya kozmonot gönderilmesi olayında başka kokular sızıyor.
Milletimiz soruyor: “Zamanı mıydı bu işin? Bu uçuşun devlete geliri gideri nedir? Parayı kim ödüyor? Bu para ile ülke yararına neler yapılabilirdi? Neden bunca israf?
Sorular, sorular. Ekonomist Mahvi Eğilmez Bey, bir yazısında “bu bir seçim yatırımıdır” diyor ve devam ediyor: “Güney Kore, eğitime ve teknolojiye yatırım yaparken, bunları dünyaya satarken ve gelişmiş ülkeler arasına girerken, Kuzey Kore füzeler atıyor, askeri sanayi yatırımları yapıyor, silahlar geliştiriyor; ama Kuzey Kore’nin kişi başına geliri Güney Kore’nin otuzda biri düzeyinde. Halk sefalet düzeyinde yaşarken uzaya füzeler atan başkanlarıyla gurur duyuyorlar…”
Bizim de bundan bir netice çıkarmamız gerekmez mi? Ülkeye hiçbir getiri sağlamayacak bir turistik gezi veya seçim yatırışı mı bu iş? Ben bilmiyorum, bilenler bilir.
Devam edelim, uzayın fethi bilim adamlarının çoktan düşündüğü bir bulmacaydı. Ruslar (Sovyetler) 1959 yılında ilk sputniği (suni peyk) fırlattıklarında uzaya ilk adım atılmış oldular. Sonra canlı köpek (Layka), maymun filan derken, Gagarin uzaya çıkan ilk insan oldu. Ardından ilk kadın ve devamı…
Rusların, bu başarılarını gören Amerika sıkışmaz mı?
Soğuk savaş havasında, gece gündüz çalışarak “Yürü, Apollğ!” dedi ve nihayetinde Ay’a Armstrong’u gönderdi. Sonrası, biraz durgunluk...
Bu iş akıl istiyor, emek istiyor, cesaret istiyor; ama en çok da para istiyor.
İşte günümüzde bazı hesaplar: Günübirlik (1 günlük) turizm bilet fiyatı 200 bin dolar, konaklama 9,5 milyon dolar. Astronot kıyafeti, duruma göre 12-122 milyon veya 1 milyar dolar. Uzayda hiç ağırlığı olmayan, bu elbisenin yerde ağırlığı 127 kg. Bu kıyafetler insan yardımı ile birkaç saatte giyilebiliyor. Son verilere göre, bu fiyatlar daha da yüksek. Net olarak belirtmek mümkün değil.
Şimdi biraz da üzülerek yazayım. Rusya, bundan 63 yıl önce (12.Nisan 1961) uzaya insan gönderdi.
İstanbul’un yarı nüfusu kadar olan bir Bulgaristan, 45 yıl önce (10.04.1979) ilk kozmonotunu, 35 yıl önce de (7 06.1988) ikinci kozmonotunu gönderdi. (İkinci kozmonot Aleksandır- Saşo, hemşehrimizdir. Ayrı yıllarda olsa da aynı liseden mezun olduk. Osman Pazar’da (Omurtag) öğrencilik yıllarında Kosmos dergisin satın alıp okuyan tek kişiydi. Onun hakkında konuşulacak çok şey var).
Türkiye, büyük ve güçlü bir ülke olmasına göre, uzay konusunda bu kadar geç kalmamalıydı diye düşünüyorum.
Geç kalmasının nedeni belli; ama bunu söylemek bana düşmez.
Şöyle veya böyle, uzaydan beklentilerimiz ne olursa olsun, Türkiye bilime, teknolojiye ve dürüstlüğe gönül verip gelişmiş ülkelerin üstüne çıkma çabasını göstermelidir.
Atatürk’ün nasihati ve bizden isteği buydu.
Sonsuza dek yaşasın Türkiye!