Hayır mı, bayır mı...
Sabri CON
Babam, aklı başında bir adammış. Çalışmış çabalamış kazanmış ve “öteye” giderken bana beş katlı bir bina bıraktı. Binanın çiçekli ağaçlı bir güzel bahçesi de vardı. Dahası – sayvant, işlik, çiftlik vs. Benim de mini mini beş çocuğum var ya, onları beslemekte hiç sorunum yok. Açlık çekmeyecekler elimde bu kadar baba mirası varken. Çocuklar büyümeye başladı. Onlar büyüdükçe masraflar da doğal olarak büyümeye başladı. Büyümenin başında sofra vardı, sonra kalem defter, kitap, elbise… Ne yapmalıydım? Ben o kadar budala mıyım, bahçeyi parselleyip birer birer sattım. Paralarla yedik içtik, güle oynaya günlerimizi gün ettik. Baktım, paralar erimiş, kaz tavuk sattım, keçi koyun sattım. Olmadı, mideler, ihtiyaçlar büyüyünce sayvantı sattım, işlik sattım ve çocukları açlıktan kurtardım. Ama günler yıllar bir değil ki, ne satarsan sat, paralar tükenip bitiyor. Bundan sonra ne satacağım? Bahçe gitti, hayvanlar gitti, sayvantdır işliktir gitti, ihtiyaçlar ise daha da arttı. Ee, çocuklar daha reşit yaşta değiller ya, gelin güvey gelmeden birer ikişer odaları da satmaya başladım. Çocuklar büyüdükçe, telefon araba istedikçe binamız küçülmeye başladı. O kat bu kat, o oda bu oda derken sattık da sattık anasını sattığımın. Kala kala başımızın üzerinde zemin katında tek bir odamız kaldı. Şimdi üst katlarda çeşit dilden, çeşit dinden yabancılar bizim üzerimizde krallar gibi yaşıyorlar. Artık ne yapacağımı ne satacağımı da bilmiyorum. Çocuklara kira aramaktan başka çaremiz kalmadı. Ama nerede? Hangi parayla kiracı olacaksın? Şu kalan tek odamız da galiba tehlikede. Onu da mı satmak mecburiyetinde kalacağız bir Allah bilir. Ya, arkadaşlar! Ben satış üzerine satış yaparken siz beni niye durdurmadınız? Niye elime kelepçe, ayaklarıma pranga vurmadınız? İnsanlık böyle mi olur? Şimdi başımızı hangi taşa vuracağız? Keşke kafamda kuş beyni kadar bir şeyler olsaydı da bu hallere düşmeseydim. Tek tesellim Allah’ın bana yardımcı olması düşüncemdir. Haydi hayırlısı!