Attım adamın önüne muz kabuğunu ...

Bir televizyon kanalında, 1931 yılında yazılan Tarih kitabından bahsediyorlardı.

Benim şahsi görüşüm, o Tarih kitabı çok doğru.

Tutucu ve gerici Bülent Bakiler ise onunla Atatürk'ü vurmak istiyor.

Şahsen ben, Türk Eğitim Sen'in düzenledi bir panelde onunla dişe diş tartıştım.

Kendisi Arapçayı benimsemiş ve Oktay Sinanoğlu'na çattı.

Uyduruk kelimeler uyduruyor dedi. Ben de isyan ettim.

Hocam, tayyare mi diyelim. Uçak ta uyduruk değil mi? dedim.

Evet, tayyare doğrudur, dedi.

Attım adamın önüne muz kabuğunu ve bastı kaydı...

Sonra savunmaya geçtim.

Hocam, ben Selçuk kökenli Karamanoğulları Türklerindenim.

Balkanlar'a Araplaşmadan önce sürülen öz Türklerdeniz.

Benim anam öz Türkçe konuşur. Anam, kuş teyyar etti demez.

Kuş uçtu denir. Uçanın adı uçaktır.

Kaldı ki uçağı Araplar icat etmemiş ve onun Arapçasını veya Farsçasını kullanmak zorunda değilim.

Radyo ve televizyon kelimelerini, Avrupalılardan almışız, sonunda onların icadı.

Burada Oktay Sinanoğlu'na hiç kimsenin hakaret hakkı yoktur.

O, ABD'de en genç, 26 yaşında profesör unvanı alan tek bilim adamıdır.

Gavur elinde Türklüğünü korumuş. Söylediği her Türkçe kelime doğrudur.

Ben, kendisini Türkiye'de Türklüğünü koruyamayıp Araplaşan veya Farslaşanlarla değişmem.

Herkes bunu böyle bile!

Tarih onu haklı çıkaracaktır, kimse unutmasın, dedim.

Ortalık karıştı. Bana karşı tepki gösterenler de ve beni savunanlar da çıktı.

Zaten tepki gösterenler sonraki yıllarda Türk Eğitim Sen'den ayrılıp iktidar sendikası Eğitim Biri kurdular.

Ben sendikanın Eğitimin Sesi dergisinde makaleler de yazdım. Bazılarının tekrarını Balgöç Birlik Dergisi'ne de verdim.

Türkiye Cumhuriyeti, ilk yıllarının hayat felsefesini devam ettirseydi, asla sırtı yere değmezdi ve çok daha güçlü bir ülke olurdu.