19 mayıs 1989 yılında Cebel’de Jivkov rejimi tarafından Bulgaristan’daki Türklere uygulanan asimilasyon politikalarına karşı ayaklanma başlamış ve
kısa sürede bütün Bulgaristan’a yayılan bu tepkisel hareket Jivkov ve komünist rejimin sonunu getirmekle kalmamış, Cebel’de yakılan kıvılcım Bulgaristan’dan sonra diğer doğu bloku ülkelere de sıçramış ve Berlin duvarının yıkılmasına kadar gitmiştir.
Bu duvarın yıkılması da demir perde ülkelerindeki komünist rejimleri tarihe gömmüştür.
Bundan dolayı o gün Cebel’de yaşanan olaylar sadece Bulgaristan’da yaşayan Türkler için değil, bütün Bulgaristan Vatandaşları için önemli bir tarihtir.
Zira 19 mayıs 1989 Cebel ayaklanması ile beraber Bulgaristan Demokrasi tarihinin tohumları atılmıştır.
Ancak Balkanlar tarih boyunca Avrupanın kanayan yarası olmuştur.
Bu durum burada yaşayan birçok etnik, kültürel ve dini unsurların bir arada yaşamasından meydana gelmektedir.
Tarih boyunca oraları jeo-stratejik konumundan dolayı Dünyada söz sahibi Ülkelerin ilgi odağı olmuştur.
Dünya güçleri oralarda kendi etki alanını genişletmek için değişik yollara başvurmuş ama bunlardan en etkili silah her zaman Milliyetçilik kozu olmuştur.
Bundan dolayı son zamanlarda buralarda artan aşırı Milliyetçi akımlar da tesadüf değildir. Birileri yine ciddi şekilde şu anda Balkanlarda yaşanan barış ortamını tehdit etmekte.
Ve maalesef Balkanlarda gerilim her geçen gün biraz daha artmakta. Buradaki dengeler çok hassas ve kırılgandır.
Bundan dolayı bu jeografyada yaşayan herkes çok dikkatli olmak zorundadır.
Özellikle siyasilere ve biz Sivil Toplum Örgütlerine buradaki dengeleri koruma adına önemli görevler düşmekte.
Sağduyulu ve birbirimize saygılı olmalıyız.Beraber yaşamayı, birbirimize toleranslı olmayı hazmetmeliyiz . Bunun başka yol yoktur.
Ama maalesef son zamanlarda bazı dış mihrakların da etkisi ile bir takım Milliyetçi eylemlerin artığını görmekteyiz.
Bu faaliyetler son derece tehlikeli olmakla beraber hiç kimseye de bir faydası yoktur.
Herkes soğukkanlı ve sağduyulu olmalıdır. Zira yukarıda da belirttiğim gibi Balkanların mozaik yapısından dolayı en ufak bir kıvılcım telafisi olmayan sonuçlar doğurabilir.
19 MAYIS CEBEL VE DPS İÇİN ÇALAN ÇANLAR
Özellikle son on yıldan bu güne her geçen gün daha da artan milliyetçi akımların yanı sıra Soydaşımız için asıl önemli sorun her zamankinden daha
çok birlik beraberlik içinde olmamız gerekirken tam tersi;
nihayet birileri bizi bölmeye başardı.
Ancak başından beri destek olduğumuz partinin son yıllarda izlediği politikalara bakılarak kimlere hizmet ettiği iyice ortaya çıkınca belki de yeni bir oluşuma gidilmesi soydaşımız adına en hayırlısı olmuştur.
Şu veya bu şekilde soydaşımızın ve bundan öte ülkemizin çıkarlarını kendine ilke edinmiş yeni parti artık bir vakadır.
İki parti arasında artık amansız bir mücadele başlamıştır.
İlk genel seçimler de bu iki parti arasında kıyasıya bir yarışa dönüştü ki daha yeni kurulmasına ve seçim sürecinde kendi içinde yaptığı bazı hatalara rağmen seçimlerden başarıyla çıkmıştır.
Aralarındaki yarış son iki yıldır Cebel anma törenlerinde de kendi gösterdi.
Geçen yıl DPS 19 mayıs anma gününe Bulgaristan’ın her yerinden yaklaşık 2 000 kişi getirerek katılmıştı.
Ancak bu yıl bu sayının sadece 600 civarında olduğu görüldü.
Bundan öte DPS açısından asıl sorun bu gelenlerden sadece küçük bir grubun parti şapkaları takıp bayrak sallamaları olmuştur.
Diğerleri korkudan , belki de daha çok utancından şapkaları ceplerinden çıkaramadı, parti bayraklarını sallayamadı.
Ki aslında doğrusu da budur. Önceden her iki tarafın orada siyaset yapılmayacağına dair anlaşmaya varılmasına rağmen DPS yine parti bayrakları ile siyasi sloganları atmış ve bundan öte protokol komuşması yapanların ki bunların arsında asıl 19 mayısa sebep olan kahramanlar da vardı yuhalamışlarıdır.
Ancak bu davranışları törene katılan, aralarında kendi yandaşları da olan vatandaşımızın tepkisini çekmekten başka bir işe de yaramamıştır.
Bu yıl 19 mayısta net olarak DPS’nin artık bu camianın temsilcisi olamayacağı konusu ortaya çıkmıştır.
Bundan böyle kimi temsil ederler;
Patriyotları mı, BSP’yi mi , Rusya’yı mı çingeneleri mi yoksa Vasil Levski’nin torunlarını mı bilemeyeiz.
Ama artık kesin olan şey, Soydaşmızın temsilcisi olamayacakları konusudur.
Zaten kendini bilen herkes bunun böyle olacağını idrak ediyordu.
Öyle de oldu.
Kendini bilen herkes eninde sonunda damarlarında taşıdığı kanın, vijdanının yolundan gidecekti.
Türklüğünün sesi baskın gelecekti.
Damarlarında akan kan su olamazdı ve olmadı da.
Geçen yıl olduğu gibi Cebelliler dışarıdan getirilen bu toplama kişilere her şeye rağman yine misafirperverliğini göstermiştir.
Çünkü onların bir suçu yok. Zaten gelenlerin ezici çoğunluğu da onları zorladıkları şeyleri kabul etmediklerini göstermek için ne bayrak salladılar ne de dağıtılan şapkaları başına taktılar.
Suç bunları kendi amellerine ve çıkarlarına alet edenlerdedir.
Bunların başındakiler anma törenleri öncesi atıp tutuyordu; bilmem kaç bin kişi getireceğiz, bilmem ne yaparız diye.
Sanki getirseler birinin umurunda olacakmış gibi.
Ama bunları geçen sene olduğu gibi çok uyarmıştık:
“Burası Cebel başka yere benzemez.
Geldiğiniz gibi gidersiniz” diye.
Ki aynen de geçen sene olduğu gibi geldikleri gibi de gittiler.
Ve aynen de geçen sene olduğu gibi daha da büyük fire vererek.
Sonuçta ne oldu?
Kendi tükenişlerini ve çaresizliklerini bir defa daha göstermekten başka bir işe yaramadı bu uğraşları.
Ezildikleri ile kaldılar.