Başlık biraz provokatif olabilir.
STK'lar, çok seslilik ve temsil ettikleri kitlelerin haklarını koruma adına demokrasilerin tabi ki vazgeçilmez oluşumlarıdır.
Ancak, kuruluş misyonları daha büyük toplulukları temsil etme olan bu tür oluşumlar, onların çıkarlarını korumak için tek başına yeterli olmadığını, yani önemsiz değil yetersiz olduğunu anlatmak istedik yazımızın başlığı ile. Camiamızı temsil eden STK'lar gibi...
Kuruluşlarının temel amacı, göç ettikleri bölgelerde kalan insanımızın haklarını ve çıkarlarını korumaktır. Etnik, dini ve kültürel varlıklarını muhafaza etmeleri için faaliyet göstermektir.
Bu durum ülkemizi de yakından ilgilendiren bir meseledir aslında. Ulusal çıkarlarımızın gereğidir soydaşlarımızın haklarını korumak.
Ama bu konularla ilgili siyaset yapıcı pozisyonlarda sorunları bilen kişiler yer almalı. Yani insanımızın bizzat kendisi. Ancak, bu şekilde etkili sonuçlar alınabilir.
Bu pozisyonlarda yer alabilmek veya soydaşımızın haklarını etkili şekilde korumak için STK'lar tek başına yetersiz olduğunu anlatmak istiyoruz.
Bunun için çok daha kapsamlı organizasyon, içinde her kesimden insanımızın yer aldığı masa kurulması lazım.
Adına ne derseniz deyin. İstişare kurulu mu, platform mu, konsey mi (ki bize göre bu isim daha isabetli olur) önemli değil. Önemli olan bu tür yapının kendisidir.
STK'lar da, bu masanın ancak tek ayağı olabilir. Tek başına camiayı kapsayacak güçte değiller. Diğer ayaklar; karar vericiler ( siyaset , bürokrasi ve yöneticiler), iş dünyası ( sermaye erbapları), kanaat önderleri ( akademisyen, yazar, sanatçı, sporcu veya toplumumuzda karşılığı olan sevilen sayılan kişiler).
Yani, masanın dört ayağını oluşturan STK, karar vericiler, iş dünyası ve kanaat önderleri ile bir araya gelip ortak akıl ile hareket edemediğimiz sürece herhangi bir etkinlik sağlamamız mümkün değildir.
STK'lar demokrasilerin tabi ki olmazsa olmazları. Ancak bizim gibi büyük camiaların birliktelikleri ancak STK'lardan çok daha kapsamlı oluşumlar ile sağlanabilir.
Yoksa, herkes kendi çapında etkinlikler ve faaliyetler yapmaya devam eder, ki her STK'mız kendine göre son derece başarılı faaliyetlere imza atmakta.
Ama ne yaparsanız yapın, bunlar tek başına kesinlikle yeterli değil, ki olmadıklarını da yıllarca açık ve net olarak görüyoruz.
Birlikte ortak akıl ile hareket etme ortamı yaratamadığımız sürece yapılan etkinlikler, belki abartılı olacak ama, boşuna zaman ve efor kaybından başka bir şey değildir. Bunun kanıtını da hep beraber bizzat yaşayarak görüyoruz.
Camiamız, ülkemizi yönetecek potansiyele sahip olduğunu tekrarlayıp duruyoruz.
Bunu başaracaksak böyle bir organizasyon olmazsa olmazdır...
Geçen yıldan beri böyle bir çalışmanın alt yapısını oluşturma gayreti içindeyiz.
Böyle bir masanın başına, ombudsman niyetine, camiamızın büyüklerinden biri gelmeli. Camiamızda, bu vasıfta fazlasıyla saygın insanımız da var.
Belki de, masanın başında, bu saygın büyüklerimizden birden fazla kişi olmalı. Masayı, bu ismimlerden oluşan heyetin yönetmesi daha da iyi olabilir. Zira, camiamız fazlasıyla büyük ve bu kriterlere uyan fazlasıyla isim var.
Sonuç olarak bunu gerçekleştiremediğimiz sürece herkes kendince bir şeyler yapmaya devam eder, ama diğer yandan da üstte dediğimiz gibi zamanını ve eforunu boşa harcadığı ile kalır.
Sonuç almak için daha fazlasını yapmak zorundayız.
Yoksa, yerimizde saymaya ve kendimizi avutmaya devam ederiz...