Nuri Turgut Adalı anma programı nedeniyle Bal-Göç'ün yaptığı bir paylaşım tepkilerin yükselmesine neden oldu. Bir kez daha. Sebebi de paylaşılan metinde "Bulgar" Türkü tabiri kullanılması...
Benzer sözler daha önce de kullanılmış ve tepkilere sebep olmuştu.
Buna istinaden biz de gerek buradaki köşemizde, gerek değişik platformlarda görüşümüzü belirtmiştik.
Özetle, her ne kadar bu tabir özü itibariyle rencide edici ve kabul edilemez olsa da, burada dikkat edilmesi gereken konu, bu tabirin art niyetli ve kasıtlı kullanıp kullanılmaması olduğunun altını çizmiştik.
Zira "Bulgar" kelimesi, genelde metnin manasına göre aynı zamanda "Bulgar devleti", yani Bulgaristan anlamında kullanılır.
Bundan dolayı sık sık bu tür sözler duyduğumuzu, ileride de duymaya devam edeceğimizi, onun için her defasında aşırı reaksiyon vermenin anlamı olmadığını, burada esas kriter kasıt olup olmadığını özellikle vurgulamıştık.
Bu yazılarımızdan en son 15.06.2019 tarihinde paylaştığımız birinin özetini verelim:
" Soydaşlarımızın en hassas olduğu konuların başında, zaman zaman değişik platformlarda onlar hakkında "Bulgar" Türkü tabirini kullanılması geliyor. Bu olduğunda, camiamız da haklı olarak her ortamda tepkisini koymakta. Bu tabir son derece çirkin ve kabul edilemez olmakla beraber, olayı her boyutuyla ele almak lazım. Her şeyden önce, bu tabiri kullananların niyetine bakmak lazım. Bunlar sözün gelişine mi, bu tabiri kullanıyor, yoksa: "Sizler Bulgar soyundan gelen, daha sonra Türkleştirilmiş devşirme bir topluluksunuz" mu demek isteniyor. Asıl dikkat edilmesi gereken husus budur. Yoksa benzer tabir geçmişte kullanıldığı gibi ileride de aynen kullanılmaya ve camiamız da her defasında reaksiyon göstermeye devam eder. Evet, tepki gösterelim. Ama bir de olayın içeriğine bakalım. "Bulgar" tabiri, etnik bir gruptan ziyade, devlet anlamında kullanılıyor. Aynen Bulgar vatandaşı, Bulgar pasaportu gibi. Aynı şekilde genelde Alman vatandaşı denir, Almanya vatandaşı değil. Bunun ötesinde daha çarpıcı örnekler verecek olursak, ülkemizde yaşayan Yahudi veya Ermeniler için - "Türk Yahudisi" veya "Türk Ermenisi" deriz ki, bu tabir onları Türk yapmaz... Daha da çarpıcı örnek vermek gerekirse, Güney Kıbrıs Rum kesiminde oturan veya 1974 Kıbrıs harekatından önce Kıbrıs'ın genelinde oturan soydaşlarımız için "Rum Türkü" diye hitap edilmektedir. Sonuç olarak hoşumuza gitmese de, gayri ihtiyari de olsa bize "Bulgar Türkü" denmeye devam edilecek. Burada esas olan niyettir. Bunu söyleyenlerin amacına bakmak lazım. Sözlerinin bütününe. Amaç, bizim Bulgar soyundan geldiğimiz kastedilmekse, bunu yapanlar en sert tepkiyi alır, kimse merak etmesin. Bunun ötesinde kompleks yapmaya gerek yok... Zaten ülkemizin en önde gelen tarihçisi İlber Ortaylı başta olmak üzere, tarihçilerimiz Balkanlar'daki soydaşlarımızın öz be öz Türk olduklarını her ortamda defalarca söylemekteler. Camia olarak bizim asıl odaklanmamız gereken mesele, hala Bulgar isimleri ile dolaşan soydaşlarımız olmalı... Oralarda kalan soydaşlarımıza, çocuklarının ana dilde eğitim alma konusunda yardımcı olmak veya oralarda varlığımızı teminat altına alacak "azınlıklar statüsü" tanınması hususunda destek olmak için eforumuzu harcamalıyız. Bizim en öncelikli misyonumuz oralardaki varlığımızı muhafaza etmek için gayret sarf etmek olmalıdır. Bunun planlama ve stratejilerini geliştirmek için ilgili kurumlar nezdinde girişimlerimizi arttırmalıyız. Asıl hedefimiz işin özüne, yani ormana odaklanmak olmalı, ağaçlarla uğraşmak değil..." ***Evet, 12.10.2019 tarihli yazımızda da belirttiğimiz gibi, bu tabir zaman zaman gayri ihtiyari de olsa kullanılmaya devam edecektir. İleride yine benzer sözler duymaya devam edeceğiz; çünkü üstte dediğimiz gibi "Bulgar" kelimesi aynı zamanda Bulgar devleti kastedilerek söyleniyor.
Bal-Göç'ün paylaştığı metne gelince, burada art niyet ve kasıt olmadığı açıkça ortadayken, bunu fark edenler, bu paylaşımlardan sorumlu kişileri uyaracaklarına, bunu alenen paylaşmaya kalmayıp, ısrarla konuyu gündemde tutmak ise apaçık bozgunculuktan başka bir şey değildir...
Yarın öbür gün, bu kişiler de hata yaptıklarında, ki hatasız kul yoktur, aynı şekilde eleştirdikleri kişilerin de kendilerini acımasızca eleştirme hakkı olacak.
Ülkemizi yönetecek kapasitede olan camiamız, adeta birbirinin hatasını eleştirmek için fırsat kollayarak mı bunu başaracak?
Bunlara gerek yok. Tam tersi, ancak birbirimizin hatalarını karşılıklı iyi niyetle düzelterek bir yerlere gelebiliriz...
"Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin kendine, işte o zaman kusursuz olursun" - Hz. Mevlana