Ortalıkta başı kesilmiş horoz gibi debelenmekteyiz...
Mümin TOPÇU
Akbabalar tarafından 34 yıl boyunca bir ayrımcılık ve baskı enstrümanı olarak kullanıldı.
Bundan sonraki akıbetini şimdilik kestirmek pek zor.
Bütün idealleri ile bütünleşen, bu mücadeleyi halkımız kaybetti.
Aslında Bulgaristan devletinin kayıbı ve hasarları çok daha büyük.
DPS'nin ulusal çaptaki ve Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerdeki belediye yöneticileri ve memurları, doğal olarak devletine ve milletine hizmet üstlenmiş görünümündeler. Gerçekte ise onların verdiği hizmetten ne devletin, ne de milletin bir yararı bulunmakta; çünkü yasalara uygun bir şekilde hareket edemiyorlar ve mecburen çeşitli yolsuzluklara bulaştırılıyorlar...
Bir etnik azınlık toplumu olarak, önümüzdeki engelleri aşmaya ve yolsuzlukları yok etmeye gücümüz yetmez.
Realist, akılcı ve gerçekçi olmamız gerekiyor.
Bugünlerde bir Peevski ve Doğan furyası almış başını gidiyor.
Bu da başka bir aldatmaca oyunu.
Bunların ikisinden de hiçbir cacık olmaz ama illaki birisini bizim başımıza dayatacaklar ve kendisini çok kudretli olarak yansıtacaklar.
Geçenlerde Peevski, hükümete birkaç Türk asıllı vali tayin ettirmeyi başardı.
Bugün ise Resmi Murad'ı görevden azlettirdi.
Bütün bunları sadece vasat bir güç gösterisinden ibaret. Ortada ciddi bir devletçilik ve demokrasi anlayışı filan yatmıyor.
Bu durum karşısında, bir azınlık toplumu olarak biz bir tepki koyabiliyoruz mu, sesimizi yükseltebiliyoruz mu?
En azından, Türk asıllı bir kardeşimize sahip çıkıyoruz mu? Kesinlikle hayır!
Son seçimlerden önce otobüsleri tıka basa dolduran dernek yöneticilerimiz, iyi bir sonuca ulaştılar ama bugünlerde tamamen sessizliğe bürünerek, hız kestiler.
Şimdi onlar ince hesap peşindeler, Peevski mi Doğan mı ikilemi içinde kıvranıyorlar...
Artık ikisinden de bir medet ummuyoruz, partinin tümü "pis ellerden" temizlensin demeye ise bir türlü cesaret edemiyoruz.
Bulgaristan'daki Türk azınlık toplumunun siyasi arenada gürbüzleşmesini engelleyen ana unsurları biliyoruz.
Aynı toplumun fertleri ile yurtdışında yaşayan milyonlarca insanın organik ve canlı bağı bulunmakta.
Asıl güçlü kitlemiz dışarıda ama siyasete yön verenler memlekette, daha doğrusu, saray deliklerinde bizden gizlenmekteler...
Geçen asrın doksanlı yıllarında, çoğumuz DPS rüzgarına kaptırdı kendini, sadece küçük bir kesim, bu yelin ileride ters tepeceğine daha o vakit kavrayabilmişti.
Zaten öyle de olmadı mı? Ocaklarımız sönmedi mi? Bacalarımız yıkılmadı mı? Damlarımız kurumadı mı?
Bugün, DPS, sadece uyduruk bir sistemin zalim bir uydusudur, onu bizim insanımızla ilişkilendirmek asla doğru olmaz.
Kimlerin birer emir kulu olduğu ve kime hizmet ettikleri artık kabak gibi ortada.
Ülkemizdeki mevcut düzmece siyasi sistemi ve yapıyı, yeni türeyen oligarşi mafyası, bir tek kendi yararları için üretti.
Türk toplumu, anlayıp kavrayıncaya kadar, bu amansız çarkın içine dahil edildi ve artık çeyrek asırdır "gospodarlar" için boşuna ömür tüketmekteyiz...
Artık bütün bunları açıkça konuşma zamanı gelmiştir.
DPS, oligarşi mafyasının kucağından kopabilecek mi?
Bal peteğini yalamaktan vazgeçebilecek mi?
Bizim Ramo, halkın parasıyla aldığı otobüsleri satarak, Haskova köylerine kavun yetiştirmeye dönecek mi?
Ortaya çıkan önümüzdeki tabloya göre, bizim toplumun herhangi bir güçlü ve temiz siyasi anlayışı bulunmuyor.
Toplumun çıkar ve menfaatlerini gözetleyecek siyasi bir otoriteye rastlayamıyoruz.
Beş on siyasetçimiz bir yere toplanıp, ileriye dönük projeler ve stratejiler üretemiyor.
Yolumuz belli değil, açık değil. Ortalıkta başı kesilmiş horoz gibi debelenmekteyiz...
Bunun başka bir izahatı olamaz.
Otuz dört yılımızı boşuna heba etmişken, daha ne kadar ve neyi bekleyeceğiz?