Mümin TOPÇU

Kuyuya attığımız taş ve ürküttüğümüz kurbağalar

Mümin TOPÇU

 

Geçen gün, antieuforik bir çalkantı yaşandı camiamızın bazı kesimlerinde.

Güzide bir derneğimizin acemice haber paylaşımında tespit edilen nahoş bir durum ve akabinde gelen "özrü kabahatinden daha büyük" cinsten bir açıklama, kafalarda bayağı karışıklık yarattı.

Burada kimseyi savunma derdinde değilim. Biliyorsunuz, dilim biraz zehirlidir ve kendime has bir üslubum mevcuttur. Duyduğumu duymazlıktan, gördüğümü görmezlikten gelemem...

Şimdi soruyorum:

Geçen gün kuyuya attığımız taş, hiç ürküttüğümüz kurbağalara değer mi?

Çünkü sağlanmak istenen yarar, açılan zararı karşılamadı ve eminim ki ağzı yanan dernek yönetimi bundan sonra yoğurdu üfleyerek yiyecektir...

Benim kanımca, son günlerde cereyan eden tek taraflı sanal çatışma, asıl konumuzun esasını teşkil eden bir mesele değildir.

Kimsenin nasihat ve telkinlerine gerek duymuyoruz, hepimiz soyumuzu ve sopumuzu çok iyi biliriz;

ama bazıları gönüllü olarak Türk isimlerinden tamamen feragat etmiş durumda; diğer bir kesim ana dilimizi tercih etmez olmuş, yavrularını bile Türkçe derslerine sokmuyor.

Evlerimizdeki tivilerden yabancıların "çalga kültürünü" benimseyip alkışlarken, kır şenliklerinde ve sınır kapılarında yaşanan kepazeliklere ise hiç değinmeyelim...

Bu anlamda, göçmenlerin ve Bulgaristan'daki Türklerin kurdukları STK'ların önemini ve varlığını hiç küçümsememeliyiz; çünkü onları da yitirmiş olursak, bizim toplum tamamen eriyip gider.

Asıl bizim zaafımız sivil toplum kuruluşlarının yönetimlerine yeterince entelektüel, özverili ve dava sevdalısı şahsiyetleri çekemememizden kaynaklanmakta. Bu hususu göz ardı ettikçe bizden kimseye bir fayda gelmez... 

Sivil kuruluşlarımızın yönetimlerinde, sıradanlıkları ile tanınan şahıslar asla yer almamalı; çünkü daha sonra bize verdikleri zararlar çok büyük hüsranlar yaratmakta. Bazı yetersiz başkanlar ise dernek kapısından içeri bile alınmamalı...

Yazarın Diğer Yazıları