Kayıkçı kavgası ve zurnanın zırt dediği yer - Mümin TOPÇU

Kayıkçı kavgası ve zurnanın zırt dediği yer


Yaz ortası yangının ateşi her ne kadar biraz söndürülmüş gibi gözükse de, siz buna asla aldanmayınız.
Şimdi çok "derinde" bir takım planlanlar çiziliyor ve hesaplanıyor.
Birileri karar aşamasındalar; ama ne yapacaklarını bir türlü kestiremiyorlar; hem bu deveye gütmek geçiyor içlerinden hem de buralarda ebediyen kalmak...
Topyekun hepsinin güme gitme telaşı da yok değil.
Dünyanın hiç bir yerinde benzeri olmayan köhne bir sistem yarattılar, ona doğru düzgün bir isim bile bulamadılar.
Bizler de "perde arkası", "oligarşi" ve "mafya sistemi" dedik durduk.
 34 yıldır denemedikleri taktik kalmadı ve her zaman, kendi halkını birazcık daha uyutmayı ve aldatmayı başarabildirer.
Ama şimdi geldik zurnanın zırt dediği yere.
Bana Doğan'ı ve Peevski'yi hiç anlatmayınız.
Acıyorum kendilerine. Her ne kadar 26 çift kürekli, altın yaldızlı 3 fener ve kırmızı yelkenli saltanat ( oyuncak ) kayığı sahipleri olsalar bile, onlar sadece basit birer küçük oyuncu.
Asıl güç ve kudret onların arkasında duran gölge adamlarda; ama onların da pili bitmek üzere...
Halk, artık uyandı, hele bu son kayıkçı kavgasından sonra, bütün olup bitenleri daha iyi kavrayıp analiz edebiliyor.
Bize hala, Doğan veya Peevski'nin ne kadar güçlü oldukları anlatılmakta. Sanki onlar birer ilahlar ve önlerinde diz çöküp ibadet edeceğiz. O kadar da değil!
Güya Peevski, Kırcaali bölgesine milyonları akıtmış.
Kendi parasını mı akıtmış, o bir ekonomi bakanı mı, hükümet ortağı mı?
Hayır! Gerçekte ise, devletin içinde kümelenen oligarşik çevreleri korkunç bir telaş sardı ve kendilerinin yarattığı buzdağının eridiğini gördükçe, milyonları oluk oluk akıtmaya başladılar.
Şimdi soruyoruz: Bunlar 34 yıldır neredeydiler?
Nerede olacaklar, kendilerinin peydahladığı ve doğurduğu DPS vasıtasıyla, toplum içindeki Türkleri ve Pomakları diğer etnik gruplar nezdinde kötü göstererek, olası bir toplumsal gerginliğin suçluları olarak göstermek peşindeydiler...
Bizler ise ülkemizi sevip sayarız. Bulgar halki ile iyi komşuluk ilişkilerimiz mevcut. Ne ırkçıyız, ne de separitist?
Son günlerde, DPS'deki suni çalkantılardan dolayı, güya ülkenin milli güvenliği tehdit altına girmiş, hatta yeni hükümet bile bundan dolayı kurulamıyormuş.
Peevski'nin çevresindeki bazı adamlar bir etnik gerginliğin tırmanışından söz etmeye başladılar.
Biraz sıkışınca, her zaman bunların ilk sarıldıkları silah "etnik gerginlik" olmuyor mu?
 Anlaşılıyor ki, DPS, mevcut sistemin bel kemiği haline dönüştürülmüş. 
Ama nerede bir çürüğe çıkmış birisi var, neden bizim başımıza getirilmekte?
Halbuki böyle bir durum söz konusu bile olmamalı!
Bir azınlık toplumunun gücü ülkeyi yönetmeye yetmez.
Kimse, Doğan'a veya Peevski'ye "porsiyon" dağıtmalarına izin vermez.
Şimdiye kadar, bu hakkı bazılarına tanıdılar ve ülke, bundan bu berbat duruma düşmedi mi?
Şimdilerde Kırcaali'nin cadde ve sokaklarında hummalı asfalt çalışmaları varmış.
Ama bir kepçe asfaltla veya iki kaşık çorbayla aldatamazsınız bizim insanımızı.
Ya Deliorman ve Tuna boylarındaki Türk yerleşim yerleri ne olacak?
Devletin bütçesi, bütün Bulgaristan çapındaki yerleşim yerlerine eşit şekilde dağıtılmamalı mı?
Kırcaali'nin asfaltlanması, Peevski'yi kurtarabilecek mi?
Sanmayın ki, bir ömür boyu, Doğan, saraylarda sefa sürecektir?

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
03Eyl
31Ağs
27Ağs

Yok, Patagonyalıyız

21Ağs

Bize nanik yapanlar karlı çıktı

12Ağs