Gizli polisin 40 yıl sonra ortaya çıkan marifeti
Mümin TOPÇU
Gazetemizin Sofya istihbarat servis şefi Jale Filibeli, geçen ki gün bize ilginç bir video ve birkaç da fotoğraf ulaştırdı.
Bilindiği gibi, 1985 yılının başlarında, Bulgaristan'daki Türklerin isimleri zoraki ve insanlık dışı bir şekilde değiştirildi.
Bu tamamen etnistel ve kültürel soykırıma karşı elliden fazla gizli mücadele grubu deşifre edilerek açığa çıkarıldı ve bütün üyeler ağır işkence süreçlerinden geçirilerek hüküm giydiler ve cezaevlerine kondular.
Gizli mücadele gruplarının faaliyetleri ve onların üyeleri hakkında şimdiye kadar nedense fazla bir araştırma yapılmadı...
Her zaman Belene adasına sürgün edilenler ön planda tutuldu; çünkü bu şekilde asıl verilen Türklük mücadelesinin başkahramanları olan siyasi mahkumların isimleri ve etkinlikleri gizli tutulmaya çalışıldı.
Bu seçilen gizlilik yolu sayesinde, represiv rejim aparatı tamamen delil ve bilgi karartmayı arzuluyordu; aynı zamanda Türk toplumunu bir kere daha küçümseyerek ve hedef saptırarak, fazla bir mücadele kapasitesine sahip değildi anlamını taşıyacak mesajı vermeye kalkışıyordu.
Ama genelde başlangıçta gizlenebilmiş bir olay, bir süre sonra gizlenemeyecek sonucu ile ortaya çıkar.
Sofya'dan gönderilen video kaydı ve fotoğraflar, işte bunun bir tartışılmasız kanıtıdır.
Eski yazılarımda da belirtmiştim, Sofya'da görülen bazı davalara ben de katılmıştım; çünkü emniyet güçleri tarafından "Vitoşa Konferansı" olarak adlandırılan gizli mücadele grubunun üyelerinden birisi benim rahmetli ağabeyim oluyordu.
Sıkı denetim ve koruma altında bir hafta zarfında merkez mahkeme sarayında birçok mücadele grubunun davalarına aynı zamanda görülmüştü.
Bizler, sanık yakınları, beş dakikada bir defalarca salon dışına alınıyorduk ve bu gizli celselerde konuşulanları öğrenmemize izin verilmiyordu.
Ne ilginçtir ki, bundan 40 yıl sonra, sözünü ettiğim video sayesinde o mahkeme salonlarındaki gelişmeleri ve konuşulanları öğrenebilmekteyiz.
Gizli polis, bu mahkemeleri videoya çekmişti ve bu kayıtlara günümüzde ulaşılabiliyor.
Kanımca, bu gizli kayıtlar, bizim toplumun tarihçesi açısından çok değerli ve paha biçilmez; çünkü hala isimlerini bile bilmediğimiz gerçek kahramanlarımız, mahkeme duruşmaları esnasında kendilerini nasıl cesurca, mertçe ve bir bir sıraladıkları bilimsel nitelikteki delilleriyle savcıların mesnetsiz suçlamalarını çürütmekte.
Şimdi bize düşen toplumsal görev, bütün bu tür video kayıtlarına ulaşıp, onları bir yere toplayarak, gelecek nesiller için muafaza etmektir.
( Paylaştığımız fotoğraf, sözünü ettiğimiz davaların videosundan çekilmiştir. Kahramanımız Şefket Şenyüz, mahkemede kendini savunurken görülmekte.)