Kargayı bülbül diye yutturmak - Mümin TOPÇU

Kargayı bülbül diye yutturmak


İkiye kesilmiş bir elmayı andırıyor bizim toplum, yarımız Bulgaristan'da, diğer bir kısım da Türkiye'de.

Belki de bundan dolayı karşılaştığımız bütün sorunlar yumağı dev boyutlara erişmişken, bizler bunların üzerine cesaretle gidemiyoruz ve kendi insanımızı göz boyayarak resmen kandırıp aldatıyoruz...

Bazıları habire yüksek mertebe peşinde koşturuyor, kimisi hemşehri toplumu lideri olmak için can atıyor, bazıları ise sanal alem sayesinde şair, yazar veya gazeteci "oldular".

Çoğunun rüyalarını milletvekili olmak süslüyor, bunun ne kadar büyük sorumluluk, donanım ve başka ciddi vasıflar gerektirdiğini düşünen yok.

Aynısı Bulgaristan'daki Türklerin veyahut göçmen camiasının lideri olma gayretinde olanlar için de geçerli.

Her önüne gelen çapsız kişi, ne lider ve yönetici olabilir, ne de şair, yazar veya gazeteci...

Aslında her insan yetenekli doğar, yeteneksiz olan yoktur; ama bu ileride asla her işi başarıyla kotarabileceği anlamını taşımaz.

Herkes kendi gücünü bilmeli ve kendi yorganına göre uzanmalı, belki o zaman toplum yararına bir ayak izi bırakabilir.

Bazıları kısıtlı yeteneklere sahip olabilir; ama bir tesadüf eseri halkın önüne koyulan kürsüye çıkmış olursa ( genelde öyle oluyor ), kendisinin tamamen bir beceriksiz karga olduğu hemen anlaşılır; çünkü bir bülbül gibi şakıyıp asla ötemez, kimseyi kucaklayıp sarmalayamaz, kimseye de bir faydası dokunmaz...

Bir realist ve optimist olarak, yazıyorum bu satırları. Liyakat sahibi olunmadan, büyük hedeflere ulaşılmaz.

Sadece şov dünyasını besleyenler hüner ve kudret sahibi olmaz. Şov dünyasının bir Acun'u veya Aziz'i olabilir; fakat bizim ihtiyacımız olanlar dürüst siyasetçiler, toplum önderliği yapabilecek özverili şahsiyetler, gerçek yazarlar ve gazetecilerdir.

Kimsecikler öz yeteneğini küçümsememeli veya gereksiz yere abartıp büyütmemeli...

Maalesef, aramızda kendini bilmezlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

Herkes hiç bir şekilde hak etmediği büyük paralar ve şöhret peşinde koşturuyor.

Gıyaben tanıdığım bir sima var, selfi dünyasından kendisine adeta aşina oldum. Bir fırsat bulduğumda, ona sormak isterim, acaba neden bunca protokol tribünlerinde boy göstermeye özeniyor? Bu şekilde ne kazanıyor?

Ömür boyu bir edebi eser bile okumamış bir cahilin teki bizim topluma ne gibi yarar sağlayabilir? Bana ne verebilir?

Aramızda binlerce bu tür dalkavuk dolaşmakta ve sırtımıza çullanmakta; çünkü bu başıboşluğa bizzat bizler müsaade etmekteyiz. Sokaklar ise köpeklerle dopdolu...

Bizim toplum, tabii ki, aynı zamanda liyakat ve ikbal sahibi şahsiyetler zenginidir.

Yanlış olan, güce ve zengine hizmet etmek çabasıdır, egemenlerin kölesi olmaktır.

Halbuki öncelikle sıradan insan görülmeli, onun gönlü okşanmalı ve şefkatle kucaklanmalı.

Nihayetinde siyasetçinin ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin bir nebze de olsa halkımıza yararı dokunmalı.

Eli kalem tutan adeta toplumun dinamiklerinle yanıp tutuşmalı. Bakan veya konsolos peşinde dilenci gibi koşturmamalı...

YAZIYI PAYLAŞ!