Türkiye siyasetinde bizim ayak seslerimiz de duyulmalı...
Mümin TOPÇU
Bundan tam 38 yıl öncesinin ocak ayında bizim oralarda sert bir kış oldu, köy ve kasaba meydanları tam teçhizatlı komandolar ve zırhlı tanklarla doldu.
Bu farklı bir kara kıştı, ezildik ve dövüldük; şehitler verdik, insanlık onurumuz çiğnendi; kalplerimiz üzüntüden param parça oldu...
Her şey yasaklanmıştı, radyo dinlemek bile; ama cızırtı dolu radyolarımız daima Türkiye'nin Sesi Radyosu frekansındaydı.
Tek kurtuluş çaremiz ve umudumuz ana vatandı.
O günlerde radyo, sık sık Bursa'dan röportajlar veriyordu. Genelde mikrofonda acıklı sesle yaşlı göçmen teyzeler konuşuyordu. Onlar sesle ağlayarak sitem ediyorlardı ve böylece bizlere büyük cesaret veriyorlardı, umut aşılıyorlardı. Onlar hıçkıra hıçkıra ağladıkça, akabinde bizler de hüngür hüngür ağlaşıyorduk ve çaresiz şekilde kıvrılıyorduk...
***
Dün akşam Bursa'nın şatafatlı kültür salonları bizlere yeniden kapılarını açtı.
Bulgaristanlı göçmenler olarak, 38 yıl öncesi kurulan güzide derneğimizin kuruluş yıldönümünü kutlayacaktık.
Bir kez daha doyasıya eğlenip Bal-Göç'ün kurucularının aziz hatırası önünde saygıyla eğilecektik.
Nereden nereye gelindi.
Salon hınca hınç doldu taştı, aramızda o bahsettiğim kara kışta, polis coplarının omuzlarda bıraktığı yara izlerini taşıyanlar da vardı, kemikleri kırılanlar da, sürgüne gönderenler de.
Genç kuşaklar da buradaydı, ana vatanda özgürce yetişen bir neslin temsilcileriydi artık onlar.
Bizim mutluluğumuzu paylaşmak için devlet ve siyaset erkanı da buradaydı.
Her zaman olduğu gibi, sanki Anadolu ve Balkanlar yeniden biri biriyle kucaklaşıyordu ve Onuncu Yıl Marşı eşliğinde herkes ayağa kalkıp ellerdeki bayraklar havada uçuşuyordu...
Artık bir gelenektir, her göçmen etkinliğinde tekrarlanır bu tarifsiz güzel manzara.
İçimizde yaşattığımız Türklüğün ve özgürlüğün nümayişidir...
***
Bir seçim yılına girdiğimiz, baloya akın eden siyasilerin ve dernek yöneticilerinin yoğunluğundan belliydi.
Mecburen onları da dinledik, beraberce bol bol fotoğraflar çekildik, sarmaş dolaş olduk.
Zaten fazla masasında oturan yoktu, çoğu çeşitli köşelere çekilmiş ve kendi aralarında fısıldaşıyorlardı.
Kim bilir onlardan kaç kişi, kendini bir milletvekili veya belediye başkanı olarak görüyordu.
Üzerimdeki şık takım taklavatı görünce, birkaç kişi bana bile "Başkanım!" ve "Vekilim!" diye seslendi. Ensem hiç kabarmadı değil. Hatta, başkent temsilcimiz Sebahin'in, Ankara'ya ne zaman geleceksin sorusuna, 18 Haziran'dan sonra diye cevapladım...
Bütün deneyimimi kullandım, bir sürü kulis yaptım; fakat bir türlü büyük göçmen camiasının yaklaşan seçimlerde kimleri milletvekili adayı olarak göstereceğini şimdilik öğrenemedim; çünkü yüce Meclis'te mutlaka bizim temsilcilerimiz de olmalı inancını taşımaktayım.
Trakya'mızdan, İstanbul'dan, İzmit'ten, Bursa'dan, İzmir'den ve Ankara'dan; göçmen topluluklarının yaşadığı her bölgeden, bizleri temsil edecek adaylar belirlemeliyiz.
Bursa'ya gelince, kulislerde Bal-Göç Genel Başkanı Prof. Dr. Emin Balkan'nın adı milletvekili aday listelerinde yer alacağı konuşuluyor.
Bir medya mensubu olarak, artık bunu gizlemeye gerek duymuyorum. Ortada kesin ve netlik kazanmış bir durum yok; fakat camiamızın önde gelen isimleri toplanıp siyasi parti merkezlerini aşındırmaları diye düşünüyorum.
Artık Türkiye siyasetinde bizim ayak seslerimiz de duyulmalı...