Devlet baba zaten hiç oralı bile değil...
Mümin TOPÇU
Bu gece Şumnulu okuyucum Mesru ile epey bir zaman yazıştım durdum, kendisi henüz lise son sınıf öğrencisi ve Türkiye Bursları'nı kazanarak yüksek öğrenimini ana vatanda devam etmek istiyor.
Delikanlı kardeşimin, bu arzusu beni fazlasıyla mutlu etti; çünkü bildiğim kadarı, bütün Balkanlar'dan sayıca en az Bulgaristanlı adaylar, namzet oluyor bu burslar sayesinde Türkiye üniversitelerinde eğitim görmeyi.
Tabii ki, bu vahim bir durum ve tez elden bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Bu acı gerçeğe inanmakta bile zorlanmaktayım. Düne kadar Türkçe konuşmamız yasaktı, bugün ise ana dilimizi doğru düzgün öğrenmek bile istemiyoruz...
Güya azınlık toplumu olarak en kalabalık ve çok güçlüyüz; fakat bahsettiğim konu sıralamasında sonuncuyuz. Bu eksi puanın kabahat payı hepimizi kapsamakta.
Genç nesiller, ana dilimizi devlet okullarında değil, genelde Türkiye televizyonları ve radyoları sayesinde öğreniyorlar.
Türkçe dersi görenlerin sayısı anımsanmayacak kadar çok az ve yetersiz; hatta resmi makamlar bu konuda gerçek bir rakam vermekten çekinmekteler.
Yerel bazda bazı şişirilmiş deliller havada uçuşuyor; fakat bunlara güven bağlamamız asla doğru olmaz.
Zaten kimseciklerin, bu ülkenin milli eğitim bakanına gidip de "Bulgaristan'da kaç tane Türk yavrusu ana dilde eğitim görüyor?" diye sorduğu ve ilgilendiği de yok.
Aynı bakanlığın görevleri arasında ana dilde eğitim yer edinmiş olsa, bu sorun çoktan çözülmüş olurdu.
Mustafa ise tutturmuş habire bir numarayız diye nutuk atmakta. Mustafa, sonuncuyuz sonuncu...
Gerçi, Türkçe eğitim yasak filan değil; fakat mecburi bir ders olarak görülmüyor ve öğrencinin gönüllü isteğine bağlı kalmış bir durum.
Her bir yerleşim yerinde, Türkçe derslerine girecek 12 kişilik sınıfların oluşturulması da pek mümkün gözükmüyor.
Bir çok yerde, bu derse girecek kalifiye Türkçe öğretmenleri de bulunmuyor; bazı milliyetçi ve sığ düşünceli okul müdürleri de bayağı engeller yaratmakta.
Bir sözle bizim zıpırlar Türkçe dersinden "kırıyorlar", ebeveynler asla umursamıyor, devlet baba zaten hiç oralı bile değil...
Özel Türk okulları ve üniversiteler ne güne duruyor diyeceksiniz. Şimdilik özel okullar yok diye biliyorum. Hangi sebepten dolayı açılmadıklarını da ben bilmiyorum...
Türkçe eğitim problemi, karmakarışık bir yumak bir halinde, ne zaman çözüme kavuşacağı ise meçhul.
Bir adım ötemizdeki komşu devlette, on binlerce Türk asıllı yavrumuz, kendi öz ana dillerinde eğitim görmekten mahrum kalmışlar...
"Neden Türkiye Bursları'nı pek tercih etmiyorlar?" sorusuna dönersek; 12 yıl boyunca hiç Türkçe okumamış bir kızımız veya delikanlımız, doğal olarak Türkiye'yi tercih etmesinde biraz sıkılır ve utanır. Mütevazi ve alçak gönüllüdür bizim genç kuşağımız. Halbuki, bu durumdan asıl biz yetişkinler utancımızdan yerin dibine girmeliyiz...
Türkiye'deki üniversitelerde okumak için Ugandalılar da geliyor ve bir yıl boyunca burada Türkçe hazırlık dersleri görüyorlar...
Aldığım bir şikayeti hiç unutamıyorum ve buradan Türkiye Bursları yetkililerine de bir tavsiyem olacak.
Lütfen, Bulgaristanlı Türk asıllı üniversite adaylarını, sadece Elif Şafak veya Orhan Pamuk okudukları için yadırgamayınız ve sorgulamayınız!
Evet, onların Türk edebiyatının en iyi örneklerini, kendi dilimizde okuma fırsatları bulunmuyor; çünkü ülke bazında ne bir Türk yayınevi mevcut, ne de yeterince Türkçe kitap basılıyor. Bahsettiğim iki yazarın kitapları ise Bulgarcaya tercüme edilmiş şekilde her kitapçıda satılıyor...
Herhalde Kırcaali'de veya Razgrad'ta birer Türk Kültür Merkezi açmak o kadar da zor ve meşakkatli bir iş değildir.
32 yıldır, komşu Bulgaristan'daki Türk toplumu, Türk edebiyatına ve kültürüne hasret...
Bizim Balkanlar asıllı büyük düşünürümüz ve yazarımız Cemil Meriç, biliyor musunuz, kitap için ne demiş:
"Bir adama bir kitap sattığın zaman, ona yalnız yarım kilo kağıt, mürekkep ve tutkal satmış olmazsın, ona tamamıyla yeni bir yaşam satmış olursun. Sevgi, dostluk, mizah ve geceleyin denizde dolaşan gemiler, eğer o kitap gerçekten benim anladığım anlamda bir kitapsa, onun içinde bütün gökler ve yer vardır..."