Yazar Fatma Ocak'ın ömründen bazı kesitler
Mehmet ALEV
Araştırmacı yazar Fatma Ocak-Balıkçı (01.05.1924-11.12.2011), Filibe'ye bağlı Selçuk ( Selçe ) köyünde dünyaya gelmiştir.
Bu köy, Osmanlı döneminde kurulmuştur. Drama ve Kavala'ya kadar uzanan eski Bizans kaldırım yolu, buralardan, Trakya ovasından geçer...
Önce, Çal Tepe yakınında bir askeri kışla düzenlenir ve bu kışla sayesinde yeni bir yerleşim yeri oluşur.
Yürüklerin terk edilmiş kulübelerinde ilk önce Sakacılar mekan tutar. Bunun da nedeni, yörede adım başı bol ve tertemiz derelerin varlığı; sürekli su taşımayı gerektirmediği için, görevleri kendiliğinden sona ermiş. Hala, köyde Sakacılar sülalesi dimdik ayaktadır... ( Saka. Osmanlı Dönemi ordunun gerisi, ordunun gerisinde bulunan asker takımı.)
Fatma Ocak Hanım, dördüncü sınıfa kadar, tüm derslerini Bulgarca olarak okur. Baba, Ahmet Ocak, İstanbul’da, 1912 yılından önce, medresede okur ve oradan mezun olur. Öyle ki, köyün ve yörenin bilinen, sayılan aydınıdır.
O yıllarda babasının aldığı Doğru Yol gazetesi, başka gazete ve mecmualardan, bazı okul kitaplarında, kızı Fatma, Osmanlıca Türkçesini ve yeni Türkçe okumayı ve yazmayı da öğrenir.
Böylece, yazar Fatma Ocak'ın, ömür boyu, tek arkadaşları kitaplar, dergiler ve gazeteler olmuştur.
O kadar fazla okumak ve bilgi edinme meraklısıdır ki, yolda, atılmış bir gazete parçası gördüğünde, onu eline alır, tozundan ve çamurundan temizleyip okumadan bırakmazdı...
Çok zeki ve yetenekli birisiydi, ayrıca büyük bir türkü severdi. Çocuk yaştan itibaren, abla ve kardeşleri ile tarlada, yolda ve çayırda, bulundukları her ortamda, türkü söylerlermiş.
Öğrenci iken, bir Sofya gezisi esnasında, yakın bir köydeşi ile, Çar Boris'in saray bahçesinde türkü söylemişler ve armağan olarak birer masal kitabı ile birer çift kundura kazanmışlar...
Ayrıca, eşi Mehmet Balıkçı ile evlendiğinde, Çelikli (Stomanovo) köyünde, bir koro grubu düzenleyerek, birçok başka yerleşim yerinde konserler veririler, etkinliklere katılırlar. 1952 yılında, Filibe şehrinde düzenlenen bir ulusal folklor festivalde grup birinciliği kazanırlar. Repertuvarlarında, kendilerinin kayıt ettiği bir hayli bilinmeyen yöresel türküler de yer almakta.
Yazar Fatme Ocak, yedi çocuk dünyaya getirmiş ve onların hepsini okutmuş. Dördü yüksek tahsilli, diğerleri de meslek lisesi mezunudur.
Hayat arkadaşım Emel Balıkçı'nın kıymetli annesi, benim de sevgili kayınvalidem olan Fatme Hanım, ömrü boyunca iki binden fazla kitap okumuştur. Bunların arasında dini eserler, Doğu ve Batı klasiklerinin yapıtları da yer almaktadır.
Zamanında, yaşadığı bölgede henüz elektriğin olmamasından dolayı, geceleri kitaplar kandil veya gaz lambasında okunuyormuş...
Son 7-8 yılında, sadece okumakla yetinmeyip, kalemi eline alıp hatıralarını, anılarını, bildiklerini ve araştırmalarını defterlerine yazarak, gelecek nesillere miras bırakmıştır.
Sağlında iki kitap yayınlamıştır: "Anamın Türküleri", 2007 yılında çıktı ve bu eserinde arşivindeki 400 türküden 230'na yer vermişti. 2011 yılında ise, ili dilde yazdığı "Selçe - Çelikli, Anılar" kitabı dünya yüzü gördü.
Bunlardan başka, “Evvelden Ezelden Balkan Folklorumuz”, başlıklı araştırmada ( sayfa 92 -112) “Kalbur Tavanda İken” başlığı altında 25 eski masalı okuyucuya sunmuştur.
Ayrıca, kendisi “Rodop Ağızlarının Sırrı Ve Renkliliği” araştırma kitabın yazarlarından biridir.
Geri kalan, bize bıraktığı anı yazılarını da “Rodoplar’ın Kader Yolları” romanın ikinci cildinde yer vermekteyiz.
Fatma ananın ilginç ve zengin içerikli bir konuşma tarzı vardı. O, atasözlerini sıkça kullanırdı ve genelde söyleşilerimizde, bizlere onları kullanarak cevap verirdi. Bazı atasözlerimizi ise güncelleştirip ve onlara bazı ilaveler ederek, günümüzün yaşam şartlarına yakıştırarak, halk diline katkı sağlamıştır. Örneğin: Hocanın sözünü tut, ettiğini etme, (ilave de) - onun sabunu cebinde hemen çıkarır, "ihkanır" (yıkanır).
Bizler, yazar Fatme Ocak'ın yazılarını ve söylemlerini, hiç düzeltmeler yapmadan bilgisayara geçirdik. Böylece, yöresel konuşma tarzının korunmasını sağlamış olduk.
Merhum Fatma Ananın, gelecek nesillere bıraktığı bir nasihatı:
"Bu yazıları okuyan şişman, okumayan pişman! Yazımı "dovrudan" (doğrultan) "yarbap" (erbap) olan, yesin kebap..."