Mehmet ALEV

Ey, Kırcali...

Mehmet ALEV

Bu sefer, dikkatinize eski tarihli bir yazımı sunmaktayım.

____________________________________________

Başlık yerine attığımız bu sesleniş, büyük ozan ve ses sanatçımız Osman Aziz’in Kırcaali şehri üstüne söylediği bir şarkısından alınmıştır.

Şair o gür, bir o kadar da kadife sesiyle öz dağlarının vadilerinde, Arda kıyısında yer alan şehrini birbirinden güzel sıfatlarla dile getirmektedir.

”Şirindir, dilberdir, goncadır, on beşinde bir kızdır ve daha neler nelerdir Kırcaali…

Ve vasiyeti üzere mezarı da buradadır…

Tıpkı Osman Aziz gibi Arda’yı, Rodop dağlarını, bu dağların insanını daha nice ozanlarımız dizelerine dökmüşler, içtenlikle bağırlarına basmışlardır.

İşte Almalı köyünde doğmuş olan Mehmet Çavuşoğlu’nun Arda üstüne söyledikleri:

 

“Delice akardı Arda
Eski bir türkü söyleyerek.
 Balıklar fıkır fıkır oynaşırdı. 
Motorlu kayıklar gibi
Çocuklar yüzerdi…"

 

Şiirin tamamında Çavuşoğlu, bu ulu Rodop suyunun kirliliğinden duyduğu üzüntüsünü ustaca anlatıyor.

Yazımızın devamında göreceğiz ki, kirlenen sadece Arda'nın suları değil…

Bir Arda köyünde dünyaya gelen Süleyman Yusuf Adalı’yı da dinleyelim:

 

“Sahilinde gürgen meşe,
 Uzanır güneşe güneşe.
 Oturdum da koca taşa
Arda, sana bakıyorum…”

 

Görüldüğü gibi ozan, Arda sularını seyrederken kendini ne huzurlu ve rahat hissediyor.

Bir sonraki dizelerde ondan duyduğu hayranlığı ve kıvancı bir türlü açığa vurmadan yapamıyor:

 

”Suyun öper toprak, kaya
Köpüklerin beyaz oya
Çok yakından doya,
doya Arda sana bakıyorum…"

 

Durhan Hasan Hatipoğlu, Kırcaali’ye adadığı şiirde, kente karşı duyduğu sevgiyi, mahzendeki şaraba benzeterek dizelerini şöyle sürdürüyor:

 

” Bir gurbet türküsü gibi içli
bir gurbet türküsü kadar yakınsın bana.
Bin name döksem yine azdır
gurubuna, mehtabına…”

 

Eğridereli Şahin Mustafa, bir yabancı yerde ”Rodop” adı taşıyan sokakta neşesinin dolup taştığını dizelerine dökerek tüm bu sokak sakinlerinden sevincini paylaşmalarını istiyor:

 

”Sokağı dolaştım bir uçtan bir uca
Uyku tutmayacak beni bu gece…”

 

Ozan bir başka dörtlüğünde, insanoğlunun dünyaya ilk göz açtığı yere kavuşunca, hiç yaşlanmadığını, yıllara meydan okuduğunu vurguluyor:

 

”Ne zaman köyüme varsam
Çocukluk gözümde canlanır
İnsan, saçı da ağırsa
Doğduğu yerle genç kalır…”

 

Kırcaali’ye bir kurşun atımı mesafede bulunan Küledler (Pepelişte) doğumlu şair İsmet Bayram ise baba evinin zengin ruhunu, renkten renge kuşamını anlatıyor dizelerinde:

”Bir ev bilirim
Güneş yüzlü bir ev.
 Ne yazı belli, ne güzü
Çiçek çiçek her mevsim
Güller kimi beyaz kimi kırmızı
Çiçekler içinde en güzel
Ev sahibinin kızı…”
 

Susuzlu ( Bezvodno ) köyünde ilk dünyaya gözlerini açan Şükrü Esen de, gurbetteki evinde Rodopları, köyünü görüyor rüyalarında:

 

”Köydeyim bu gece yine düşümde
Bizim o eski evdeyim
Yaşım sekiz
Gözlerimin önünde attığım ilk adım
Bıraktığım ilk iz…
Anam gencecik daha
Çiçek toplamaya dağa çıkmış kardeşlerim…”

 

Bilinçli yaşamının büyük dilimi, Kırcaali ve yöresinde geçmiştir seksenlik şairimiz Niyazi Hüseyin Bahtiyar’ın. O da bir köylüdür aslında. Bu dizelerine de yansımıştır onun:

 

”Hamurum köyde yoğrulmuş benim
beşiğimi kırlarda sallamış yıllar
ben ağlamışım
kırlar ağlamış…”

 

Hasan Özkan da kocaman bir Rodoplu idi. Bursa, Hamitler toprağında yatıyor şimdi. Doğduğu yere, insanlarına, ilk sevgilisine duyduğu hasreti, özlemi ne güçlü bir ifade ile dile getirmişti!

 

”Fatma, bu özlem senden başladı sende biter,
Burnumda tütüyor hasretin,
endamına vurgunum,
İyiden iyiye…
 Ne adayayım, çok yoksulum,
armağan altın kolye bekleme,
sevgilime güveniyorum,
bir tek sevgilime…”
 

Kırcaali`li Arzu Tahir, "Bulgaristan Toprağı", adlı şiirine, ”insan doğum yerini seçemez” ifadesiyle Hadis-i Şerif’ten bir alıntı ile girerek:

 

”İster çorak ol
İster dize kadar çamur.
İstersen diken diken
Acıt canımı…”

 

diye haykırmaktadır.

Evet, bu yere kadar yaptığımız alıntılarda, verdiğimiz örneklerde şairlerin Rodoplar’a, doğdukları köylere, bağ bahçelerine, insanlarına, ayrıca Kırcaali’ye, Arda’ya sevgilerini, sadakatlerini bir nebze anlatmaya çalıştık.

Kırcaali, sadece ince ruhlu, zengin kalpli şairler mi yetiştirmiştir?

Ya dünyaca ünlü caz ustası müzisyen İbrahim Apazov?

Yine eşsiz karikatürleriyle nice uluslararası ödüller sahibi Burhanettin Ardagil için ne diyelim?

Doğduğu kentine, memleketine olan sevgisi, tutkusu soyadına dahi yansımıştır Burhanettin Usta’nın.

Hal böyle iken kocaman bir soru çıkmaz mı karşımıza:

”Hey, Kırcaali, sen ne verdin bu insanlara? Sen bunlar için ne yaptın?

Ne yazıktır ki, insanın bunu söylemeye bile dili varmıyor, sana delice aşık olan bu yetenekleri 1989 tarihinde, daha önce ve sonra tekme tokat kendinden uzaklaştırdın, kovdun onları bir bir.

Bu güzel yaratıcılarımız unutulmuşluğa terkedilmiştir şimdi, sen bunu biliyor musun?

Üç beş kişinin haricinde bu sanatçılarımızın kendilerini, eserlerini gören bilen var mı?

Şairlerimizin şiirlerini kim okuyor, kim okutuyor?

Garip bülbüller gibi sana döktükleri dilden kimin haberi var  “Ey, Kırcaliiiiiiii ...

Yazarın Diğer Yazıları