Mecit BAYRAKTAR

Suludağ Katliamı

Mecit BAYRAKTAR

Bugün, 111 yıl önce, Rodoplar'ın incisi Mestanlı ve yakın çevresinin işgal edildiği bir gündür.

Bugün, Mestanlı' nın "Kurtuluş Günü" değil, matem günüdür...

Bugün, 1374 yılından beri Sultanyeri adıyla bizlere yurt olan, hayat veren ve değerli bir vatan parçası ile vedalaştığımız matem günümüzdür.

Bugün, yöremizin işgali sırasında, cani General N. Genel tarafından yönetilen karma Makedon, Ermeni ve Bulgar gönüllü birliklerinin yakınlarımızı, onlarca ve yüzlerce kardeşimizi katlettiği o kanlı günün yıldönümüdür.

Bu acı dolu kederli günümüzde, Suludağ köyü şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyoruz!

Mekânları Cennet olsun!

Ekte sunduğum kan donduran katliam, 4 Kasım günü Mestanlı' nın birkaç kilometre uzağında yaşanmıştır.

Olay, katliamda şehit edilen Osman dedenin torunu Abdullah Efendi tarafından yazılı olarak kayda geçirilmiştir...

SULUDAĞ KATLİAMI

1912 yılının sonbahar mevsiminde,

Suludağ köyü düşmanların hedefinde.

Gençler, asker Mestanlı Müfrezesi'nde.

Hasta ve yaşlılar yalnız kaldı köylerde.

Basıldı evler, yangınlar çıktı her yerde.

Başladı insan avı, herkes can derdinde.

***

Olayların içinde seksenbeşlik Osman dede.

Terk etmedi köyünü, kaldı hanesinde.

Oğlu Davut, asker Edirne cephesinde,

Göç etti torunlar, hepsi Gümülcine'de.

***

Dede, zalim Bulgar'ın işgalini sezdi.

Aldı deneğini çıktı, etrafını bir gezdi.

Sığınmaktı niyeti, kendine yer aradı.

Buldu uygun mekânı, etrafına baktı.

Sonra, elindeki bastonu yere bıraktı.

Kendisi de taşın ardına uzandı yattı.

***

Koştu yakın komşusu, yakınına geldi.

- "Dede kalk, seni burada bulurlar dedi."

Farkındaydı durumun, gitmeyi denedi.

Zorladıkça kendini tutmaz oldu dizleri,

Gerçek çıktı, Emin kardeşinin o sözleri.

Ne yazık ki, dedeyi koruyamadı taşlar,

Asıl felâket işte bundan sonra başlar.

***

Geldi katiller, Gazi dedeyi buldular.

Ensesine mavzer dipçiği ile vurdular.

Sağından solundan onu tepelediler.

Yere yatırdılar, tekmeleriyle çiğnediler.

Kollarına urgan geçirdiler, bağladılar.

Dedenin hallerinden taşlar bile ağladılar.

Götürdüler, çaktılar samanlık direğine.

Süngü geçirdiler seksen beşlik yüreğine.

***

Samanlık yeri karanlık ve oldukça dardı.

İçinde eli ayağı bağlı on sekiz kişi vardı.

Onlardan biri on iki yaşındaki Hayrullah' tı.

Köyün Yavaş Ahmet'i de unutulmadı.

Murat, Turgut, Emin, Veli, gafil avlandı.

Ayşe, Azize, Zeynep, Fatma, yakalandı.

Küçük çocuklar şiddet gördü hırpalandı.

Hayriye' nin acı çığlıkları yürekleri dağladı.

***

Katiller, genç yaşlı ve hasta demediler.

Tam on sekiz kişinin tertemiz kalplerine,

 Süngü geçirip mavzer kurşunu çektiler.

Sıcacık kanlarını kara toprağa döktüler.

Kutsal bedenlerini kibrit çakıp yaktılar.

Yükseldikçe alevler, sevinç narası attılar.

***

Semalara yükseldi çığlıklar, feryatlar,

Vadileri çınlattı figanlar, aksi sedalar.

Dağları tepeleri inletti acı haykırışlar.

Hiç bir şeyden etkilenmedi zalimler.

İnsafsız Türk düşmanları, azılı katiller.

***

Dedenin cesedi devrildi, yere düştü .

Başı yüzü kan çukuru ile buluştu.

Osman dede, ateşte kavruldu, yandı.

Kömürleşen kemikleri sonra toplandı.

***

O gece köyde sadece köpekler uludu.

Horozlar bile ötmedi, dilleri tutuldu.

İnsanlar bütün gece titrediler korkudan.

Hiç kimsenin gözlerine uyku girmedi,

Telaş içinde mahrum kaldılar uykudan.

***

Katliamı gören ve duyanlar koştular.

Cinayet yerine birer ikişer üşüştüler.

Derin derin ah çektiler, gözleri ağladı.

Gördükleri manzara yürekleri dağladı.

* **

Şehitlerin kalplerine kurşun sıkılmış,

Akıtılan kanlardan gölcüler oluşmuş.

Suçsuz insanlar cayır cayır yakılmış.

Kömürleşmiş bedenler küle karışmış.

***

Şiddetli yangının yükselen alevinden,

Sararmış solmuş çevredeki bitkiler,

Yanmış, ölmüş çeşitli türde böcekler,

Uçmaz olmuş güzel kanatlı kelebekler,

Kavrulmuş, kokmaz olmuş yabani güller,

Sonbahar yeliyle savruluyor etrafa küller,

Anlatması çok zor, daha nele- e- er, neler!

***

İnsanların vahşetten boynu büküldü.

Ağlayan gözlerden kanlı yaşlar döküldü.

Çırpındılar, meleştiler, vah çekip ağladılar.

Sonra işe koyuldu kürekler ve kazmalar.

Yakılan samanlık içine aktı mezar kazdılar.

Kefen yerine çarşaf getirdiler, yazdılar.

Elle eştiler külleri, çıkardılar ocaktan,

Yanmış bedenleri, kömürleşen cesetleri.

Fakat belli değildi hiç birinin kimlikleri .

***

Kemikleri altı yere paylaştırıp böldüler.

Hepsini yan yana altı mezara gömdüler.

Bu tür cinayetler daha önce görülmedi.

Mevtalar mezara kefenler ile verilmedi.

Bilmezsin kim hangi mezarda sorma ile,

Cesetler gömüldü kanlı toprağa torba ile.

***

Şimdi kabristanın yakınından geçenler,

Tüyleri ürperir, benzi solar, kalbi titrer.

İşlenen kanlı cinayetlerin dehşetinden,

Azılı katillerin acımasız vahşetinden.

***

Ey, Tanrı'nın şehit edilen aziz kulları!

Ebediyen açıktır sizlere Cennet yolları,

Unutmadık, unutmayacağız barbarları,

Makedon, Ermeni ve zalim Bulgarları.

***

Elleri kanlı, silahlı, bıçaklı zalimlere!

Türk düşmanı zorba ve canilere lânet!

Lânet ve tekrar tekrar lânet!

Lânet! Şehitlere dileğimiz,

Tanrıdan rahmet! 

Yazarın Diğer Yazıları