Mecit BAYRAKTAR

Mestanlı'nın kurtuluşu

Mecit BAYRAKTAR

MESTANLI'NIN KURTARILIŞ ÖYKÜSÜ (18 Ağustos 1913)

 

İnsanoğlu, sahip olduğu değerlerin kıymetini hep kaybedince anlar. Rodoplar halkı da hür yaşamanın, özgürlüğün, ne olduğunu esaret altına girince anlamıştı.

4 Kasım'da Mestanlı'yı işgal eden birlikler, bir sonraki gün Yaver Paşa'nın peşinden koşmaya devam ettiler. Kasabadan ayrılmadan önce General Genev, yerel idare kurdu. Teğmen Gençev komutasında 200 asker, jandarma ve çetecilerin katılımıyla bir garnizon oluşturdu. Sıkı yönetim komutanının eline Mestanlıların hayatını cehenneme çevirecek 10 maddeden oluşan bir liste sunuldu.

1 - Öncelikli görevleri, halkı silahsızlandırmaktı. Bölgede geniş çaplı insan avı başlattılar. Başıbozuk komutanları, direnişçilerin isimleri, adresleri belirlendi. Sürekli baskınlar başladı.

Mestanlı yöresinde, en etkili Başıbozuk Komutanı Göçler köyünden Şerif Çavuş idi. Ona selam vermeden olmazdı. Bir gün şafak vakti, silahlı gruplar köyü sardı. 7 Kasım, günlerden Çarşamba. Kurban Bayramı'nın ilk günüydü. Kadir Hoca, 4 mahallenin insanlarını toplamış, camide Bayram namazı kıldırıyordu. Cami basıldı. Köyün tüm erkekleri oradaydı. Aradıklarını buldular. Şerif Çavuş ve sağ kolu Ferhat Çavuş, oğlu Habil, Ali Onbaşı, toplam 7 kişi, cemaatten ayrıldı. Tutuklandılar. Elleri kolları bağlandı. Mestanlı'ya sevk edilmek üzere yola çıkarıldılar. Habil, yol boyunca askerlerin babasına yaptıklarını bir türlü içine sindirememişti. Var gücüyle Bulgar askerine saldırdı. Kaçma girişiminde bulunması üzerine planlar değişti. Şerif Çavuş, öldürülecekti. Ama daha fazla acı hissetmesi için onun gözleri önünde önce oğlu Habil 'in derisini canlı canlı yüzmeye kara verdiler. İnsan olanın, bu çirkin manzaraya dayanması mümkün değildi. Elleri, kolları bağlı olsa da, hepsi birden canavarlara tepki gösterdiler. Silahlar, bıçaklar konuştu. Katiller, Atmacalar köyü yakınlarında, Çatal Tepe yolu üzerinde topluca hepsini katledildiler. (Olay, Göçlerden Salı Öztürk'ün anlattığı şekilde verilmiştir).

Buna benzer bir başka örnek de Cebel için verelim. Bu yörenin en etkili Fedai Komutanı, Nebi Şeyh köyünden Molla Hasan idi. Hemen peşine düştüler, yakalayamadılar. Oğlu Şerif Beyi rehin aldılar. Mestanlı karakolunda günlerce işkenceden geçirdiler. Dövdüler. Ne babasının saklandığı yeri söyletebildiler, ne de sakladığı silahların yerini öğrenebildiler. Tırnakları söküldü. Sustu. Eli, parmakları kırıldı, çiğnendi, kan kustu. Evine yaşaması için değil ölmesi için gönderdiler. (Olay, merhum Sami Kocaoğlu tarafından anlatılmıştı. 18 Ekim, 1921.Ruhu şad olsun!)

2 - İşgalden sonra Mestanlı'da oluşturulan sıkı yönetim komutanlığının ikinci görevi - Bulgar Ordusu için gıda toplamaktı. Bu, bölgede talanın, soygunların yolunu açtı. Her eve girdiler. Yastık içleri ve altları arandı. Yüklükler dağıtıldı. Ambarlar boşaltıldı. Kümesteki tavuğundan ahırdaki ineğine, sayadaki koyun ve keçisine kadar her şeye el konuldu. Ne kadar "maharetli" ve "becerikli" olduklarını işgalden bir hafta sonra üstlerine gönderdikleri bir rapordan öğreniyoruz:

" Şu ana kadar köylerden 716.300 kg. buğday, 24.800 kg. mısır, fasulye, nohut, 1320 balya ( denk) tütün, 40 iri baş hayvan topladık. Şimdi de Mestanlı evlerinden gıda toplamaya devam ediyoruz..." ( P. Dirvingov, İstoriya Na MOO, Sofya, 1919)

3 - Yol ve köprülerin bakımı: Osmanlı, Arap çöllerine kara yolları yapmış, demiryolları döşemişti. Ama her nedense, yanı başında yer alan Rodoplar'ı yok saymıştı. Gümülcine - Mestanlı- Kırcaali - Haskovo arasındaki yollar ve köprülerin bir kısmı Roma döneminden kalma taş kaldırımlı bozuk ve arızalı yollardı. Oysa, Batı Trakya'yı ele geçiren Bulgarın, buralardan alıp taşıyacak çok yükü vardı. Bozuk yolların suçunu ahaliye yüklediler. Kamçı gücüyle kadın erkek; çocuk çoluk; genç yaşlı demeden, aylarca taş ocaklarında taş kırdırdılar. Gece gündüz, aç susuz demeden sakatlanınca ya kadar çalıştırdılar.

Bu durum, Mestanlı'da olduğu gibi, işgal edilen her yerde 10 ay boyunca böyle devam etti. İşte böyle hayatımızın cehenneme döndüğü bir ortamda, Koşukavak yöresini kurtaran fedailer, 18 Ağustos sabahı ( 1913 y.) Mestanlı'ya da ulaştılar. Kasabanın güneyine Kayabayır kayalıklarına vardıklarında, kasabaya doğru ilerleyen bir kafilenin geldiğini fark ettiler. İki manga asker eşliğinde onlarca öküz arabası Mestanlı'ya girmek üzereydi. Kasabaya ulaşmadan önce önleri kesilmeliydi. Hemen kasaba girişindeki Kedik dere köprüsünün çevresinde pusuya yattılar. Uygun an gelince de önlerini kesip, ciddi bir direnişle karşılaşmadan askerleri teslim aldılar. Taşınan yüklere el koydular. Silah seslerini duyan kışladaki Bulgar askerleri olay yerine koşmuştu. Fakat onlar da ciddi bir direniş gösteremeden çabuk dağıtıldılar. Halk, olan bitene bir anlam veremiyordu.

Meydana, kurtarıcılarına koştular. Bol bol sevinç gözyaşları döktüler. Kaymakamlık binası, 10 ay sonra tekrar ay yıldızlı bayrağına kavuştu. Konak meydanında fedailere katılan gençlere silah dağıtıldığı bir anda, ortalık tekrar karıştı. Geriye çekilen Bulgar süvari birliği, derlenip toparlanmış ve silahlarını ateşleyerek alanı basmıştı.

Hikayenin gerisini fedai birliğinin komutanı Eşref Kuşçubaşı' nın notlarından okuyalım:

" ...milli tabura silah dağıtılırken, birden bire bir Bulgar süvari alayı göründü. Alayın kumandanı harekete geçmeden önce, yakaladıklarını gazla yakacağını ilan ediyordu. Bulgar alayı ile de şiddetli çatışma başladı. Öncü kuvvetlerimiz, düşman suvarilerini paniğe uğrattı. Kumandanları esir alındı. Ayaküstü bir mahkeme kuruldu.

- "Sizler nizamiye değilsiniz. Emirsiz hareket ediyorsunuz. Mütareke hükümlerini bozuyorsunuz", demekle, bizleri suçlamak istedi. Tahkikat sonunda, bunun da korkunç bir zorba olduğu anlaşıldı. Birçok masum Türkü kılıçtan geçirmiş ve atlarına çiğnetmişti. Usulüne göre atını ve kılıcını hatıra olarak aldık. Kendisini gazla ateşleyerek değil de, askerce ve kanunca yol üzerinde kurşuna dizdik. Sonra da kaçan süvarilerin peşine takıldık ". (S.S Cihan,Balkan Savaşı ve 1913 Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, II. Baskı, İst. 129' üncü sayfa)

Bu gün Mestanlı meydanında, bu kadar kan ve gözyaşına sebep olan; Makedon ve Ermeni çapulcularının yaptıkları katliamlara göz yuman General Genev' in büstü yükselmektedir. Yanı başında da sahte kahramanlardan oluşan bir kitabe yer almaktadır.

Mestanlı'ların, sahte kahramanlara ihtiyaç yoktur. Tarih okuyan herkes bilir ki, çoğu Ermeni ve Makedon askerlerden oluşan bu kişiler, Mestanlı çarpışmasında değil, 30 kilometre güneyde Balkan Dorası'nda, bir başka muharebe alanında öldürülmüşlerdir. Sayıları da kitabede yazıldığı gibi 15 değil, 41 askerdir.

Mestanlılar geçmişte yaşananları bilmeli ve olayları doğru analiz etmelidirler.


18 Ağustos 1913'te, Mestanlı'nın kurtuluşunda yer alan kahramanların isimleri şöyledir: 

Komutan Eşref Kuşçubaşı, Yüzbaşı rütbeliler: Kısıklı Cemil, İlyas Seçkin, Fahri, Akalı Kasım, Beşiktaşlı Ekrem, ihsan Eryavuz, Çolak İbrahim, Kısıklı lı Ali Rıza, Hilmi Bey; Üsteğmenler: Manastırlı Halim, İskeçeli Arif, Fahri, Fuat Balkan, Şehreminli Sadık, Ömer Lütfü Suman, Teğmenler: Beykozlu Reşat, Filibe'li Halim, Cevat, Beykozlu Hasan, Tahsin Refik, Besim. Siviller: Manastırlı Hüsrev, Hacı Sami, Çerkez Reşit, Çakır Efe, Sapancalı Hakkı, Tatar Hasan, Kırcaalili Münir, Zenci Musa, Van Kürt Aşiret süvari birliği...

Kendinize şu soruyu sorabilirsiniz.

Mestanlı, Doğu Rodoplar ve Batı Trakya kurtarıldı da ne oldu? Neden hâlâ ülke sınırları dışında?

Cevap:

Osmanlı'nın ihaneti ve beceriksiz yöneticileri yüzünden! Zayıf Osmanlı hükümet yetkilileri, baskılara boyun eğdi. 29 Eylül İstanbul Antlaşması'nda kurtarılan topraklarımız, üzerinde yaşayan yüzbinlerce insanıyla yok sayıldı ve Bulgaristan'a terk edildi.

Hatırlatma: Mustafa Kemal Atatürk, İstiklâl Savaşı sonunda bir kükreyişle düşmanları hem Doğu Trakya'dan hem de İstanbul'dan atmıştı. Dahası da var. Hatay, tek kurşun atılmadan, gözdağı gücüyle vatan topraklarına katılmıştı.

Mestanlı'nın kurtuluşunun 110' uncu yılında tüm kahramanlarımızı rahmetle, saygıyla anıyorum. Mekânları cennet, ruhları şad olsun!

Yazarın Diğer Yazıları