Koşukavak Harekatı - 1913
Mecit BAYRAKTAR
KOŞUKAVAK HAREKATI (16 Ağustos 1913)
Koşukavak, 1912 yılının Ekim ayı sonlarında Yarbay Domusçiev tarafından ele geçirildi. 1500 asker ve gayrinizami birlikler, Osmanlı askerinin boşalttığı kışlaya yerleştirildi. Kendi hukuk anlayışına göre, kasabada sıkı yönetim oluşturdular.
Her gün köyler basılıyor, köylünün malı mülkü talan ediliyordu. Bereketli bir yaz geçiren ve ambarlarını tıka basa dolduran insanların elinden tüm varlıklarına el konuldu. Cebinde ve yastık altında biriktirdikleri üç beş lirası da gasp edildi. Daha da fazlası istendi. Veren olmayınca canlarına kıyıldı. Kurtuluş gününden bir gün önce, Hüseyin Ağa bu sebepten dolayı bizzat Domusçiev tarafından öldürülmüştü.
O günlerde kadın olmak da, kadın olarak yaşamak da zordu. Gencecik kızlar, askeri kışlada alıkonuyor, sarhoş sofralarında oynamaya ve hizmet etmeye zorlanıyorlardı. Daha fazlasını anlatmaya gerek yok. Ölmek, bu şartlarda yaşamaktan çok daha iyi idi.
İşte bu şartlarda, işgalden 10 ay sonra Koşukavak, Enver Paşa'nın bölgeye sevk ettiği kurtarıcı fedaileri ile yüzleşti. Eşref Kuşçubaşı komutasındaki silahlı gruplar, 16 Ağustos'ta Ortaköyden yola çıkmış Koşukavak yönünde ilerlemekteydi. Belli bir mesafe alındıktan sonra, birkaç kilometre uzaklarında bir kafilenin onlara doğru geldiğini fark ettiler. Kafile atış menziline girince, sıcak çatışmaya girdiler.
Olayı, Eşref Bey notlarında şu şekilde vermişti:
" Bunlar Koşukavak çetelerinden ayrılmış bir gruptu. Hemen üzerlerine ateş açtık. Kafile, fazla mukabele edemeden hemen dağıldı. Öldürülenler arasında Koşukavak Valisi Vasil de bulunuyordu. Diri olarak yakalanan bir çavuş, Koşukavak' ın yarbay Svinarov komutasında Bulgar çeteleri ile dolu olduğunu söyledi".
Kasabanın ele geçirilmesi kolay olmayacaktı. Baskının gece yapılmasına karar verildi. Eşref Bey, seçkin süvarileri ile düşmana sezdirmeden kasabanın batısını kuşattı. Domusçiev birliklerinin, bu yönde geriye çekilmesi için tuzak niteliğinde açık kapı bıraktı. Cihangiroğlu İbrahim, deneyimli süvarileriyle kuzeyden, Said- i Kürdî nin Van Aşiret Süvari Birliği de kasabayı güneyden sardı. Selim Sami Beye bağlı öncü birlikler, Demir köprü çevresine kadar sızmışlardı. Kuşatma, çok gizlilik içinde yapılmış olsa da, Domusçiev durumu fark etmiş, silahlarını ilk ateşleyen taraf olmuştu.
Düşman ile ilk çatışma, Mamak'ta Mustafa'nın öncü birliği ile köprü civarına konuşlanan Svinarov birlikleri arasında yaşandı. Köprü çevresine yerleştirilen mitralyöz Türk birliklerine epeyce zor anlar yaşattı. Birçok fedai, şehit düşmesine rağmen, geri adım atılmadı. Bu sıcak bölgeye Selim Sami'ye bağlı fedailerin yetişmesiyle, Bulgar askerinin direnci kırıldı. Kaçışlar başladı. Kaçmaya yeltenenler arasında Domusçuev de bulunuyordu. Atı vurularak öldürülünce, kendisi de yere çakıldı. Kalkıp toparlanamadan hemen derdest edildi.
Domuzcuev, ele geçirilince, teslim olma süreci hız kazandı. Teslim olanlar arasında subaylar, doktorlar ve mühendisler de bulunuyordu. Bulgarların yanı sıra teslim olanların arasında Makedon ve Rus uyruklu gönüllülere rastlandı.
Koşukavak, bir zalimin elinden alınmış ve tekrar 16 Ağustos 1913 günü özgürlüğüne ve ay yıldızlı bayrağına kavuşturulmuştu.
Olay, Eşref Kuşçubaşı'nın günlüğünde şu şekilde yer alıyordu:
" Bu ana kadar sağ ele geçirilen 83 Bulgar askeri ve çetecisi aralarında bir çete başı, doktor ve üç subay da bulunuyor. Geri kalanların imha edildiği yerde, yatan ölülerin ve bir miktar da yaralı düşenleri, ele geçirilen silahların sayısından öğreniyoruz. Bunların miktarı 1200 kadardı. Biz de Nişantaşılı genç Teğmen Sıtkı ile birçok şehit ve yaralı verdik...".
Domusçiev, deneyimli bir komutan olduğu kadar, acımasız da bir katil idi. Asmak, kesmek, işkence yapmaktan zevk alan biriydi. Aynı zamanda korkak, kendi canını kurtarmak için sorgulamalarda en yakın arkadaşlarını ele verecek kadar da alçaktı.
17 Ağustos'ta halkın huzuruna çıkarıldı. Bir kez daha sorgulandı. İşlediği suçları bir bir itiraf ediyor, bir kısmını da arkadaşlarının üstüne yıkıyordu. İtirafları, onun kurtuluşunu değil, idamını gerektiriyordu. Ayaküstü kurulan mahkemede alınan karar gereği işlediği suçların listesi boynuna asıldı. Altı asırlık Osmanlı camisinin önündeki meydana darağacı kuruldu. Abdi adında bir genç, ipi çekerek, öldürülen babası Hüseyin Ağa'nın intikamını almış oldu.
Akıncı müfrezesi, Koşukavak' tan ayrılmadan önce, Kamber Ağa başkanlığında yerel idare kurdu. Çok sayıda yerli gençlerin katılımlarıyla bir de garnizon oluşturdu.
Bu yaşanmışlar, yalan değildir. Gerçektir. Halkımız, 110 yıl önce başına gelenlerden ders çıkarmalı, yaşananlar gençlere anlatılmalıdır.
Bu gerçek efsane, Koşukavaklılar tarafından hep hatırlanmalı ve unutulmamalıdır. Mekânları cennet, ruhları şad olsun!