Rus Halim ve Neriman Nerimanov ( - 1. ) -

Rus Halim ve Neriman Nerimanov ( - 1. )


 

Başlıkta andığım her iki ismin sahipleri çoktan kabirlerinde toprak olmuşlardır. Kimdir bu faniler diye sorsam, aydınlarımızdan çok az kişi cevap verebilecek bilgiye sahiptirler.

Bulgaristan’ın eski kuşakları, Rus Halim’in Silistre ili Karayağmurlar (Poroyno) köyünden olduğunu bilirler ama başından geçen serüvenleri bilenler pek azdır.

Neriman Nerimanov’un kim olduğunu ise Türkiye aydınları daha iyi bilir. Nerimanov adını ilk duyan Bulgaristan Türkleri ise 1952’den sonra öğrenim amacıyla Bakü’ye gönderilenlerdir. Nerimanovla ilk görüşen Bulgaristan Türk’ü ise Rus Halim’dir.

Şimdi Rus Halim’i daha yakından tanıyalım. Ben Rus Halim’i, 1978 yılında, Silistre’nin Baylar (Kolobır) köyünde tanıdım. 1978 yılında, Silistre ilinden gidecek olan göçmen kafilesine yazılmıştı. Gitmesine daha birkaç gün varken, hısım akraba ile vedalaşmak için cadde boyunda bir evde yaşayan bir akrabasına gelmişlerdi. Ben de Baylar köyde misafirlikte bulunuyordum. Rus Halim, sokak boyundaki bir banka oturmuş biriyle sohbet ediyorlardı. Beni tanıyan Baylar köylü seslendi:

”Rus Halim’i görmek ister misin? İşte, bu adam odur.”

“İstemez miyim” deyip ben de yanlarına oturdum.

Rus Halim’i ilk defa görüyordum. Daha önce Bulgaristan’da yayımlanan Yeni Işık gazetesinde onun hakkında uzunca bir yazı okumuştum. Rus Halim, bildiklerini ve gördüklerini iştahla anlatıyor. Beyni ve hafızası saat gibi tıkır tıkır çalışıyor, bıçak gibi kesiyordu. Arada bir Rusça konuşuyor, sonra Azerbaycan lehçesine dönüyor, bazen de Tatarca cümleler sarf ediyordu. 82 yaşında olmasına rağmen zerre kadar unutkanlık sezilmiyordu; çok sağlıklı görünüyordu. Ben de yaşadığı serüvenlere dair ha bire sorular yöneltiyordum.

İlerlemiş yaşına rağmen, oldukça çevik ve enerji doluydu. Yorgunluk emareleri sezilmiyordu. Bir saat boyunca Moldova’daki esir kampından kaçışını, 1917 Ekim Devrimine katılışını, Volga bölgesinde yaşanan kıtlıktan nasıl payını aldığını ve daha sonra Azerbaycan’a gidişini anlattı.

İçerideki hanımlar görüşmelerini bitirip çıktılar ve Rus Halim dede çakı gibi yerinden kalkıp otomobile doğru yürüdü. Kendisine iyi yolculuklar ve Türkiye’de bol şanslar diledim.

Bir saatten fazla süren sohbetimizden sonra bir kitap okumuş gibi oldum. Burada anlattıklarım, öğrendiklerimin ancak bir kısmı. Şimdi biraz geri dönüp biraz da tarihî bilgilere de dayanarak bazı gerçekleri anımsatmak isterim.

Bilindiği gibi, 1913 yılında, İkinci Balkan Harbi sona ermiştir ve komşuları Bulgaristan’ı yolunmuş kaza çevirmişlerdir. Kuzey komşusu Romanya Güney Dobruca ve Deliorman’ın da kuzey doğu bölgelerini ilhak etmiştir. Bu işgal 1916 yılına kadar sürmüş ve Almanya ile müttefik olan Bulgaristan’a iade edilmiştir. Romanya’yı geri püskürtme savaşında, Türkiye de askerî birlikler gönderip Bulgaristan’ı desteklemiştir. Ama Bulgar tarihlerinde Türkiye’nin yardımından hiç söz edilmez.

Dobruca’ya yerleşmiş olan Romen aileler (kolonistler) Dobruca topraklarından elde ettikleri ürünleri eski memleketlerine götürebilmek için yerli ahaliden arabalar kiralamışlardır. Anlaşmalara göre, arabalardaki ürünler Silistre iskelesine boşaltılacaktır. Ancak Romenler sözlerinde durmayıp kiracıları araba vapurlarına bindirip Tuna’nın Romen sahiline boşaltacaklarını söylemişler. Paralarının da orada ödeneceği vaat edilmiştir. Romanya katına indirilen kiracılar bir daha aldatılmışlardır. Yüklü arabaları ellerinden alındığı gibi kendileri de polis tarafından tutuklanmışlar.

“Siz esirsiniz” deyip Moldova’ya esir kamplarına gönderilmişler. Bu esirler arasında Rus Halim de vardır. O sene Halim, 20 yaşında, henüz yeni evlenmiş yakışıklı bir gençtir. Genç oluşu hayatta kalabilmesi için büyük bir şanstır. Halbuki yine Silistre ili köylerinden Seyitalifakılı dedemi (annemin kocası- Hafız İsa) ve onun babası Koca Hafız’ı sabahın köründe giyinmeye ve kahvaltı etmeye meydan bırakmadan kaldırıp iki arabayı hazırlatmışlar ve “kiracı” tutmuşlar. Dobruca ve Deliorman’dan binlerce “kiracıyı” hep Romanya katına geçirmişler ve arabalarını ellerinden alıp “siz esirsiniz” demişler. Sonra da bunları Romanya’nın Sibiryası sayılan Basarabya’ya, yani Moldova’ya esir kamplarına göndermişler.

Kasım ayı olduğu için soğuklar bastırmış. Ne tertemiz elbise ne de örtü döşek. Yere saman yayıp üstüne yatmışlar. Daha o kış, yaşlıların yarısı soğuktan, açlıktan ve hastalıklardan telef olmuş. Bazı gençler kamptan kaçıp eve dönmek için çare aramışlar ama onlar da yollarda telef olmuş. Birbucuk yaşında öksüz kalan anamın babası ve kayınpederinden de hiç haber alınmamış.

1917 yılında, Rusya’da devrim olduğu Moldova’da da duyulmuş. Rus Halim, bir arkadaşıyla Rusya’ya kaçmış. Oradaki serüvenlerinden, Azerbaycan’ın ilk başbakanı Nerimanovla görüşmesini ikinci bölümde anlatacağım kısmetse.

( Devam edecek )

YAZIYI PAYLAŞ!