Kazandığımız hak ve özgürlük sadece bundan ibaret olmamalıydı -

Kazandığımız hak ve özgürlük sadece bundan ibaret olmamalıydı


Ocak ayına rağmen, bugün Kırcaali'de hava yumuşaktı ve şehrin merkez parkındaki banklara oturup arkadaşlarla yine tatlı bir sohbete giriştik.

Bu şehrin insanı için, Rusalka'nın karşısı, zaten bir nevi özgürlük meydanı sayılır.

Her etnosun temsilcileri, gün boyunca burada çeşitli siyasi sohbetlere dalıp gidiyorlar.

Aynı bu parkta, 1989 yılının son günlerinde Türkler, ülke çapındaki demokratik değişimlerin başlangıcı ile ilgili kalabalık mitingler düzenlerken; Bulgarlar ise Türklere tanınan bazı özgürlüklere kaşı protesto yürüyüşleri yapıyorlardı.

Türklerin isim iadesini bile çok gören, bu güruhu bir takım gizli odaklar organize ediyordu.

Aslında bu gizli odaklar takımını bizler çok yakından tanıyor ve biliyorduk; kendileri günümüze dek bizlerle organik bağını sürdürmeye devam ettiler ve bu şekilde memleketin demokrasi yolunda ilerlemesine engel olmaya devam ediyorlar.

Ben bugün bir azınlığın temsilcisi olarak, hak ve özgürlüklerimizde ulaştığımız son noktayı analiz ederken, ister istemez, geride kalan bunca yılın muhasebesini de yapmaya mecburum.

Azınlık mensubuyum derken, benim bu ülkede henüz resmi bir yasal tanımlamam ve etnik kimliğim kabul görmüyor.

Türküz; ama bu hiç bir resmi evrakta belirtilmiyor.

Kimliğimizde veya pasaportumuzda işaret edilmiyor.

Yaşadığım şehirde henüz bir Türk okulu açılmadı ve ben torunlarımı ana dilimde okutamıyorum; sadece kendi çabamla onlara verdiğim eğitimle yetinmekteyim.

Bugün Kırcaali'de Amerikan Kültür Merkezi var; ama Türk Kültür Merkezi bulunmuyor.

Halbuki, bir Türk şehri olarak anılan şehrimizdeki Amerikalıların sayısı bir düzineyi geçmez...

Vaktinde yerel Türk cemaatinin dini eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için inşa edilen muazzam güzellikteki tarihi Medrese binası, elimizden daha 1930'lu yıllarından gasp edildi.

Şimdilerde bu binanın iadesini ne isteyen var, ne de veren...

Türkiye'nin sağladığı parayla yeni bir camiye kavuştuk. Allah, soydaşlarımızdan razı olsun!

Ama neden eğitim ocağı olacak bir Türk okulu açılışı için hiç adımlar atılmıyor? 

Ana dilinden ve öz kültürel mirasından tamamen uzaklaşmakta olan şimdiki nesillerden, ileride ne gibi beklentilerimiz olabilir?

Kırca Ali'nin türbesi, küçük ve sembolik bir şekle sokulurken; Türklüğümüzün başka bir simgesi sayılan Ayşe Molla Çeşmesi bilinçli olarak itibarsızlaştırıldı ve çirkin bir görüntü verilerek tamamen unutturulmaya yüz tuttu...

Güya bunca yıldır belediyemizi Türkler yönetmekte;

ama şehir merkezindeki saat kulesinden saat başı akıl almaz kin ve nefret dolu marşlarla Türkler rahatsız edilmekte;

şehir parkındaki heykelden ise birileri  bizleri "bıçaktan geçirmeye" devam etmekte...

Oyumuza ipotek koyan siyasiler, artık hak ve özgürlükler konusuna hiç değinmezken, kendilerini korupsiyon ve oligarşik modellerin sağladığı zenginlikler içinde yüzerken buldular.

Onlar şimdi şatafat içinde yaşam sürerken, sıradan Türklere ise çoktan gurbet yolu göründü ve bir çoğumuzun evladı, şimdi zengin Batı Avrupa devletlerinin üçüncü sınıf işlerinde birer gerçek köledir.

32 yılda kazandığımız hak ve özgürlük sadece bundan ibaret olmamalıydı...

YAZIYI PAYLAŞ!