'Türkçeyi sevmeyen, kendini Karadeniz'e atsın!'

Tabii, ana dilinin tedrisattan kaldırılması canlarını yaksa da bir çok öğretmen ve velî susmak zorunda kalmıştır. Ancak Turpçular köyünden gelen öğretmen Mehmet Ömeroğlu (Daha sonra Mehmet Özgür) bütün cesaretini toplayarak Nazım Hikmet'in bir sözünü hatırlatmıştır 'Türkçeyi sevmeyen, kendini Karadeniz'e atsın!' Böylece, her adımda karşısına çıkacak olan budaklı çomağı da komünistlerinin tekerine sokmuştu. Bu çomak, onun başına birçok belâlar açmış ve Bulgar zindanlarında beden çürütmesine sebep olmuştu.

PAYLAŞ

Değerli hemşerilerim, elli senelik bir anımı paylaşmak istiyorum sizlerle.

Bulgaristan'da Türkçe eğitime, 1959 ve 1969 yılları olmak üzere iki defa darbe indirilmişti.

Birinci dönem sonunda, Pedagoji Okulu'nun son sınıfındaydım (1960). Türkçe dersleri, 1. Sınıf hariç, bütün sınıflarda dörder ders saatine indirilmişti.

İkinci darbenin sonunda, Şumnu’daki Sofya Üniversitesi'nin Bölümü'nü bitirdim ve İl Eğitim Şubesi'ne gittim. Ancak Türkçe dersi veremeyeceğim, onun yerine Coğrafya derslerine girebileceğimi söylediler.

Yeni ders yılında (1970-1971), Türkçe dersi okullardan kovulmuş, velilerle toplantılar düzenlenip Türkçe derslerinin Bulgarca resmî dil öğretimini nasıl engellediği izah ediliyordu...

Böyle bir toplantı, ilçemizin Kilikadı (Zırnevo) köyünde yapılmıştı. Ben, Türkiye’ye iltica etmiş olan ağabeyimden ve toplantılarda yaptığım konuşmalardan dolayı mimli olduğum için dâvet edilmemiştim. Aynı okulda müdür ve müdür muavini olan iki Türk arkadaşımdan, Türkçenin resmî dil öğretimini nasıl engellediğini bir raporla anlatmalarını istemişlerdi. Anadili öğretiminin Bulgarcayı engellediğini izah edemedikleri için ilçe eğitim müdüründen bilgi istemişlerdi. Onların da elinde ikna edici bilgi bulunmaması yüzünden, “Eh, aklınıza geleni yazın, biz onaylarız!” deyip işin sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmışlardı. Eğitimden sorumlu olanlar, ilçedeki parti sekreterleri toplanmışlar ve sonuçta toplantı tutanağına katılımcıların “oy birliği ile” Türkçe öğretiminin müfredat programından kaldırıldığı yazılmıştı.

Tabii, ana dilinin tedrisattan kaldırılması canlarını yaksa da bir çok öğretmen ve velî susmak zorunda kalmıştır. Ancak Turpçular köyünden gelen öğretmen Mehmet Ömeroğlu (Daha sonra Mehmet Özgür) bütün cesaretini toplayarak Nazım Hikmet’in bir sözünü hatırlatmıştır;

“Türkçeyi sevmeyen, kendini Karadeniz’e atsın!”

Böylece, her adımda karşısına çıkacak olan budaklı çomağı da komünistlerinin tekerine sokmuştu. Bu çomak, onun başına birçok belâlar açmış ve Bulgar zindanlarında beden çürütmesine sebep olmuştu.

Aynı yılda (1970), Tuna boyu şehirlerinden Silistre’de Bulgaristan’da Türkçe öğretimini ele alan bir de milli müşavere yapılmıştı. Biz, bilinen nedenlerle yine davetli değiliz ama Bulgaristan Türklerinin çeşitli görevlerde bulunan ağır topları, bakanlıktan sorumlu kişiler, müfettişler, üniversite hocaları ve komünist partisi üyesi seçkin Türklerden bazıları da oradadır. Heyecan doruktadır. Gözler böyle toplantılarda en ateşli konuşmaları yapan Mehmet Çavuş’un üzerindedir. Konuşmasına Türk diliyle başlayan hatibin sözlerini “Bulgarca konuş!” sedaları bastırmaya çalışır. Bunu isteyenler birkaç sorumlu Bulgar ve bir Türk görevlidir.

Neyse, toplantı sona erer ve Türkçe öğretmenleri için bir metodik Türkçe dergisi çıkarılmasına karar verilir. Bu güzel haberi duyan öğretmenler adeta sevinçten uçacaklardır. Ancak kanatlarını çırpmaya ne mecalleri vardır, ne de uygun bir hava akımı. Bu defa da istekleri yine kursaklarında kalır...

İsa CEBECİ

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN