Silivri'de Zorunlu Göçün 30.Yılı Anma Paneli
Silivri Bulgaristan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği olarak, 1989 Bulgaristan Göçünün 30.Yılı Anma Programımız kapsamında, 8 Aralık, Saat 12'de, Yaşar Kemal Sergi Salonu'nda düzenlediğimiz panelde, konuşmacı olarak Dr. Nesrin Özören'de aramızda olacaktır.
Silivri Bulgaristan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği olarak, 1989 Bulgaristan Göçünün 30.Yılı Anma Programımız kapsamında, 8 Aralık, Saat 12'de, Yaşar Kemal Sergi Salonu'nda düzenlediğimiz panelde, konuşmacı olarak Prof Dr. Nesrin Özören'de aramızda olacaktır.
Bulgaristan’da ilk ve orta eğitimini, Türkiye’de lise ve lisans eğitimini, ABD’de doktora ve doktora sonrası çalışmasını tamamlayan Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Özören, Türkiye’de sürdürdüğü akademik çalışmaları kapsamında “Oda sıcaklığında 30 gün dayanabilen aşı taşıyıcı teknolojisi” buluşuyla, biyoteknoloji alanında Türkiye’nin 4 uluslararası bölgeden patentli ilk ve tek buluşuna da imza attı.
Bulgaristan’da doğan Özören, ilk ve orta öğretimini burada tamamladı. Lisedeyken, hayalini kurduğu “Gençlik örgütü”nün tüzüğünün defterinde bulunmasıyla eğitim hakkı elinden alındı. 1989’da ailesiyle kaçtığı Türkiye’de liseden mezun olan Özören, Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nü ikincilikle bitirdi. Nesrin Özören, doktora ve doktora sonrası çalışmaları için gittiği ABD’de 9 yıl kaldıktan sonra ülkesine ve mezun olduğu bölüme yardımcı doçent olarak döndü. Boğaziçi Üniversitesi’nde Programlı Hücre Ölümü ve Kanser İmmünolojisi Laboratuvarı’nı kuran Prof. Dr. Nesrin Özören, alanının önde gelen kadın bilim insanı olarak “Oda sıcaklığında 30 gün muhafaza edilen aşı taşıyıcı protein mikrokürecik teknolojisi” buluşuna imza attı.
Bulgaristan’da eğitim konusunda bir ayrımcılık hissetmediğini, ancak Türk olarak ayrımcılığa maruz kaldığını ifade eden Özören;
“Lisedeyken, Bulgarlara karşı direniş düşünmüştüm. Kurmaya çalıştığım örgütün adı Mustafa Kemal Atatürk’tü. Defterime 7. sınıftayken yazmıştım bunu. Aslında bir çocukluk hayaliydi. Babam şiir yazardı. Babamın şiirleri ihbar edilmiş. Köye gelince benim odama bakmışlar ve defterimi bulmuşlar. İçinde de kimsenin bilmediği örgütün tüzüğü var. Babamın, annemin de haberi yok. 14-15 yaşındaydım, polise ifade verdik ve bizi bıraktılar. Özel sınavlardan geçerek yabancı dil sınıfını kazanmıştım. Bulgaristan’daki okullardan atıldım, 9. sınıfta. Aslında bu sadece teşebbüs, bir şey yok, hayali bir şey. Bulgaristan’dan kaçmayı kafaya koymuştum. Ailem, Türkiye’ye gelmek için dilekçe verdi ama bizi trenle Avusturya’ya gönderdiler. Mayıs 1989’da Avusturya’dan Türkiye’ye iltica ettik.” diyor.
Silivri Bulgaristan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği