RÜZGARLARIN YELESİNDE...
Gecenin sessizliğini dinliyorken dün gece, anılar kapılarımı aralayıverdi gizlice. Yakalayıp beni saçlarımdan sürükleyiverdiler çocukluğumun denizine. Saçlarımda gelincikten çelenkler, boynumda kirazdan gerdanlık çimenlerde yüzdüm sabaha kadar. Sonra atladım rüzgarların yelesine, dolaştık durduk o eski günlerde.
RÜZGARLARIN YELESİNDE...
Gecenin sessizliğini dinliyorken dün gece, anılar kapılarımı aralayıverdi gizlice. Yakalayıp beni saçlarımdan sürükleyiverdiler çocukluğumun denizine.
Saçlarımda gelincikten çelenkler, boynumda kirazdan gerdanlık çimenlerde yüzdüm sabaha kadar. Sonra atladım rüzgarların yelesine, dolaştık durduk o eski günlerde.
Öyle bir dünyada buldum ki kendimi, ayrılık, düşmanlık, endişeler yok, ölümsüzlük dört yanımda.
Kuşların ilk uçuş sevinci, peri kızlarının tebessümleri dudağımda.
Avuçlarımdan su verdim kuşlara, gökkuşakları topladım kucak, kucak. Görür görmez beni, dile geldi, kuş dallarında unutulan salıncak.
Sonra, babam tuttu elimden, dolandık durduk eski günlerde gönlümüzce. Ellerinle meyveler yedirdi bana, nane kokulu kaynaklarda yıkandık.
Dertler, acılar, çocuk dünyamdan çok uzak, düşüncelerim kaynak sularında berrak.
Hatıraların koynunda mutlu mutlu koşarken dün gece, çocuksu günlerimi vurdum sanarak, zincirlere uzandık mavi semanın en ıssız yerlerine. Sımsıkı kapattım avuçlarımı, topladığım yıldızlar düşmesin diye yerlere.
Çocuksu dünyamdaki o tertemiz duyguları hapsettim kalbime.
Kaynak sularının nane kokuları ellerimde, kendimi bırakıverdim uykuların derinine.
Sabah uykudan uyandığımda bir de ne göreyim.
Sert rüzgârlar eser olmuş hayal dünyamın yerinde.
Hayatın kaçınılmaz dertleri, bu günlerin çaresizliği, yarınların endişesi, hepsi yerli yerinde.
Firdevs BÜYÜKATEŞ,
Kırklareri