ONLARIN GIZANLARI KATALONYA'DA ÇİLEK TOPLAMIYOR...
* Ne acıdır ki, siyasi partilerimizin kapıları insanımızın yüzüne kapatılıyor.
* Bulgaristan’daki siyasetimiz hangi mertebeye ulaştı?
* “Siyasi güç”, yani “totaliter devletin gücü”, bütün özgürlüklerimizi kısıtlamaya ve baltalamaya devam etmekte.
* Onların gızanları Katalonya’da çilek veya Den Hag’ta sarı bamya biberi toplamıyor.
* Madem ki, Sofyalı “civanım”, bizim ayağımıza gelmiyor, biz onun kapısına dayanırız.
Son günlerde siyasi ağırlıklı bir çok mesaj almaktayız. Her gün onlarca siyasi parti üyesi bize yazmakta. Sanki medya değiliz de, parti genel merkeziyiz. Bunlarda tek vazgeçilmez konu ve unsur - Bulgaristan siyaseti. Daha doğrusu, siyasi yöneticilerin beceriksizliğinden ve pasifliğinden dem vurulmakta. Daha ilk sayımızda, okuyucumuza gerçekleri gizlememeye dair söz vermiştik. Belki de bundan dolayı, insanımız şimdi bizlere dert yanmakta, sorun iletmekte, sesini duyurmak peşinde. Halbuki, ilk önce, kendisinin seçtiği parti yöneticisine bütün istemlerini duyurabilmeli ve bu şekilde dağ gibi birikmiş sorunlar acilen çözüme kavuşturulabilmeli. Ne acıdır ki, siyasi partilerimizin kapıları insanımızın yüzüne kapatılıyor ve açılmıyorsa, bu kapıların arkasındaki gizem ve sır nedir?
Bulgaristan’daki siyasetimiz hangi mertebeye ulaştı? Statükoyun, yani devletin kurduğu parti için fazla bir yoruma gerek yok, çünkü hiç bir zaman bizim lehimize adım atmadı. Zaten tek görevi, aleyhimize boş boş davul çalmak ve zurna öttürmek... Burada devlet derken, ülkemizi hala perde arkasından yöneten eski totaliter güçler anlaşılmalı. Biz devletimizi sever ve sayarız ama aynı bu devlet vatandaşlarına ne biçim muamele yapmakta? Türklerin yaşadığı bölgelerde bulunan devlet memurlarının tümü neden bir tek partinin propagandasını yapmaya mecbur bırakılıyorlar? Belirttiğim gibi, aynı bu “siyasi güç”, yani “totaliter devletin gücü”, bütün özgürlüklerimizi kısıtlamaya ve baltalamaya devam etmekte. Özgürlükler ve insan hakları bir tek seçilmişler için geçerli. Türkün, resmi adı ve kimliği olmayan bir ülkeden zaten daha fazlası beklenemez. Tanıdık partinin devlet memurları, bizim sırtımızdan yüklü maaşlar almakta, onların gızanları Katalonya’da çilek veya Den Hak’ta sarı bamya biberi toplamıyor. Hiç bir zaman gurbeti öğrenmeyecekler de, çünkü işleri şimdiden belli, anne ve babalarının koltuklarına oturacaklar. Bu zihniyeti taşıyanları, Allah, ıslah etsin!
Bu esnada yeni siyasi partilerimiz de oluştu. İnandık bunlara, geleceğe umut bağladık. Verimsiz, yandaş ve kısır siyasetin sonu geldi dedik. İnşallah, “kırmızı şeytanın” bacağını bu sefer kırarız lafı ettik ama aramıza yine tembel ve işe yaramaz “kırmızı şeytanlar” doluştu ve yine hüsrana uğradık. Birilerinin bacağını kıracağız derken, bizim belimizi ağır yükler kırdı gene. Umutlarımızı da!
Sofya’nın ikinci katlarında olup bitenler artık umrumuzda bile değil. Yüzümüze kapanan kapıların arkasında olup bitenleri kestirebilecek güçteyiz biz, çünkü Rodoplar’ın dağ başında veya Deliorman’ın bozkırında yaşayan kardeşimiz, artık derin uykusundan çoktan uyanmış vaziyette ve kimin ne mal olduğunu çok iyi kavramakta.
Gerçi, Sofya, bize ne zaman sevinçli müjdeler sunacak? Belki de bizim Sofya’yı fetih ettiğimizde. Oradaki işimize yaramayanları koltuklarından kaldırıp, hak ettikleri yerlere gönderdiğimizde. Madem ki, Sofyalı “civanım”, bizim ayağımıza gelmiyor, biz onun kapısına dayanırız. Hem de ne biçim...
Biz işte bu güce sahibiz artık! Genç nesillerimizin arasında pırlanta gibi temiz ve iyi niyetli, özverili ve davamıza adanmış bireyler ortaya çıkmakta. Bu gençlerin önünü, Sofya’nın belirleyip, seçtiği dalkavuklar artık biraz zor engelleyebilirler. İstihbarat şefinin masasında belirlenen sözde “politikacıların”yerini artık genç ve eğitimli demokratlar almalı. Bizim gerçek anlamda siyasetçilere ihtiyacımız var. Alın terimiz ve sırtımızdan milyoner olanlara yok!
Bize yazanların, geleceğe dönük büyük umutları ve inançları dikkate şayan. Artık onlar günümüzün realitesini çok iyi görebiliyor. Sapla samanı ayırabiliyor. Kimlerin işe yaracağını veya yaramayacağını hissedebiliyor. Bu saatten sonra, kimse bize kendini siyasi lider olarak dayatamaz. Ancak biz güvendiğimizi belirleyip seçeriz ve hep beraber insancılca mücadelemizi ve yaşantımızı, demokratik bir Bulgaristan’da devam ederiz...
Mümin TOPÇU