NEREDE KALMIŞTIK?

89'da, güya ruhumuzun prangaları ve tel örgüler söküldü ama bu sefer karşımıza başka dimdik geçilmez duvarlar örüldü. Beyhude geçirdik bunca yılı, önümüzdeki doğru olan yolu ise bir türlü seçemedik. Türk Topluluğu denir bize ama resmi kitapta ne bir san belli, ne de tanım... Suyun ötesi berisi derken, hudut ve but peşinde koşarken, çevremizde bir takım yeni türemiş cüceler takımı 'devleşmiş' ve artık dalgalar üzerinde su almış gemilerinde bizlere nanik yapmakta.

NEREDE KALMIŞTIK?


Osmanlı, bundan 650 yıl evvel, bu toprakları bize memleket etti.

130 yıl öncesi ise aynı topraklarda bizi öksüz bırakıp, çekip gitti ve nice harplere, göçlere tanıklık ettik, kıtlık içinde, sefil yıllar atlattık...

Düz ova veya dağ başındaki, faşizmin acımasız kamçısını omuzun da hissetti, hatta yarım asır boyunca bir Rus tragediyasında, rol icabı proleter figüranlığına mecbur kılındık.

89’da, güya ruhumuzun prangaları ve tel örgüler söküldü ama bu sefer karşımıza başka dimdik geçilmez duvarlar örüldü.

Beyhude geçirdik bunca yılı, önümüzdeki doğru olan yolu ise bir türlü seçemedik. Türk Topluluğu denir bize ama resmi kitapta ne bir san belli, ne de tanım...

Suyun ötesi berisi derken, hudut ve but peşinde koşarken, çevremizde bir takım yeni türemiş cüceler takımı "devleşmiş" ve artık dalgalar üzerinde su almış gemilerinde bizlere nanik yapmakta.

Burada sözüm bedensel cüceleri kapsamıyor, daha ziyade yalancılara, sahtekarlara, dolandırıcılara, narsist ve şizofren teşhislisine seslenmekteyim, çünkü bunlar artık adeta tepemizde cirit atmakta ve az daha, kendilerini birer devleşmiş gerçek kahraman olarak bize yutturacaklar. Zaten var gücüyle de bunu yapıyorlar.

Her ortamın cıvık cıvık rezillikleri diz boyu. Cüceler takımında kimsenin

yeteneğine, tahsiline ve mesleğine uygun uğraşısı yok, bizler ise öylesine

garip bir vurdumduymazlık ve "Bana ne!" hallerine kapılmışız ki, adeta bu bahsettiğim cücelerin esiri durumundayız şu an.

Hala totalitarizmin leş kargalarının kuyruklarını sıvazlayan ve kime hizmet

ettiğinden şüphe uyandıran bizim siyasi güruh cüceleri, düne kadar

Anavatanın çarkına çomak sokma gayretindeyken, bugün ise içeri alınmak

için, Ankara kapılarında adeta aç ve susuz köpek gibi beklemekte...

Bu arada ne idüğü belli olmayan aynı takımın siyaset amatörleri sağlam dadındı çevremize. Bir tek boyuna ipek kravat bağlamakla, politikacı oldum havalarında zıplayan bu yeni yetme cenaha artık gerçekten dur demek gerek.

Bir kere, otuz yıldır, şu bizim adımıza siyaset yürütme yetkisinden mahrumların perde arkasındaki kuklovodu, bunları allayıp pullayıp, birer beyaz tavşancık misali siyah şapkanın içine monte etmekte. Bizde bu sahtekarlığa hala tempolu alkış tutmaktayız. Sahnedeki sihirbaz ise çoktan malı götürdü, hatta devleti bile çökertti....

Gayesi, ötekileştirme ve yabancılaştırma olanların sayesinde memleketin ufku asla açılmıyor.

Aleyhimize yürütülen bütün bu hamleler çoktan deşifre oldu. Artık, kendi potansiyelimize inanma ve güvenme zamanı. Aslında bizim büyük ve keşfedilmemiş gücümüz siyaset borsasında prim yapmalı. Bunu engellemek arzu edenler, her istikametten üzerimize gelen zehirli engerek yılanlarını salmış durumda. Korkmaya hiç gerek yok, çünkü bunun panzehiri yumruğumuzun içinde gizli. Bu da ecdadımızdan aldığımız ilhamın ve imanın gücüdür.

Bulgaristan’ın demokrasiye geçişi esnasında, buna yönelik siyasetimizi ve siyasetçilerimizi, kendimiz belirlemeliyiz. Eskiden bunu gizli”DS”teşkilatı yapıyordu. Şimdi de onlar belirleyici faktör. Biz ise, yok yere ense kabartarak, gülünç oluyoruz ve siyaset yapıyor hissine kapılıyoruz...

Hani nerede Türklerin siyasi kazanımları?

Türk Topluluğu’nun başına her seferinde, gökten zembille bir Bulgar, Pomak veya Çingene indiriliyor. Bu maksatlı yapılıyor, bizlerde sonuçlarını katlanıyoruz. Ama bundan en fazla kaybeden Bulgaristan oluyor, sonra da biz.

Getirisi yerine, götürüsü olana siyasetçi mi denir?

Öncelikle bu etnik topluluk, kendi bireyleri arasında barışı ve birlikteliği garantilemeli. Siyaset üstü milli kurultaylar düzenlemeli ve sonra da mahkeme huzurunda bütün anayasal haklarını tescil ettirmeli. Ancak bu şekilde ülke toplumunun içinde güçlü ve belirleyici bir Türk Topluluğu olarak hak ettiğimiz resmi adımlar atılabilir...

Bulgaristan’daki Türk siyaseti, kendini yenilemeli ve geliştirmeli. Statüko siyasetçilerine başka yol gösterilmeli. Temiz, yapıcı ve modern siyaset, bir tek temiz ellere emanet edilmediği müddetçe, bizim çocuklarımız, Peevski ve Danço’yu birer Türk büyüğü olarak algılayacaklardır.

Bu verimsiz ve kısır politikaların akabinde, bugün bizim insanımızın toplumsal olaylara bakışı fazla bir ümit vermiyor. Göçmen kitlesindeki pozitivizm bile de çoktan buharlaşmış ve duyarsızlık hakim. Her seçimde 250 000 oy yerine, sandıktan en fazla 25 000 oy çıkmakta...


Mümin TOPÇU


 

Bakmadan Geçme