NE ACI BİR ÖZGÜRLÜK

* Bir ihbarcının itirafı En iyisi görüşmemek! Kaç benden diyorum sana. En iyisi, selamlaşmamak. Görüşüp konuşmamak. Sana bir sır söylemeliyim. Beni görür görmez karşı yaya kaldırımına geçeceksin! Kaç benden! Kaç!

NE ACI BİR ÖZGÜRLÜK

* Bir ihbarcının itirafı; En iyisi görüşmemek! Kaç benden diyorum sana. En iyisi, selamlaşmamak. Görüşüp konuşmamak. Sana bir sır söylemeliyim. Beni görür görmez karşı yaya kaldırımına geçeceksin! Kaç benden! Kaç!

"Düşmana inat bir gün olsun fazla yaşamak borcumuz !" demişti bir şair. Borcumuz elbet. Ruhumuzu da, içinde yaşadığımız evi de tamir etmemiz gerek. Bir gün mutfakta perdeleri indirdim; evin içini boşalttım. Boşaltılmış ev ne çirkin! Herhalde boşalınca insanın dünyası da böyle çirkindir. Duvar kağıtlarıyla çirkinliğimizi ve gönlümüzü güzelleştiriyoruz.
Boşaltılmış odanın içinde dönüyor, nereden işe başlayacağımı bilemiyordum. Yüz metre ötedeki bloka bir göz attım. Beşinci kattaki bir dairenin penceresindeki perde kımıldadı ve bir dürbün bana doğru tutuldu.

Beni izliyorlardı. Bir kaçtır görüyorum, tül perdenin altından bana yöneltilen dürbünü. Tam bu sırada aşağıdan zile basıldı. Müvezzi olmalıydı, Milliyet'in Sanat Dergisini, posta kutusuna bıraktığı gün basıyordu zile. Senede 52 sayı almam gerekiyordu, oysa 10-12 sayı bile alamamıştım. Müvezzi kadına sebebini sordum. Yüzüme uzun uzun baktıktan sonra şöyle dedi;
"Ben Bulgar'ım ama söyleyeceğim! Nasıl bir insan olduğunu aldığın gazetelerden, dergilerden ve yabancı ülkelerden gelen mektuplardan fark ediyorum. Bunların çoğu sana verilmiyor ki!" Çenge"ler engelliyor. Postada mektupların özel bir kutuda bırakılıyor. Bir "Çenge" gelip sana yollananları gözden geçiriyor ve sakıncalı buldukları sana verilmiyor. Samimiyetime inan. Ben dulum. 90 levaya, en asgari maaşla çalışıyorum. Üç çocuğum var. Darlık çekiyorum..."
Müvezzi kadını, Yılbaşı arifesinde manavdan portakal alıyorken görmüştüm. Manava diyordu ki, "Bir kilo. Ufak boy, en az altı portakal olsun. Üç çocuğuma ikişer tane. Yılbaşı gecesinde sevinsinler...
S.H. adında bir Türk kadınıyla rastlaştık. Bir zaman sustu. "Sana bir sır söylemeliyim. Beni görür görmez karşı yaya kaldırımına geçeceksin! Kaç benden! Kaç!" "Anlamadım. Neden?" "Senin yararına. Sana zarar vermemem gerek. Ben her gün, Türklerle ne konuştuğuma dair Yusuf Terziev'e yazılı rapor veriyorum. Biliyorsun Terziev kim? Gizli polis. Görüşüp konuşmayalım da, kötü rapor vermeyeyim senin için. Kaç senedir işsizsin! Üstüne dünyalar yıkıldı. Daha kötüsü olmasın!"
" Her söylediğimi yazmayacaksınız!" "Mümkün değil. Doğru söyleyeceğime dair yeminli imza verdim. Köpekler beni radyo dalgalarıyla izliyorlar belki. Yalana cesaret edemiyorum. En iyisi görüşmemek! Kaç benden diyorum sana. En iyisi selamlaşmamak. Görüşüp konuşmamak..." "Samimiyetine teşekkür ederim!" Beklemezdim bu kadarını. Samimiyeti beni şaşırttı. Sevindim. Aynı semtte yaşadığımızdan sıkça rastlaşıyorduk. Birbirimizi görünce karşı yaya kaldırımlara geçiyor ve karşıdan karşıya gülümsüyorduk.

 Ne acı bir özgürlük!

Ahmet Şerif ŞEREFLİ

 

Bakmadan Geçme