NACİ FERHADOV
Yaprak dökümleri ayak altında, kuşlar yutmuş dilini, gölgeleri yıkmışlar. Yaralara çiçek getirmiş, kara güneş dersen mutlu yarından uzak...
Bulgaristan'daki Türklerinin Edebiyatı - 1.
NACİ FERHADOV
GEÇ ANLADIM
Gözlerimi açtıkça perdeye varıyorum.
Kapadıkça, bugünüme yerleştim adım adım.
Ne zamansa yoluma çıkacak olan kadın
Sokmuş bir çıkmaza beni bırakmış, geç anladım.
Bu acayip mezarlıkta bir şeyler arıyordum,
Benliğimi çiğneyerek yıllarca adım adım.
Geniş geniş açılan kapıların ardından bana
Uzanan eller tırnakmış, geç anladım.
Düşüncemi dondurdular, yırtık sesimle sordum.
Yanıtlayan dudaklar sırıttı adım adım.
Çizdikleri yolların en “yapıcı” niyeti hırçın
Ayaklarımı kırmakmış, geç anladım.
Elde sıfır, akılda bir, hırpalanmış ve yorgun
Geldim kapınıza, yürüdüm adım adım…
Yapacağım bir tek iş, bildiğim gerçekleri
Sağırların kulağına haykırmakmış, anladım.
***
KÖYÜM
Şirin köyüm,
Uykusuz gecelerde beni peşinde sürükleyen,
“Korkma! Benim. Yürü benimle”, diyen,
Tatlı, hoş bir hâtıra.
Canım köyüm,
Kalbimin ıssız bir köşesinde
Çocukluğumdan kalma
Yoksulluk yadigârı
Sızım sızım bir yara…
Seni her gelişimde biraz başka bulurum
Sokaklarını biraz daha geniş
Komşularımı hâlinden daha memnun.
Ve başbaşa kalır da bedbaht çocukluğumla
Bugününe bir daha vurulurum.
Olgunluk çağına girmiş
Bir zamanlar tozlu sokaklarında
“Kuyucuk” oynadığım kızlar.
Bakma, bakma komşu kızı,
Tut kendini, vurulurum!
Kalbime ok sokma benim
Dumanlı gözlerin uz dursun!
Çöp sandıklarına girmiş o kör kandiller,
Talihine küsmüş gaz lâmbaları.
Beton direklere konmuş ampuller,
Işıklar içimde her sokak, her ev.
Ve küçükken sayıp sayıp da bölüşemediğimiz
Yıldızlarım üstünde alev alev.
Şirin köyüm, senden her ayrılışımda,
Kervan olur hâtıralar, düşer yollara.
Hepsi candan, hepsi o kadar benim ama
Yüklensem de götüremem, götüremem!
Canım köyüm, yazılmamış destansın
Yazsam da, çizsem de koca bir ömür boyu
Bitiremem, bitiremem!
***
Naci Ferhadov, kişisel yaşamışlıklarını, gözlem yoluyla elde ettiği kazanımları, insanların ortak paydasına yerleştirmeyi, başka bir deyişle; duygusal ve düşünsel alanlarda insanlar arasındaki ortak paydayı yakalamasını iyi bilen bir şair. İşte sesine türkü yasağı konan insanların şiiri: Benim sizden gizlendiğim yerlerde sesi olana türkü söylemek yasak./ Yaprak dökümleri ayak altında, kuşlar yutmuş dilini, gölgeleri yıkmışlar./ Yaralara çiçek getirmiş, kara Güneş dersen mutlu yarından uzak,/ Aka ak diyenlerin boğazını sıkmışlar.// Yaşanır mı öyle yerde, hadi dön gel, demeyin;/ yaşanıyor, kadınlar var, kızlar da, çarpılıyorsun hangisine vurulsan./ Kıskanmak yok, ne güzel, kim kıskanacak acıyı, yinele gençliğini durmadan./ Oysa biliyorsun çoktan, kırk aynanın karşısına kurulsan / Göremezsin kendini gözlerini yummadan.
***
Naci Ferhadov ( 1940 - 2013 ), Eğridere (Ardino) kasabasının Dedeler (Dyadovtsi) köyünde doğdu. Sofya Üniversitesi’nin Oryantalizm Bölümü’nü bitirdi. Başkentte çeşitli medya kuruluşlarında editör olarak çalıştı. Şiirlerini Türkçe ve Bulgarca yazdı. İki dilde yayımlanmış birçok şiir kitabı mevcut. Bazı ünlü Türkiyeli şairlerin eserlerini Bulgarcaya çevirdi.