* Elmalı Baba medresenin kayıtlarda ilk kuruluş tarihi olarak 1386 yılı verilmiştir. * Osmanlı dönemi boyunca, bu eğitim yuvası sarayın, bölge mülkî ve yerel idarecilerin, Edirne Müftüsü'nün desteği, gözetimi ve denetimi altında bulunuyordu. * Osmanlı'nın, bu ciddi eğitim müessesinde din eğitiminin yanı sıra, matematik ve astronomi dersleri de verilmekte. * Elmalı Baba Külliyesi'nin bugünkü halini Mestanlı doğumlu cömert iş adamı Hüsnü Bey ve oğlu Fuat Güven kardeşlerimize borçluyuz.
PAYLAŞ
Osmanlı, XIV Yüzyılın ikinci yarısında Balkanlar Yarımadası'nın büyük bir kısmını fethetmişti. Hemen arkasından Anadolu'nun çeşitli yerlerinden çok sayıda Türk boyları, bu topraklara akın etti.
Kısa bir zaman süresinde, daha Orta Asya'da oluşturdukları çeşitli inanç değerlerini, kültür, gelenek ve göreneklerini, Balkanlar'da yaymaya başladılar.
Kendi medreselerini açtılar. Onlardan biri de Mestanlı'nın 15 km doğusunda yer alan Elmalı Baba külliyesidir. Bu mekânda Sünnilere ait bir medrese ve bir cami; Bektaşi ve Alevilere ait de bir tekke bir arada bulunmaktadır. Bu özelliğinden dolayı Balkanlar'da tektir. Başka eşi ve benzerine hiçbir yerde rastlanmaz.
Balkanlar'a gelip yerleşen atalarımızın din anlayışı o yıllarda, bu güne göre biraz farklıydı. İnanç sistemi, gelenek ve görenekleri, Orta Asya'da ve Horasan'da Hoca Ahmet Yesevi'nin öğretilerine göre şekillenmişti.
Babailik mezhebinin yanı sıra Alevilik de yaygındı. XVI yüzyılda Sünni Hanefî mezhebinin ağırlığı arttı. Aleviliği destekleyen İranlılar ile Osmanlı' nın idarecileri arasında siyasi sorunlar baş gösterdi.
Bu sebeple Bektaşi ve Alevi toplulukları, baskı altına alındı. Şeyh Bedrettin zamanında,baskılar tavan yaptı.
Fakat Sultanyeri yöremizde, önceden oluşan kardeşlik bağları hiç zedelenmedi. Balkanlar'ın fetih yıllarında büyük değer verdiğimiz Akıncı önderleri, onların türbeleri - "Babalar," bazı kerameti görülen din ve kanaat önderlerini, türbeleri ile birlikte sahiplendik. Bu sebepten dolayı, yöre halkı farklı mezheplere sahip olsalar da, cami ile cem evini, din eğitimi veren medreseyi bir arada asırlarca yaşattılar.
Elmalı Baba medresenin kayıtlarda ilk kuruluş tarihi olarak 1386 yılı verilmiştir. Medrese'nin açılışını sağlayan, yerli din adamlarından Eyüp Hoca'dır.
Osmanlı dönemi boyunca, bu eğitim yuvası sarayın, bölge mülkî ve yerel idarecilerin, Edirne Müftüsü'nün desteği, gözetimi ve denetimi altında bulunuyordu. Bunun böyle olduğunu medresenin düzenlediği diplomaların içerikleri de kanıtlamaktadır.
Her yıl zorlu bir sınavdan geçirilen talebelere verilen diplomalardan anlaşılacağı gibi, Elmalı Baba Medresesi, sıradan dini eğitim veren bir okul değildi. Adeta dönemin bir üniversitesi idi.
Osmanlı'nın, bu ciddi eğitim müessesinde din eğitiminin yanı sıra, matematik ve astronomi dersleri de verilmekte, eğitim süreci ile de bizzat Edirne Müftülüğü ilgilenmekte idi.
Medrese, kuruluşundan bu yana birkaç kez yangın geçirmişti. Bunlardan en büyüğü, kasım 1912 yılında, Birinci Balkan Savaşı sırasında Makedon ve Ermeni lejyonerlerin saldırısı sırasında yaşandı. Mekân, sadece yağmalanıp tahrip edilmekle kalmadı. Onlarca insan burada katledildi.
1944 yılına kadar faaliyette olan medrese, bölgede görev yapan bir çok din adamını da yetiştirdi. Daha sonra bunlardan bir kısmı aynı mekânda din hocası olarak görev yaptı.
1944 yılında idareyi ele geçiren komünistler, bu değerli inanç ve eğitim merkezini kapattılar. Türbe ve tekke ziyaretlerini yasakladılar. Külliye'ye sahip çıkanları takibe alıp cezalandırdılar. Komünist rejimin amacı belliydi. Osmanlı' yı ve Türklüğü hatırlatan her şeyi yıkmak, yok etmekti.
Önce dini meselelerimize, ibadet yerlerine saldırdılar. Sonra gözlerine kılık ve kıyafetimiz battı. Uzun yıllar bununla uğraştılar. Dinî önderlerimizi, hocalarımızı aşağılandılar. Onları kör cahil ilan edip halkın gözünden düşürdüler. Günümüzde kimin okumuş, kimin cahil olduğu daha iyi anlaşılıyor...
Bizler okuduk. Üniversiteler bitirdik ama büyüklerin, dedelerimizin okuyup yazdıklarını okuyamaz hale geldik. Osmanlı eserlerini, dedelerimizin bizlere bıraktığı tapu senetlerini, mezar taşlarını bile okuyamıyorsak, geçmişle bağlarımız kopmuş demektir. Çok yazık.Rejim, kısmen hedefine ulaşmış sayılır. Evet! Bizler eğitimli, okumuş cahillerdeniz...
1989 yılına kadar devam eden bu süreçte, medrese binalarının çatıları çöktü, duvarlarının bir kısmı yıkıldı. Camii, kullanılamaz hale geldi. 1990yılında demokrasiye geçiş sürecinde, halk, bağışlarla medreseyi ve türbeleri diriltmeye çalışsa da pek başarılı olunamadı.
Elmalı Baba Külliyesi'nin bugünkü halini Mestanlı doğumlu cömert iş adamı Hüsnü Bey ve oğlu Fuat Güven kardeşlerimize borçluyuz. Suludağ doğumlu dedeleri İlyas Hoca, bu medreseden mezun olmuş, belli bir süre kendisi de bu medresede hocalık yapmıştı.
Dönemin Mestanlı Belediye Başkanı Erdinç Hayrullah, Kırcaali Milletvekili Ünal Tahsin ve İstanbullu bir mimarlık şirketinin gayretleriyle Elmalı Baba Külliyesi yeniden ayağa kaldırıldı ve eskisinden de güzel oldu.
2011 yılında, yerel idarecilerin, Türk asıllı Milletvekillerinin, Balkanlar'da Bektaşi ve Alevi önderlerinin katılımlarıyla, tekrar hizmete açıldı.
Osmanlı'nın mührü bir kez daha çıkmamak üzere, Rodoplar'ın ve Balkanlar'ın bağrına çakıldı.
Allah, yaptıran ve yapanlardan razı olsun!
Bize düşen görev, bu mekânı sahiplenmektir. Osmanlı'nın mirasını canlı tutup, yaşatmaktır.
Elmalı Baba kimdir? Külliye neden buraya yapılmıştır? Bu konuda iki rivayet vardır.
Birincisine göre, Elmalı Baba'nın asıl adı Ibn Bifa imiş. Müritleriyle medresenin bulunduğu mekâna geldiklerinde, dinlenmek için kurumuş bir elma ağacının altına oturup mola vermişler. Onlar sohbet ederken, kurumuş olan elma ağacının dalları canlanmaya başlamış. Çiçek açıp yapraklanmış. Belli bir süre sonra kuruyan ağaç elma yüküne dönüşmüş.
Bu gelişmelere şahit olan İbn Bifa' nın müritleri, o günden sonra dervişlerine "Elmalı Baba" adını vermişler.
İkinci rivayet: Elmalı Baba, bölgeyi fetheden akıncılardan, gazilerden biridir. Torosların Elmalı yöresindendir. Bu sebeple "Elmalı" olarak dillendirilmekte, dinî vasıflarından dolayı da "Baba" olarak tanınmakta imiş.
Elmalı Baba Külliyesi'nin çevresindeki köylerde genelde Alevî mezhebine bağlı kardeşlerimiz yaşamaktadırlar. Mekân, eski işlevini yerine getirmemektedir.
Günümüzde Alevî kardeşlerimiz tarafından Tekke ve Cem evi olarak kullanılmaktadır. Burada Elmalı Baba'nın türbesinden başka altı evliya ve bektaşi erlerinin daha mezarları bulunmakta.
Külliye içinde bir cami, bir kütüphane, bir misafirhane, bir yemekhane, bir mutfak yer almaktadır.
Her yıl eylül ayının ilk pazar günü, burada çok sayıda kişinin katılımıyla, görkemli "Elmalı Baba Mahyesi" yapılmaktadır. Kurbanlar ve adaklar kesilmekte. Bağış yapılıp yüzlerce, binlerce misafire yemek verilmekte, etli pilav ve pideler ikram edilmektedir. Yardımlaşma örnekleri sergilenmekte ve geçmişin güzel gelenekleri yaşatılmaktadır. Bu aynı zamanda geçmiş tarihi sahiplenme ve bir çeşit varoluş mücadelesidir.
Külliyeyi değerli kılan bir başka özellik ise geçen yüzyıllara ait bazı motif ve sanat eserlerinin burada korunmuş olmasıdır. Dervişlere, dedelere ve evliyalara ait olduğu söylenen mezar taşlarının şekilleri, örtüler ve kıyafetler, görmeye ve korumaya değerdir.
Camii içinde ve diğer mekânlarda, geçmişi hatırlatan bazı Türkmen motifleri korunmuştur. Mekân, bugün Mestanlı ilçesi sınırlarında olsa da uzun yıllar Koşukavak kazasına bağlı kalmış.
Elmalı Baba Külliyesi' ne nasıl gidilir?
Mestanlı'dan Yenicuma (Raven) köy yolu takip edilir. Yeni Cuma köyü çıkışında yol ikiye ayrılır. Mandacılar ( Bivolyane) yolu takip edilir ve bu köye iki kilometre kala, yolun sağında bütün intişamıyla Elmalı Baba Külliye'si karşınıza çıkacaktır...
Yukarıdaki arama formları aracılığı ile Misyon Gazetesi arşivinde kelime, içerik, konu araması yapabilir veya gün-ay-yıl formatında tarih girerek tarihe göre haberleri listeleyebilirsiniz.
Çerez Bildirimi
Sitemizde, daha yüksek bir kullanıcı deneyimi sunmak ve deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla, Gizlilik Politikası, Çerez Politikası ve KVKK Aydınlatma Metni sayfalarında belirtilen maddelerle sınırlı olmak üzere ve ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde çerezler kullanıyoruz.