MAYIN EŞEKLERİ

Mayın eşekleri örneğini, biraz bizim Bulgaristan'daki tutarsız siyasetimizle ilişkilendirmek istiyorum. Bu bağlamda, son 28 yıldır oradaki siyasi gelişmeleri dikkate aldığımızda ve herkesin bildiği gibi, Bulgar ve Rus derin devletlerinin kurdurduğu nur topu gibi sözde bir Türk siyasi partimiz var, adı da çok güzel Hak ve Özgürlükler Hareketi. Bu süreçte, aynı bu partiye sınırsız manevi destek veren bir Türkiye vardı. Türkiye'de yaşayan yüz binlerce göçmen ve Bulgaristan'da da bundan fazlasıyla seçmen vardı.

PAYLAŞ
Misyon Gazetesi -

MAYIN EŞEKLERİ

   Türkiye’nin güneydoğu sınırlarında, uzun zamandan beri icra edilen yasa dışı bir meslek var; “kaçakçılık.” Buna karşı devletin almış olduğu yöntemlerden biri de sınır bölgesini mayınlamak. Tabi buna karşı “kaçakçılar” da boş duracak değil ya, onlar da kendi yöntemlerini geliştirmişler. Bunlardan biri de “Mayın Eşekleri" yöntemini kullanmaktır. Aslında bunun uygulaması çok basit, kaçakçı, mayınlı bölgeden geçerken, iple bağlı eşeği belli bir mesafede tutarak, önünden gitmesini sağlar, kazasız belasız geçerlerse ne ala, eşek mayına basar ve ölürse, Allah kerim...

   Mayın eşekleri örneğini, biraz bizim Bulgaristan'daki tutarsız siyasetimizle ilişkilendirmek istiyorum. Bu bağlamda, son 28 yıldır oradaki siyasi gelişmeleri dikkate aldığımızda ve herkesin bildiği gibi, Bulgar ve Rus derin devletlerinin kurdurduğu nur topu gibi sözde bir Türk siyasi partimiz var, adı da çok güzel; Hak ve Özgürlükler Hareketi. Bu süreçte, aynı bu partiye sınırsız manevi destek veren bir Türkiye vardı. Türkiye'de yaşayan yüz binlerce göçmen ve Bulgaristan'da da bundan fazlasıyla seçmen vardı.

   Bu partinin yöneticileri ne şanslı insanlardır ki, her dönemde bir eli balda, diğer eli şerbetli baklavada yaşadılar ve öyle de keyif çatmaya devam ediyorlar. Güya, bu eşitsizliğe ve vurdumduymazlığa isyan eden bizler ise sessizce, kendi kendimize söylenip durduk, bu sorumsuzların değirmenine su akıtmaya devam ettik. Belki de, başka bir çaremiz yoktu. Bunu iyi düşünmeliyiz. Bu kötü gidişatın hayra alamet olmadığını söyleme cesaretinde bulunan birkaç kişiye, “menfaat çetesi”, aceleden bölücü yaftasını yapıştırıp, susturmasını biliyordu. İhanet ve bozgunculuk, öyle bir boyuta ulaştı ki, sipariş HÖH partisinin bir avuç yöneticisinin yaşantısı, petrol zengini Arap prenslerinin şatafatlı yaşantısını bile gölgede bıraktı...

   1989 yılında, yüz binlerce Bulgaristanlı Türk zorunlu göçle doğduğu toprakları terk etti, daha sonra bunu ekonomik göç takip etti, en son Avrupa Birliği sürecinde, vatanlarını terk eden Türklerin sayısı yüz binleri ifade edilir oldu. Anlayacağınız iki elimizle devlet ve millet olarak, Bulgaristan’ın Türklerden boşaltılmasını sağladık, sonra da yalandan nutuk ve nara atarak, Bulgaristan’da Türk varlığından bahseder olduk.  Yapılan bütün bu uygulamalara aymazlık mı, bilgisizlik mi, ya da kasten ihanet mi denir, ben de bilemiyorum. Fakat ortada kalıcı, aklıselim bir devlet politikası olmadığı kesin. Buna çanak tutan bazı göçmen sivil toplum kuruluşlarının olduğu da tartışılmaz bir gerçek.

   Bütün bu olumsuz gelişmelerin neticesinde, Bulgaristan Türk Toplumu'nun çoğunluğu şimdi çok mutsuz, azınlığı ise çok mutlu konumda. Bu azınlık mutlu olmakta yerden göğe kadar haklı, onların yerinde kim olsa mutlu olur, bu kişilerin yüzdükleri havuzlar su yerine milyonlarca dolar ve euro ile dolu olunca, tabi ki, sapkınlık da başlıyor.  Eski bir tarım bakanın büyük dedesi herhalde bir Arap Şeyhi ve bundan kendisine “CHESNA” tipi bir uçak aldı. Diğeri ise altın varaklı saray hamamlarından dışarı çıkmaz oldu.

  Günün birinde, TBMM başkanına Bulgaristan'dan bir ibretlik mektup gelir; "Deliorman’da bir köyde tütün tarlasında çalışan yaşlı bir amcanın yanına, Bulgaristan devletinin tahsis ettiği lüks bir cip yaklaşır, içinden yıllarca bu bölgede Türklere kan kusturan, fakat daha sonra, 1989 yılında, Türkiye’ye göç eden “Akıllı” lakaplı şahıs iner. Yaşlı amca, şaşkınlık içerisinde, “Akıllı, burada Türklere yaptıklarından dolayı, Türkiye’de senden hesap sormadılar mı?" diye sorar, “Akıllı” ise katılana katılana gülerek, şu cevabı verir; “Tütün tarlasında köle gibi çürüyen, hey zavallı Bulgaristan Türkü amcam, Bulgar devleti bana buradaki hizmetlerim için beşer çuval aylık maaş verdi, Türkiye’de ise geçmişimi bile sormadan, yıllarca bana yirmi çuval aylık maaş veriyorlar, emin ol ki, biz öbür dünyada da işimizi hal eder ve en az elli çuval maaş alırız. Siz kendi zavallı halinize bakınız,” der ve kahkaha atarak, yaşlı amcanın şaşkın bakışları arasında, fiyakalı resmi plakalı cipi ile geldiği gibi uzaklaşır..."

   Onursal genel başkanın ve yönetici ekibinin edepsizlikleri ve hükmetme sarhoşluğu öyle bir hal alır ki, bir gün zil zurna sarhoş haliyle ve ahmakça bir gerekçeyle partisinin o zamanki genel başkanını bir saniyede kapının önüne koyar. Daha sonra da, bu ısmarlama ve sözde partinin bir avuç yöneticisi her fırsatta Anavatan Türkiye’ye, onu temsil eden kurum ve kuruluşlara, Bulgaristan medyasının önünde akıl almaz küfür ve hakaretler ederler. Bu da yetmezmiş gibi, 15 Temmuz hain darbe girişimi karşısında, bir başarıya ulaşıldı edasıyla, davul zurnalı kutlamalar yaparlar, temsilcileri Avrupa Birliği nezdinde, Türkiye'mizi kötülerler ve en son FETÖ ihanet şebekesiyle ortak olup, Bulgaristan'a kaçanların iadesine her platformda karşı çıkarlar...

   Bütün bu olumsuz gelişmeler, Bulgaristanlı Türklerini sabrını ve bardağı taşıran son damla olur. Sonuçta, herkes için yeni bir umut olan, DOST partisi ortaya çıkar ve lideri, hiç çekinmeden, Bulgaristanlı Türklere, milli azınlık statüsü verilmesini dillendirir…

Sebahin AHMETOĞLU,

Ankara

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN