KOMÜNİST FOSİLLER ZOKAYI YUTACAK VE BU MASAL BİTECEK
İster inanın, ister inanmayın ama sizlere hayali bir masal anlatmaya çalışacağım.
KOMÜNİST FOSİLLER ZOKAYI YUTACAK VE BU MASAL BİTECEK
Bir varmış, bir yokmuş, güya Ahmet Doğan ve arkadaşları, totaliter komünist rejime karşı, sihirli ve kırmızı kilim üzerinde “gizli bir direniş grubu” kurmuşlar. Aslında bu işe komünizmi yıkmak için değil, onu savunmak için kolları sıvamışlar…
Masal böyle başlıyor, fakat gerçekte ise bu bir istihbarat ve derin devlet projesidir. Bunun ayrıntılarını artık beşikteki bebeler bile bilmekte ama yinede anlatmak için direniyorum, çünkü son günlerdeki rötuşler üzerimize boya sıçratarak her yerimizi pisledi.
Zamanın baş James Bond’u ve diğer küçük James Bond’çuklar yıllar boyu halkımızla dalgasını geçerek, bazıları dolar milyoneri oldu, aralarından sıyrılan diğerleri ise saray, dümdüz ovaların ve uçsuz bucaksız ormanların sahibi oluverdi;hatta birisinin adacığı bile bulunuyor. Kıskanmıyorum bunları, ama bu mal ve mülk sahiplerinin tümü hazırına kondu. Perde arkasındaki tanıdık birileri bunların Karun kadar zenginleşmesini sağladı.
Önce birer köpek gibi satın alındılar bunları, sonra da emir kulu edildiler. Bu zihniyet ülkemizin en büyük Türk düşmanını bile başımıza lider olarak dayatır, sanki o sahte “patriotları” şimdi vekil olarak seçmeyeceğiz. General Radev’i seçtik ve kazandık? Avrupa Parlamentosu’ndan siyasiler Türkçe propaganda yapma imkanı tanınmasın istedi, akabinde ise aynı kızıl generalin partisinden milletvekilleri bu taslağın yok sayılmasını sağladı. Bizler bu kafayla çok daha, kendi kendimizi cümle aleme rezil etmeye devam edeceğiz…
Şimdi gene, başta bahsettiğim istihbaratçı terörist örgütüne dönelim. Aslında bu oluşum daha 1985 yılından önce tasarlanmış ve öngörülmüş, çünkü soğuk Kalaşnikovlar göğsümüze dayatıldığında ve Vatan Cephesi’nden yoldaş Goçeva memleketi arşınlayarak, bizim çilekeş kardeşlerimize ne denli tehlikeli bir terörist örgüt kurulduğunu anlatıyordu, kendisine göre, ülke bazında, sisteme karşı başka bir gruplaşma “olmamıştı”. Halbuki, Bulgaristan’daki Türkler, 1985 yılından sonrası, gerçek anlamda onlarca gizli mücadele grubu kurmuşlardı. Bunları kuran gerçek kahramanlarımızın arasından hiç ajan filan çıkmadı. Milyoner de çıkmadı, vekil olan da, bakan yardımcısı olan da…
Hiç düşündüğünüz oldu mu, acaba neden Türk kökenli eski veya yeni milletvekilleri arasında, hiç gariban ve çulsuz kalan biri oldu mu? Nasıl olup ta bunların çoğu milyoner oldu? Bu zenginliğin kaynağı ve sebebi nedir? Neyin satmıştı bu günahkar haramzadeler? Hem haksız yere milyoner edileceksin, hem de nur topu bir bebek gibi tertemiz kalacaksın…
Lütfi Mestan’ın partisi dikiş tuttu ve birileri bundan fena halde korktu.
Mitko Gestapoto’nun çevresi hemen devreye girdi. Aynı çevreye hala bir çok satılmış Türk de dahil. Sofya’nın bulvar taşları sarıya boyalıdır, bu kentin derin ve kirli katmanlarına hizmet etmeyen bir Türkün ise o kaldırım taşlarının üzerinde yürümesine izin verilmez.
Neymiş efendim, Lütvi Mestan, muhbirmiş… Bunu öğrenmeyen kalmadı ama o malum James Bond’un “kahramanlarından” birisi, nedense birileri tarafından çok “temiz ve sadık” olarak gösterilmeye devam ediliyor. Kimse bunun ne zenginliğin sorguluyor, ne de başka meziyetlerini. Bunca yıl, James Bond’un sağ kolu olarak perde arkasındakilere hizmet edilecek, ayrıca neden Mitko Gestapoto zihniyeti, istihbaratın dışında kalan birisini, kendi hanesinde beslesin ve zengin etsin ki…
Hadi diyelim ki, DS bizlere çok düşmanlık etti. Şimdi bunun yerini DANS aldı. Bu önemli örgütte Türkler de çalışacak ve çalışıyorlar da. Sonuçta DANS bizim, yani bütün Bulgaristan vatandaşlarının, istihbarat örgütümüzdür. Tek dileğimiz, eski sistemin kolladıklarına hizmet etmeye devam etmesin. Hatırlıyorsunuz, nasıl Delyan Peevski gibi bir düzenbaz oligark başını bu örgütün tepesine kondurmak istemişlerdi. Böylece istihbarat ve politika biri birine girme aşamasına ulaşmıştı.
Bahsettiğim bu önemli devlet kuruluşunun temsilcileri siyasi arenada öncülük etmemeleri. Türklerin oluşturduğu küçük bir partinin lideri istihbarat kursları ve okulları bitirmiş. Bunda anormal bir durum görmüyorum ama eğer aynı şahıs o malüm Mitko Gestapoto çevresinden gelen emirlere hala itaat etmeye devam ediyorsa, işte o zaman bir çok anormallik baş göstermeye başlar. James Bond’un, kendisine yaver seçtiği şahıslardan bizim herhangi bir beklentimiz olamaz…
Düşünüyorum da, acaba Lütfi Mestan liderliğindeki partinin yükselişinin önünü kesmek için mi, bu parti ile koalisyona gidildi ve sonra da Lütfi Mestan’nın, kağıt üzerindeki muhbirliği göz önünde bulundurularak, milletvekilliği adaylığından çekilmesi istendi. Birileri, ya kendilerini ahmak yerine sayıyor, ya da bizleri birer salak zannediyor.
Lütfi Mestan’ın geçmişini bildiğin halde, gidip onun partisiyle seçim öncesi koalisyonu kuracaksın, sonra da seçim tarihine ramak kala, bahsettiğim bu deli saçmalığı talepte bulunacaksın. Türkçede, bu tür hareketlere kısacası kancıklık denir.
Japonlar harakiri yapmayı tercih eder. Bizim yanlış yapan Türkler ise asla bu tür eyleme girişmez, çünkü yüzleri kızarmaz bunların. Pek pişkin ve pısırıktırlar. Ama unutmasınlar, seçmenin, asıl Bulgaristan’daki Türk camiasının, kendilerine verdiği güven ve kredi notu çoktan tükenmiştir. Tarihte, tabela particisi olarak anılacak bunlar.
Lafın kısası, aradan 30 yıl geçmesine rağmen, hala, 1985 yılı öncesi kurgulanan kötü bir senaryonun gözü kapalı kurbanları olmaya devam etmekteyiz…
Evet, Lütfi Mestan ve partisine leke sürenlerin başını, Mitko Gestapoto ve kankası Ahmet Doğan’ın sadık maşaları çekmekte.
Ama bu sefer nafile, yakın zamanda dostlarımız değil, düşmanlarımız, yani miladını çoktan doldurmuş komünist fosiller zokayı yutacak ve bu masal burada bitecek…