KIRCAALİ'NİN TARİHÇESİ VE BAZI İP UÇLARI
* 1084 yılında Anna Komnena tarafından kaleme alınan Aleksiad'da, Arda vadisinin orta ve aşağısında kalan Ahridos'ta yaşayan Türkler'in kumandanı Tatikios'dan bahsedilir. *1340 yıllarında İmparator V. Ioannes Paleologos ile taht üzerinde hak iddia eden Kantakuzenos arasında yaşanan kanlı Bizans iç savaşında gerçekleşti. Bu savaşta Aydınoğlu Umur Bey'in paralı Türk askerleri de Kantakuzenos saflarında savaştı. * Bölgede Osmanlı fethi öncesinde kasabanın bugün bulunduğu yerde sadece bir koyun ahırı vardı. Zamanla Türk kumandan Kırca Ali'nin mezarı etrafında bir yerleşim oluştu. Kırca Ali'nin ilk Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin'in akıncı gruplarından birinin lideri olduğu tahmin edilir. 1310 (1892-93) tarihli Edirne Vilâyeti Salnâmesi'nde benzer efsanevî bir hikâye vardır. Kırca Ali 1371-1434 yılları arasında yaşamıştır. * Kırcaali'nin içinde yer aldığı, Çirmen sancağına bağlı eski Hasköy (Haskovo) kazasının Osmanlı dönemine ait bilinen en eski tahriri 869 (1465) tarihlidir (BA, MAD, nr. 35). Bu tahrirde bölgede oldukça fazla miktarda Türkçe ad taşıyan ve nüfusu müslümanlardan oluşan köylere rastlanır. * Kırcaali adı ilk defa 1482 tarihli Osmanlı vergi kayıtlarında Kırca şeklinde görülür (BA, MAD, nr. 324, vr. 121a-b). Süleyman oğlu Yayabaşı Ali'nin timarı olan Kırca Ali'ye babasından intikal etmiştir. Köyün kırk bir müslüman hânesi ve 2291 akçelik bir vergi yükü vardır. Kasaba, 1516'da Kırca Ali'nin oğulları Umur, Süleyman, Hamza, Lutfi ve Hasan'ın yönetimi altındaydı (BA, TD, nr. 50, s. 111-112).
Bugün Kırdjali şeklinde anılmakta olup Bulgaristan’ın güneydoğusunda Hasköy’ün 50 km. güneyinde yer alır. Arda nehrinin sağ ve sol yakasında deniz seviyesinden 275 m. yükseklikte oldukça geniş bir düzlükte bulunur.
Kasabanın tarihi Ortaçağ’lara kadar iner. Şimdiki Kırcaali bir zamanlar Bizans Ahridos Başpiskoposluğu’nun bulunduğu, Rodop dağlarının doğu kesimini ve Arda nehrinin Orta ve Aşağı havzasını kapsayan topraklarda yer alıyordu.
Yakın zamanlarda yapılan arkeolojik kazıların da işaret ettiği gibi bölgenin idarî merkezi Kırcaali’nin 15 km. kuzeyinde Perperikon (Hyperperakion/Perperakion) yakınlarındaydı. Ahridos Başpiskoposluğu’nun merkezi ise Arda nehrinin sağ yakasında bulunan, günümüzde modern Kırcaali’nin sınırları içerisinde müstahkem halde olan Saint John Prodromos Manastırı’ydı. Ahridos ismi, Bizans’a ait 1083 tarihli iki belgede, büyük Gürcü manastırı Theotokos Petritionitissa’ya (Bačkovo) bağlı birkaç köyden oluşan bir bölge adı olarak geçer.
1084 yılında Anna Komnena tarafından kaleme alınan Aleksiad’da, Arda vadisinin orta ve aşağısında kalan Ahridos’ta yaşayan Türkler’in kumandanı Tatikios’dan bahsedilir. 1980’lerde Bulgar arkeologlar, Bizans Ahridosu’nun piskoposuna ait müstahkem meskeni -Saint John Prodromos Manastırı- ortaya çıkarmışlardır. Küçük manastır, 1174 ile 1195 arasındaki yıllardan kalma fresk kalıntılarıyla âbidevî görünen bir kiliseyi ve oldukça büyük bir meskeni içermekteydi. Arkeolojik kalıntılar, XII. yüzyıl ile XIII. yüzyılın ilk yarısında manastırda yoğun bir hayatın var olduğunu ve söz konusu alanda iki kitlesel yıkım sürecinin yaşandığını göstermektedir. İlk yıkım, XIII. yüzyılın başlarında Selânik Haçlı Kralı Montferratlı Boniface’ın bölgede seferde bulunduğu sırada kendisinin de öldüğü 1207 yılında meydana geldi. İkincisi, 1340 yıllarında İmparator V. Ioannes Paleologos ile taht üzerinde hak iddia eden Kantakuzenos arasında yaşanan kanlı Bizans iç savaşında gerçekleşti.
Bu savaşta Aydınoğlu Umur Bey’in paralı Türk askerleri de Kantakuzenos saflarında savaştı. XIV. yüzyılın ortalarında Ahridos piskoposu ve yerel yönetim Ege kıyısındaki Peritéorion’a (şimdi Burukale) taşındı.
Kırcaali’nin Türk halkı arasında nesilden nesile aktarılan söylentilere göre, bölgede Osmanlı fethi öncesinde kasabanın bugün bulunduğu yerde sadece bir koyun ahırı vardı. Zamanla Türk kumandan Kırca Ali’nin mezarı etrafında bir yerleşim oluştu. Kırca Ali’nin ilk Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin’in akıncı gruplarından birinin lideri olduğu tahmin edilir. 1310 (1892-93) tarihli Edirne Vilâyeti Salnâmesi’nde benzer efsanevî bir hikâye vardır. Bulgar coğrafyacısı Žečo Čankov da (1939) aynı hikâyeden bahseder. Buhara’dan geldiği ya da bir kervana liderlik ettiği düşünülen Kırca Ali hakkındaki diğer yerel kaynaklar, XX. yüzyılın başlarında yaşamış olan yerel gazeteci ve etnograf Mara Mihaylova tarafından derlenip bir araya getirilmiştir. Kırcaali Merkez Camii hazîresinde bulunan mezar taşının kitâbesine göre, Kırca Ali 1371-1434 yılları arasında yaşamıştır. Bu kitâbe yeni olmakla birlikte söz konusu bilgi eski rivayetlere dayanmaktadır.
Kırcaali’nin içinde yer aldığı, Çirmen sancağına bağlı eski Hasköy (Haskovo) kazasının Osmanlı dönemine ait bilinen en eski tahriri 869 (1465) tarihlidir (BA, MAD, nr. 35). Bu tahrirde bölgede oldukça fazla miktarda Türkçe ad taşıyan ve nüfusu müslümanlardan oluşan köylere rastlanır. Ancak bunlar arasında Kırcaali adında bir yerleşim yeri geçmez. Kırcaali adı ilk defa 1482 tarihli Osmanlı vergi kayıtlarında Kırca şeklinde görülür (BA, MAD, nr. 324, vr. 121a-b). Süleyman oğlu Yayabaşı Ali’nin timarı olan Kırca Ali’ye babasından intikal etmiştir. Köyün kırk bir müslüman hânesi ve 2291 akçelik bir vergi yükü vardır. Kasaba, 1516’da Kırca Ali’nin oğulları Umur, Süleyman, Hamza, Lutfi ve Hasan’ın yönetimi altındaydı (BA, TD, nr. 50, s. 111-112). Köyden elde edilen gelir 8.347 akçeye, hâne sayısı da hepsi müslüman altmış bire yükselmişti. Her iki kayıt da Hasköy kazasında nüfusun müsellem, yamak ve reâyâ (müslüman) olarak üçe bölündüğünü ve geniş bir kesiminin Osmanlı ordusuna yedek kuvvetler olarak bağlı bulunduğunu gösterir.
937’de (1530) köyün adı ilk defa Kırcalı diye kaydedildi (BA, TD, nr. 370, s. 338), daha sonra bazan Kırca Ali şeklinde yazılsa da bu kullanımı sürdü. Köyün hâne sayısı üç mücerret (bekâr) ve imam dışında otuz yediye düşmesine rağmen artan buğday üretimi sayesinde vergi yükü 8.585 akçeye yükseldi. Bu kayıt aynı zamanda bütün Hasköy kazasının genel durumunu aksettirir. Kaza elli dördü Türkçe, sadece ikisi Slavca isimlere sahip toplam elli altı köyden oluşmaktadır. Bir çiftlik, elli altı köy ve küçük Hasköy kasabasının toplamda 1836 müslüman ve elli yedi hıristiyan hânesi vardı. Bu sebeple nüfusun % 97’si müslümandır.
Tarihçi Konstantin Jireček, XIII ve XIV. yüzyıllarda Edirne ile Filibe arasında kalan yerlerin Bizanslılar’la Bulgarlar arasında gerçekleşen sürekli savaşlar yüzünden neredeyse boş halde bulunduğunu ve çok seyrek nüfuslu yerler olduğunu belirtir, Türk fethiyle beraber bu geniş alanın Türk yerleşimcilerle dolduğunu yazar. Jireček’in Osmanlı öncesi zamanlarda Arda nehri boyunca uzanan Kuman varlığı hakkındaki görüşü de Hasköy kazasının ve buraya bitişik arazilerin niçin Türkler tarafından yoğun biçimde iskân edildiğine bir açıklama getirmektedir. 1541’de Kırcaali kırk dört hâneye, yedi müslüman bekâr nüfusa ve toplamda 6.088 akçe gelire sahipti (BA, TD, nr. 385, s. 115-116). 1573’te köyün nüfusu tekrar elli bir müslüman hânesine ve iki bekâr nüfusa yükseldi, geliri de 7.000 akçeye çıktı (BA, TD, nr. 521, s. 140). 1595’te ise Kırcaali ve Azablar mahallesinin 8.000 akçelik gelirle kırk bir müslüman hânesi, sekiz bekâr nüfusu ve bir imamı vardı (BA, TD, nr. 651, s. 160-161).
XVII ve XVIII. yüzyıllarda da köy küçük bir yer olarak kalmaya devam etti. 1053 (1643) yılına ait bir avârız defteri, Kırca Ali Pazarı’nda otuz ile otuz beş hâneye tekabül eden toplam nüfusun 160 ile 170 kişi olduğunu ortaya koyar (BA, KK, nr. 2606). Artık, köy defterden de anlaşılacağı üzere bir pazar fonksiyonuna sahiptir. 1260-1261 (1844-1845) yıllarına ait Temettuât Defteri kayıtlarında Kırca Ali’nin mülk ve hayvan sahibi olarak gösterilen elli dört hânesi bulunduğu belirtilir (BA, TMT, nr. 6445). Kırcaali bölgesinin nüfusu hakkında fikir veren diğer bir kaynak 1287 (1870) tarihli Edirne vilâyetinin ilk salnâmesidir. Buna göre Hasköy kazasında (artık Filibe sancağının bir parçası) 233 küçük köyde 8320 müslüman hânesi ve 4835 hıristiyan hânesi vardı. Bu da nüfusun % 63’ünün müslüman olduğunu gösterir. Salnâmede erkek nüfusun toplam sayısı da verilir, buna göre erkeklerin 23.467’si müslüman ve 18.461’i hıristiyandır (müslüman erkeklerin oranı % 56’dır). Bu durum, XVIII ve XIX. yüzyıllarda nüfusta meydana gelen büyük değişikliği çok açık şekilde ortaya koyar.
1878 Berlin Antlaşması’na göre Kırcaali, Doğu Rumeli’nin bir parçası olarak kaldı ve 1885’te bu bölgenin büyük kısmı, Hasköy kazası dahil Bulgaristan’a katılmış olmasına rağmen nüfusu % 100 müslüman olduğu için Osmanlı toprağı olarak kalmayı sürdürdü. 1302 (1885) tarihli irâde-i seniyye ile Hasköy’den ayrıldı ve 101 köy içeren bir kaza haline geldi. Bu köylerden biri (Gabrovo) dışında tamamının adı Türkçe’dir. O zamanlar Kırcaali’de 1310 (1892) tarihli Edirne Vilâyeti Salnâmesi’ne göre sadece seksen ev vardı. Fakat daha sonraları hızla gelişen kasaba, büyük hangarlar ve savaş malzemesi depolarıyla dolu bir sınır şehri hüviyetine büründü. Halilzâde Mehmed Ağa tarafından 1227’de (1812) yaptırılan merkez camisi rengârenk boyandı, lambalarla donatılmış geniş bir hol ve düz tavanına bir iç kubbe eklenerek bugünkü halini alacak şekilde yeniden inşa edildi (1889). Dört uzun kolonla desteklenen yapının kenarında yüksek bir minare vardı. Halilzâde Mehmed büyük ihtimalle caminin yakınında -1920’lere ait fotoğraflarda bile görülebilen- hamamı da inşa ettirmişti. Hamam şehir planlamasına kurban gitti, temelleri ise şimdiki şehrin pazar yerinin altındadır. 1892 tarihli aynı salnâmeye göre Kırcaali bir rüşdiyeye, biri kızlar, diğeri erkekler için iki ibtidâi mektebine sahipti. 101 köyde toplam 106 sıbyan mektebi vardı, bunlarda 3360 talebe eğitim görüyordu. Haftalık bir pazarı mevcuttu ve her sene eylül ayının üçüncü haftasında binlerce ziyaretçiyi ağırlayan bir panayır düzenleniyordu. 1892’de Kırcaali kazası 33.972’si müslüman, doksan dördü Ortodoks ve dokuzu yahudi olmak üzere 34.075 nüfustan oluşuyordu. Buna göre bölge nüfusunun % 99,6’sı müslüman Türk’tü. Ayrıca kazanın civarında çeşitli yer altı kaynakları mevcuttu (neft/zift, antimovan, simli kurşun, kırmızı kurşun, bakır ve borasit). Bu madenlerden bazılarının çıkarılıp işletilmesi o dönemlerde başlamıştır.
Balkan savaşlarına kadar Kırcaali saf bir Türk beldesi olarak kalmaya devam etti. 1913 Ağustosunda II. Balkan Savaşı sırasında bir süre Garbî Trakya Hükûmet-i Müstakillesi içinde kalan Kırcaali savaşlardan sonra Bulgaristan Krallığı’na geçti. Bu yeni dönemle birlikte Kırcaali’nin çehresi değişti, Avrupaî bir görünüme büründü, birçok yeni Bulgar göçmen buraya yerleşti. 1930’larda Arda nehri havzasının en büyük yerlerinden biri oldu. 1912’ye kadar Kırcaali 3000’den fazla nüfusa sahip olmamıştır. 1920’de ise nüfusu 4500’ü buldu, 1926’da 6487’ye (2949 Bulgar, 2831 Türk, 468 Çingene, 144 yahudi, 95 diğer), 1934’te 7767’ye (4255 Bulgar, 3165 Türk, 159 Çingene ve 188 yahudi) ulaştı.
Bu hızlı gelişmenin sebebi büyük oranda, 1922’den itibaren Yunanistan’a bağlı olan Batı Trakya’dan gelen Bulgar mültecilerin bölgeye yerleşmesidir. Nüfusun o dönemde temel geçim kaynağı yüksek kalitesiyle ünlü tütün üretimidir. 1939’da ilçede birçok işçinin çalıştığı otuz üç tütün deposu vardı. İki dünya savaşı arası dönemde Kırcaali bir pazar merkezi olmaya devam etti, Osmanlı zamanındaki panayır da üç haftada bir kurulmaya başlandı. Burada ilk ve orta okulların dışında bir lise, kızlar için bir özel okul, bir Türk yüksek okulu mevcuttu. Kasaba hızlı bir şekilde şehirleşme sürecine girdi. Yeni kısımlarda geniş ve düz caddelerle birçok kamu binası ortaya çıktı (bir kilise, bir tiyatro binası, bir idare binası, bir hastahane, bir cezaevi ve modern bir otel). Zamana ve mekâna göre erken sayılabilecek bir şekilde sokak ışıklandırılması da bu dönemde başladı.
1929’da Kırcaali’deki Türkler kendi imkânlarıyla oldukça büyük ve mimari değere sahip üç katlı bir medrese yaptırdı. Bir rivayete göre medrese Azerbaycan’dan bir mimara İran İslâm mimarisini andırır tarzda inşa ettirilmiştir. Daha zayıf başka bir rivayete göre ise medrese ünlü Rus mimarı -büyük Sofya Aleksander Nevski Katedrali’ni de inşa eden mimar- Aleksander N. Pomerantsev’e yaptırılmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra bu binaya komünist devlet tarafından el kondu ve 1960’larda şehrin yerel Tarih-Arkeoloji Müzesi’ne çevrildi. Bina şehrin en âbidevî, en güzel binasıdır.
1963’te Kırcaali, Rodoplar’daki en büyük sanayi şehri olarak tanımlanır. 21.018 nüfusa sahip olan şehir hâlâ tütün üretiminin merkezidir. Fakat şehrin hızla kalkınmasının sebebi tütün değil metalürji endüstrisidir. Kırcaali, Bulgaristan’da demirsiz metalürjinin merkezidir ve burada kadmiyum, kurşun, gümüş, sülfürik asit ve çinko üretilmektedir. Şehrin çevresindeki kırsal kesimde çok sayıda koyun ve sığır yetiştirilir. II. Dünya Savaşı’nın ardından komünist rejim Bulgar hıristiyanlarının bölgeye göçmesini teşvik etti, aynı zamanda yoğun Türk azınlığının kültürel hayatını ve eğitimini kısıtladı. Komünist rejimin yıkılmasından sonra (1989) birçok Bulgar yerleşimci şehri terketti, bu da Türk nüfusunun şehir nüfusunda yüzdesinin artmasını sağladı. Günümüzde şehir 43.880 nüfusuyla büyük oranda Bulgar’dır, fakat bütün Kırcaali ilinde baskın olan Türk seçmen sayesinde belediye başkanı Türk’tür. Türk azınlığın oranı % 35’tir, ancak bu oran, çevre kasabalardan son yıllarda gittikçe artarak gelen Türk göçü sayesinde sürekli çoğalmaktadır. Kırcaali kasabasından daha küçük olan Eğridere (Ardino), Cebel (Džebel) ve Mestanlı da (Momčilgrad) çoğunlukla Türk nüfusa sahiptir, fakat Kırcaali vilâyetinin beşinci kasabası olan Krumovgrad’ın (Koşukavak) nüfusunun çoğunluğu Bulgar’dır. Kırcaali ve yakın çevresi Geç Osmanlı döneminden bazı önemli siyasetçilerin ve bilim adamlarının doğum yeri veya soyunun dayandığı yerdir. Jön Türk lideri ve başvezir Talat Paşa ile ünlü Hititolog, arkeolog Tahsin Özgüç bunlardan sadece ikisidir.
Mariya Kiprovska, Machıel Kıel
BİBLİYOGRAFYA :
C. Jireček, “Einige Bemerkungen über die Überresten der Petschenegen und Kumanen im heutigen Bulgarien”, Sitzungsberichte der königlich böhmischen Gesellschaft der Wissenschaften (Sitzung von 21. Jänner 1889), Prag 1889, s. 3-30; Ž. Čankov, Geografski Rečnik na Bǎlgarija, Sofia 1939, s. 235-236; L. Melnishki, “Kurdjali”, Bulgarian Guidebook, [baskı yeri yok] 1963, s. 281-282; H.-J. Kornrumpf, Die Territorialverwaltung im östlichen Teil der europäischen Türkei (1864-1878), Freiburg 1976, s. 362; P. Soustal, Tabula Imperii Byzantini VI, Thrakien, Wien 1991, s. 160-161; N. Ovčarov – D. Hadžieva, Srednovekovniyat manastir v grad Kǎrdžali-Centǎr na Episkopiyata Akhridos (XI-XIV vek), Sofia 1992; Kǎrdžali ot traditsiya kǎm modernostta (ed. Čvetana Georgieva), Sofia 1998; M. Mihaylova, Kǎrdžali, Sofia 2000, s. 45-53; Sıddık Çalık, Çirmen Sancağı Örneğinde Balkanlar’da Osmanlı Düzeni (15.-16. Yüzyıllar), Ankara 2005, tür.yer.; Mehmet Delibalta, Batı Trakya Manevi Tarihi, Gümülcine/Komotini 2005, tür.yer.; P. Nazǎrova, Kǎrdžali, pogled kǎm minaloto, Kǎrdžali 2012.
Bu madde ilk olarak 2016 senesinde İstanbul'da basılan TDV İslâm Ansiklopedisi’nin EK-2. cildinde, 59-62 numaralı sayfalarda yer almıştır.