HOROZ YERİNE TAVUK ÖTER Mİ?

* Yenilmez ruh kantarda, ya da elektronik terazide tartılmaz. * Türk erkeklerinin rolünü küçülterek ve onları bertaraf ederek, yerlerini kadınlarla doldurmak istiyorlar. * Türk erkekleriyle başa çıkamayacaklarını anlayanlar, uyumuyorlar. Çocukları ana-okuluna toplayıp önlerine domuz yemeklerini dayadıktan sonra biraz rahatlamışlardı. * Bulgaristan'da son 50 yılda hiç çocuk şiiri kitabı basılmadı... * 'Biz Türk ailesindeki ortamı nasıl bozabiliriz?' sorusuna cevap aranıyor. * Köle olmak çok kolay! Ama kölelikten kurtulmak çoooook zooor olacak!

HOROZ YERİNE TAVUK ÖTER Mİ?

* Yenilmez ruh kantarda, ya da elektronik terazide tartılmaz.

* Türk erkeklerinin rolünü küçülterek ve onları bertaraf ederek, yerlerini kadınlarla doldurmak istiyorlar.

* Türk erkekleriyle başa çıkamayacaklarını anlayanlar, uyumuyorlar. Çocukları ana-okuluna toplayıp önlerine domuz yemeklerini dayadıktan sonra biraz rahatlamışlardı.

* Bulgaristan’da son 50 yılda hiç çocuk şiiri kitabı basılmadı...

* “Biz Türk ailesindeki ortamı nasıl bozabiliriz?” sorusuna cevap aranıyor.

* Köle olmak çok kolay! Ama kölelikten kurtulmak çoooook zooor olacak!

Biz, Türkler köle olmamış, edilememiş tek milletiz.

Kölelik yaşamamış olmanın tam anlamı yenilmez bir ruha sahip olmaktır.

Yenilmez ruh kantarda, ya da elektronik terazide tartılmaz.

Gücü ve kudretini ölçebilen, ancak ve yalnız tarih ve gelecektir. Biz göçe zorlandığımızda, arkada kalanlarımızın Türk ruhu yaralandı ve sakatlandı, özürlü kaldı.

Onların yanında, onlara arka olmak zorundayız.

Onları bulup ruhlarını ısıtmalı ve yüreklendirmeliyiz.

Kötülükler atölyesi

Bulgaristan’da devlet işine alınırken “ruhlu insan” aradıklarını işittiğim var. Son analizlerin gösterildiği üzere, Bulgaristan devleti ve kötülüklerin atölyesi olarak adlandırmak istediğim perde ardında gizlenen ve yalnız bizim nasıl "ehlileştirilebileceğimizi" düşünen koca-kafalı beyaz saçlılar, çok önemli bir sonuca varmışlar.

Görsel olarak, Türk erkeklerinin rolünü küçülterek ve onları bertaraf ederek, yerlerini kadınlarla doldurmak istiyorlar. Bu usul totaliter rejim zamanında da uygulanmıştı. Son göç dalgasıyla gelenler iyi hatırlayacaktırlar.

Altın kesim

Çok kişi, bu konu üzerinde çalışmış. Hele Türklerle ilgili tüm eserler okunmuş. Türkler, bir tip olarak incelenmiş. Türk erkeğini çelimsiz, gözleri şaşı, alnı basık ve asimetrik gösterebilmek için heykellere bile müdahale etmişler.

Zaten kaç heykelimiz var? Türk erkeğinin muhteşemliği omurgasında, sırtındadır ve boynundadır. Buralar küçültülsün emri gelmiş. Bilirsiniz, heykeltıraşlık işinde “altın kesim” kuralı esastır. Bozulunca yaratılmak istenen sima, ya ufalır ya da istendiğinde görkemli, heybetli ve muhteşem olur...

“Banya Başı Camii” önünden bakılınca, görülen “Sofya Anıtı’nın” altın kesim kuralına uymadığı, Sofya’nın bacaklarının uzatıldığı dikkatimi çekmişti. Bu olayı Şumnu’daki "1300 Yıl Bulgaristan" anıtında da gördüm. Sofya’daki Kültür Sarayı bahçesindeki heykelse o kadar hesap kitapsız yapılmıştı ki, yıkıldı ve söküldü. Şumnu (Şumen) iline bağlı Şeytancık (Hitrino) Belediyesi Çerna köyündeki Koca Yusuf Anıtı'nı inceledim. Sırtı yere gelmemiş, dört dünya alem pehlivanı Koca Yusuf bu heykelde altın çizgi dışında bırakılmıştır. Kural tamamen bozulmuş ve Türklere ilham olmasın diye, yürekleri kabartan bir abide dikilmesi engellenmiştir. Bilinen heykeltıraş Behçet Danaci, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 26 Temmuz 2011’de, aynı belediyede açtığı 4 metre yüksek ve 8 ton ağırlığındaki anıtla bu hatalarını düzeltti. Anıtı gören yerli Türk çocukları anında “Hayat Bayram Olsun!” şarkısını söylediler ve Osman Paşa şiirleri okudular...

Şöyle ki, birinci abidenin etrafındaki taşlar bile ufak seçilmişti. Yani Bulgar’ın perde ardında kaynattığı çarpık düşünce kazanından çıkan Türkleri, Türk erkeğini, Türk simasını ve imajını çelimsiz, güçsüz ve kuvvetsiz gösterme çabalarında şaşmaz tavırlıdır. Hedefte Türkleri küçültürken, Bulgar imajını büyütmek var...

Hırsız haydut, katiller başı Benkovski anıtını bilmem gördünüz mü? Dağ büyüklüğünde bir uçan beygir anıtı! Vola Bayırı'nda bir Bulgar tarafından tek kurşunla öldürülen çeteci Hristo Botev’in heykeli boyundan on defa daha büyük. Kafasını büyük göstermek için sakal salan ve saçını kestirmeyen haydutta, Vraça (Vratsa) şehri merkezindeki anıtta keşkek tasından büyük göz takmışlar.

Yeni hedefteki Türk kadını

Türk erkekleriyle başa çıkamayacaklarını anlayanlar, uyumuyorlar. Çocukları ana-okuluna toplayıp önlerine domuz yemeklerini dayadıktan sonra biraz rahatlamışlardı. Son günlerde yeniden sivrildiler ve konuşmaya başladılar. Bulgaristan’daki yakınlarımız ardı arkası gelmeyen bir iğrenç, eritip kimliklerini yok etmek isteyenlerin baskısı altında bulunuyor. Bu işlerin okul kapatmakla, Kur’an Kursları'nı yasaklamakla, müftüleri göçe zorlamakla olmayacağını; Türklerin sarı ot gibi dikilmediğini, yerde bittiğini; okul dışında da bilinçlenme yolları bulduğunu sezen Bulgarlar, bu gidişle İslam’la uğraşmaktan da el çekecekler gibi duruyor, çünkü İslam’a saldırdıkça, Türklerin saflarının sıklaştığı ve ruhlarının bilendiği gerçeği var ortada ve yaşamaya devam ediyor. Bir Türkün, Türk maneviyatla yetişmesi için mutlaka sünnet olması gerekmediği sonucuna varanlar, bir araya gelip sohbet etmelerinden de Türk kimliği oluştuğu neticesinde buluşmuşlar...

Artık Sofya Üniversite ve Bulgar Yüksek Okullarında Bulgaristanlı Türk kadınların, ailede ve hayattaki rolünü mercek altına almak istiyorlar. Kadınerkil Bulgaristan'daki Müslüman Türk toplumu ve geleceği gibi konularda, doktora tezleri hazırlanma işine ağırlık verilmiş. Düğün gelenek ve törelerimiz mercek altına alınıyor.

Geniş kapsamlı sosyolojik araştırmalar yapmakla görevli olan “Trend” anket ajansı, Türk, Pomak ve Çingene köy ve mahallelerine, kent ortamlarındaki etnik mekânlara girerek, sondajlar yapmış ve ilgili kurumlara sunduğu raporlarda “Hedef Kadın” olmalı yönelimini belirlemiş. Erkeklere soru soran yok. Şöyle ki yeni ortamda, sanki Türk ailede sözü söz dediği dedik erkek yok gibi…

Özendirilen kadınlar

Ailelerimizde horoz yerine tavuk ötmesini isteyenler, kadı tüyünün parlaması için ellerinden geleni yapmaya hazırlanmışlar gibi bir hava var ortamda. Bu paraların AB’nin “jender” merkezlerinden gönderildiğini düşünmeye başladım. Haskovo ve Kırca Ali’ye “Azınlık Ailelerde Sosyal Etkileşim” araştırma merkezleri kurmuşlar. Tayinler yapılmış.

“Bulgar Etnik Modeli'nde” böyle bir saçmalık yoktu. Anketçiler ancak dış kapıya kadar gelebiliyordu. Şimdi artık ellerinde dolu poşetlerle çalıyorlar kapı zilini. Mutfağa girip birlikte çorba yapmak, baklava açmak istiyorlar. Mutfağımızdaki iş bölümünü, düzenimizi mercek altına almak, ev ekonomimizi incelemek istiyorlar. Ev ekonomimizin mevsimlik yapısına da ilgi artmış. Bu yapıda kanının rolünü öğrenmeye çalışıyorlar.

Aile eğitimine ilgi de büyük. Çocuklara Türkçe masal kitabı okunup okunmadığına ilişkin sorular var ankette. Annelerin çocuklarına hangi masalları anlattığı ve okuduğunu, hangi ninni ve türküleri söylediği, bu halk edebiyatının esasında olanı öğrenebilmek için tercümeye vermişler. Türk evlerinde şiir kitabı olup olmadığını, hangi şairlerin sevildiğini ve benze sorular yöneltenler, Türk dilinin gelişmesinde, şiirin oynadığı rolü biliyor olmalılar. Bulgaristan’da son 50 yılda hiç çocuk şiiri kitabı basılmadı...

Sorulan cümlelerden biri

Yeni doğan çocuklar büyüyüp konuştukça, harfleri ve kelimeleri ana babaları çevrelerindeki insanlar gibi telaffuz etmedikçe büyümezler. Yere bakıp büzülürler. Her evde, her köyde ve yörede biraz farklı bir şekilde söylenir aynı kelime. Afacanlar için kelime kendiliğinden dizilen ve cümle olan, herkes için aynı anlamı kazanan bir değer olabilmesi için, kendi ortamında yaşamalıdır. Amaçlarında bu ortamı bozmak var anlaşılan.

Bu sorunun derinliğinde; “Biz Türk ailesindeki ortamı nasıl bozabiliriz?” sorusuna cevap aranıyor.

Anneler özendirilerek değişirse, evden çıkarsa, Bulgarlık ortamına karışmayı kabul ederse, kafaları karışabilir… Geçim sıkıntısı olduğundan dolayı maddi teşvikler etkili olabilir. Zaten paralar (AB) Brüksel’den geliyor. Anlaşılan planlar onaylanmış. Türk ailesi bozulmalı sonucuna varmışlar. Sosyal aktifliklere karışan Türk kadınlarının değişik biçimlerde maddi ve manevi özendirilmesi. Dernek STK v.b. başkanlıklarına kadın seçilmesi. Onların ve kendileriyle çalıştıkları Türk kız ve kadınlarının aile ortamından koparılması hedefe alınmıştır.

Bu program Çingene mahallelerinde ve Batı Rodoplar köylerinde artık uygulanmaya konmuştur. HÖH ve diğer parti yöneticileri veya Diyanet, bu derneklerin gözünü ne zaman açacak?

Bulgaristan'daki Türk Camiası'na ve Türkiye'deki kardeşlerimize ne gibi görevler düşmekte?

Nihayetinde bunları düşünmeye başlamak zorundayız.

Köle olmak çok kolay! Ama kölelikten kurtulmak çoooook zooor olacak!

( Devam edecektir)

Başak KILIÇ,

İstanbul

Bakmadan Geçme