HEPİMİZ KARDEŞİZ
Bizler, hepimiz ya insanlıkta ya da imanda kardeşiz. O halde memleketimizin ve yöremizin sorunlarını neden çözemyoruz? İşlerimiz neden iyi gitmiyor? Toplumdaki istikrarsızlılardan kaynaklanan sorunların neticesinde, bizim insanımız süratle ülkeyi terk etmeye devam etmekte...
HEPİMİZ KARDEŞİZ
Bizler, hepimiz ya insanlıkta ya da imanda kardeşiz. O halde memleketimizin ve yöremizin sorunlarını neden çözemyoruz? İşlerimiz neden iyi gitmiyor? Toplumdaki istikrarsızlılardan kaynaklanan sorunların neticesinde, bizim insanımız süratle ülkeyi terk etmeye devam etmekte...
Oysa bizim verimli kara toprağımız, tertemiz sularımız ve havamız var; tabiatımız, denizimiz ve nehirlerimiz harika. Alt ve üst yapımız mevcut, her şeyimiz var ama nedense bir türlü işlerimizi yürütemiyoruz.
Bence bütün bunlar zihniyet meselesi, insana ve hayata bakış açımızla alakalı.
Gelin hep beraber şu zihniyet meselesine bir göz atalım.
- Hayat, en büyük nimettir ve bunun merkezinde, varlığın en değerlisi insan vardır. En büyük proje insan projesidir.
- İnsanlar, kimliklerini seçemezler, onun için her kimlik şereflidir, değerlidir ve eşittir.
- Biz ecnebide değil, yabancı ülkede değil, analık yanında değil, biz kendi öz vatanımızda, Bulgaristan'da yaşamaktayız.
- Birileri bize elbise biçmeye kalkışmasın, çünkü kimine dar, kimine bol gelir, onun için kimse kimseye kimlik, kültür ve din dayatmaya kalkışmasın, bu çok yanlış olur ve bu zulüm olur.
- Kimse insanımıza, siyasi ve fikri görüş, yol dayatmasın ve tehdide kalkışmasın, o dönemler geçti. Bir daha bunlar yaşanmasın.
- Başımızda olan yöneticilerimiz, bu vasfı haktan aldıklarına göre, gayeleri ve işleri gerçekten halka hizmet olmalı, bir de şeffaf olmaları gerekir.
- Yöneticiler, halktan aldıkları yetkiyle, milletin olan devlet parasını, bütçeyi, sanki kendi parasıymış veya kendi partisinin parasıymış gibi, saltanat satarak, davranamaz, harcayamaz ve caka satamaz. Yöneticiler ve belediyeler, hiç ayrım yapmadan, herkese eşit hizmet etmekten sorumludurlar, aksi takdirde, millet ve devlet onlara hesap sorar.
Yoğrulmadan, şekillenmeden, pişmeden, yanmadan ve boyanmadan, adam gibi adam olunmuyormuş. Herkes kendine sorsun, ben buraya nereden ve nasıl geldim diye. Biliniz ki, bizim derdimizle dertlenmeyen, bizden değildir. Bir elim, yağda bir elim balda ile bu iş artık olmaz...
- Biraz geriye dönelim. Aralık 2016 tarihinde, şehitlerimizi anma gününde, Türkan çeşmesinde, çok tanıdık birileri, Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsünu, Türkiye'nin Sofya Büyükelçisi'ni, Bulgaristan Türkiye arası Parlamentolar Dostluk Grup Başkanı'nı, Bal-göç ve STK başkanlarını, çok değerli olan üst düzey konuklarımızı, hoparlörlerden yüksek volümlü senfoni müziği salarak, susturmaya kalkışmıştı. Ne biçim zihniyet taşımaktadır bu rezilliği önceden düşünüp, hazırlayanlar? Kimlerdir, kimdendir bu rezil herifler? Milletimiz adına üzülüyorum. Biz kimiz, neredeyiz ve ne yapmak istiyoruz? Mevki, makam için bu hiç yapılır mı? Ki bunları yapanlar, bizim milletimize, yöremize, şehitlerimize, davamıza, demokrasimize ve iki komşu ülke arasında olan samimi ve sıcak iyi ilişkilere de karşı olanlardır...
- Yöresini, töresini, insanını, milletini, dinini,kültürünü, diyarını, devletini ve bütün değerlerini bilmeyenler, tanımayanlar ve onlara sahip çıkmayanlar, bu milleti temsil etme hakkı - hukuku yoktur, olamaz da...
- Arkadaşlar, dostlar, bu işler kürekle, diploma, para, edebiyat ile olmaz, bu işler kürek değil, yürek ister, Yürek, hem de kocaman yürek, koskocaman.
- Arkadaşlar, unutmayalım ki, hayat inişli çıkışlıdır, zaman gelir birler bin olur, binler bir olur; ayaklar baş, başlar ayak olur; ama her ne olursa olsun, değerlerin ölçüsü, ne çokluk ne yokluk; ne zenginliktir, ne fakirlik; ne mevkidir, ne makam...
- Arkadaşlar, doğru istikamette, doğru yolda, dosdoğru olanlardan, prensip sahibi, adil ve şerefli insanlardan olmaya gayret edelim. Öyle olanları Allah da övmüştür, insanlarda övmüştür, Hatta, onlar öldükleri zaman düşmanları bile, ardından ağlarmış.
Bilek gücü. Finans gücü. İlim bilim gücü. Medya, basın, yayın gücü. Bu dört unsur olmadan değirmen çalışmaz. Eğer değirmen taşlarının arasına ekini vermezsek, değirmen kendi kendini öğütür, taşlar dönerken kendi dişlerini öğütür ve bitirir. Büyük bir değişime kollar sıvandı, birileri gönüllülerini verdi, ellerini ve yüreğini taşın altına koydu, ama birileri ise parmağını dahi taşın altına koymak istemedi. Mutlaka birileri bu davayı sırtına alır ve taşır. Birileri de bu davanın sırtına biner, kendini taşıttırmaya çalışır. Bizim kırmızı çizgilerimizi iyi belirlememiz ve kontrol etmemiz lazım. Maddelerin bile kırmızı çizgileri var iken, insanın kırmızı çizgileri çok daha hassastır. Birilerine göre kırmızı çizgisi mevki- makamdır, diğerlerinin para - puldur, bazılarının etiket - forstur, marka - model, Oysa bizler ise bu yola önce insan ilkesi adına koyulduk ve bu yolda devam ediyoruz...
Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun!
Feridun HALİL
Kirkovo DOST Partisi Koordinatörü ve Meclis Üyesi