GÖNLÜMÜ OKŞAR MEMLEKETİM…

   Akşam vakti, güneşin Karaburun'dan batışını ve memleketim Eğridere'yi kuşatan birbirinden güzel dağ yamaçlarının seyri insanın gönlünü okşuyor. Bu topraklar bizim doğduğumuz ve taptığımız bir cennet yuvası. Lakin, istemesek de, kader bizleri kopardı buralardan. Biz, birbirimize bu kadar yakın iken, şimdi aramıza dağlar ve denizler girdi. Göç, ayrılıkların iç acısıdır ve gurbetlerin en ağırıdır. Bu çileyi, ancak birbirinden ayrı düşenler bilir! Dağ, insanından oldu. Biz, dağımızdan koptuk…

GÖNLÜMÜ OKŞAR MEMLEKETİM…

    Eskiden buraları, içinden dere geçen küçük bir köymüş. Dere, kendine has eğrili bürülü bir suyolu çizdiğinden dolayı, buranın adı Eğridere (Ardino) olarak anılmaya başlamış.

 1920 yıllarının başında, buraya tıp doktoru bir Beyaz Rus yerleşmiş. Bu mülteci subay, aynı zamanda usta bir fotograf sanatçısıymış. Rivayete göre, kendisi bu bölgeyi dolaşarak, binlerce fotograf çekmiş. Kim bilir, belki de, şu an bu fotograflar Rusya'nın bir yerinde hala muhafaza edilmekte? Bir gün bir memleketlisinden mektup almış. Arkadaşı merakından, “ Yeni memleketine doğru ne var, ne yok? ” diye soruyormuş. Eğridere’de görevini ifa etmekte olan dostu da, ona cevap olarak şu dörtlüğü yazmış;  “Dve, tri kışti turski stil / do tyah edno minare / po sredata most izgnil / vot tebya Eğridere!” ( “ Eski usül iki- üç Türk evi / Yanında bir minare / Ortasında çürümüş bir köprü / İşte sana Eğridere!”) Bu dörtlük, küçük kasabanın eski halini çok güzel ifade etmektedir ve hala kulaktan kulağa dolaşmaktadır...

   Eğridere, artık tur operatörleri için cazip bir turistik bölge. Şeytan Köprü, Krivüs Kalesi, Kartal Kaya, Aladağ Tepesi ve Huş Ormanı (Belite Brezi) gibi yerler, yılın her ayında bir çok turistin ilgi odağı olmakta ve beğenisini kazanmakta.

   Şeytan Köprü, 15. yüzyılın başlarında Osmanlı hükümdarı Birinci Sultan Selim’in emriyle inşa edilmiştir. Arda nehrinin azgın sularına karşı, bugüne kadar dayanabilen bu mimari eser, Eğridere'ye 10 km. mesafededir ve Dedeler Köyü’nün yakınındadır. Köprü, beyaz mermer taş ve horasan harcı ile yapılmıştır. Köprünün uzunluğu 56, genişliği de 3,5 metredir. Orta nokta yüksekliği 12 metreye ulaşır.

   Bu şirin kasabanın yanı başında bulunan Huş Ormanı'ndaki tertemiz hava, akciğer ve bazı alerji hastalıklarının tedavisi için adeta bir nimettir. Eskiden Ak kayınlar olarak bilinen bu bölge artık  Milli Park statüsünde ve Rodoplar'ın en güzel yerlerinden biridir. Burası tabiat zenginlikleriyle dopdolu bir yer. Doğal varlığın, kendisi her yerde hissedilmekte; gökyüzünde, toprakta ve havada. Gökyüzünün ve yeşilliğinin varlığı; ferahlatıcı, huzur ve güven vericidir. Dalca sırtlarından görünmesi gereken harika günbatımı, yemyeşil otların, dağ çiçeklerinin ve ağaç yapraklarının serin fısıltısı, ayrıca ağustos böceklerinin dinmeyen serenadı ve kuş sesleri işitilir...

   Aladağ Tepesi, bölgenin en yükseği - 1241 metre. Her yıl bu tepede yer alan meşhur soğuk çeşmenin yanında, çevre köy sakinleri, sağlık ve bereket için Mevlidi- Şerif ve dualar okur. Kurbanlar kesilir. Bu gelenek Türklerin bu topraklara yerleştiği zamandan beri hiç kesintisiz sürdürülmektedir.

   Bu cennet diyarı son ziyaretimde, buralardan Türkiye'ye göç etmiş bir grubun vedalaşma sahnelerine tanıklık ettim. Hüzün dolu tebessümler, yanaklardan süzülen göz yaşları gördüm. Gidenler otobüsden, usulca el sallıyorlardı uğurlayanlara ve huş ağaçlarına. Belli ki, yine geleceklerde buralara, ulu kayın ve meşe ağaçları altında yatan dedelerinin mezarlarına…

   Akşam vakti, güneşin Karaburun’dan batışını ve memleketim Eğridere'yi kuşatan birbirinden güzel dağ yamaçlarının seyri insanın gönlünü okşuyor. Bu topraklar bizim doğduğumuz ve taptığımız bir cennet yuvası. Lakin, istemesek de, kader bizleri kopardı buralardan. Biz, birbirimize bu kadar yakın iken, şimdi aramıza dağlar ve denizler girdi. Göç, ayrılıkların iç acısıdır ve gurbetlerin en ağırıdır. Bu çileyi, ancak birbirinden ayrı düşenler bilir! Dağ, insanından oldu. Biz, dağımızdan koptuk…

  Ama ben yine de, ” Biz ayrılsak da, yine beraberiz!” diyorum.


Mümin ALTINDİŞ,

Emekli Öğretmen

Bakmadan Geçme