FAHRİYE GÜNEY 'BİR RUMELİ SEVDALISIYIM'

Politika gütmeden, 'demir perde' arkasında olanları görüp bilmeden, Allah'ın bana bahşettiği Balkan havası sesiyle çığırdığım türkülerimizle mutlu büyüdüm ben. Daha sekiz yaşındayken, babam beni Raim ağabeyim ile saz almaya gönderdi. O sazı ben kardeşim Rafet ile çalardım, diğer kardeşlerimde türkü söylerdi. Tıpkı bir koro gibi. Bu arada büyüklerimiz hep Türkiye'ye sevdalı hikayeler anlatırlardı bize. Hele Bursa'nın adını, daha o yaşlarda kazımıştım aklımın bir köşesine. Hayal kurduğum zamanlarda, Bursa'yı da katardım hesaba.

FAHRİYE GÜNEY; "BİR RUMELİ SEVDALISIYIM"

   1977 yılında, Bulgaristan'ın Kırcaali şehrinden Türkiye'ye göçmen olarak geldim. Önce İnegöl'e yerleştik ve daha sonra ben Bursa' ya yerleştim. Babam Mustafa Çavuşoğlu ( Macırın Hayriye'nin oğlu), o günlerde hem köylerin ihtiyaçlarını gideriyordu hem de köy okulumuzda hizmet veriyordu. Aynı zamanda mevlit okuyordu. Annem Hazêl ise Kuran'ın tamamını ezbere biliyordu. Ailemin akıcı ses güzelliğini, Allah, çocuklarına da bahşetmişti  ve benimde sanata giden yolumun başlangıcı ailemdi. Tütün tarlalarında, buğday ekim alanlarında, çayırlarda, bayırlarda, derelerde, tepelerde hep türküler çığırıyordum. Biz altı kardeştik, ben altı kardeşten üçüncüsüyüm (Ablam Bahriye 31 yaşında rahmetli oldu.)

    Politika gütmeden, 'demir perde' arkasında olanları görüp bilmeden, Allah'ın bana bahşettiği Balkan havası sesiyle çığırdığım türkülerimizle mutlu büyüdüm ben. Daha sekiz yaşındayken, babam beni Raim ağabeyim ile saz almaya gönderdi. O sazı ben kardeşim Rafet ile çalardım, diğer kardeşlerimde türkü söylerdi. Tıpkı bir koro gibi. Bu arada büyüklerimiz hep Türkiye'ye sevdalı hikayeler anlatırlardı bize. Hele Bursa'nın adını, daha o yaşlarda kazımıştım aklımın bir köşesine. Hayal kurduğum zamanlarda, Bursa'yı da katardım hesaba.

   İlkokulu köyümde, ortaokulu İsmailler (Boynovo) ve gimnazyayı da Kırcaali de okudum. Komünist rejimin birilerini başımıza diktiğini ve örf adetlerimizi uygulatmamak için kadınlarımızın ferece ve şalvarlarını yırttırıyor, okullarda ise Türk öğrencilere " Ben Bulgar'ım. (Az sım Bılgarçe)" sloganını sesimizin çıktığı kadar söylettiriyorlardı. Allah’tan ki okuldan evimize döndüğümüzde, büyüklerimizin aldığı tedbirleri seziyor ve onları sesliyorduk. Özümüzün Türk olduğunu, başka özümüz olmayacağını anlatıyorlardı... Hatırlıyorum, 1969 yılında, Nov jivot gazetesinde kim bilir ne zorluklarla yazılan bir Niyazi Hüseyin Hoca'nın yorumunda "Vatan ve Mustafa Kemal Paşa" destanının yazarını, Şair Ferhat'ı anlatması beni haddinden fazla çok etkilemişti. İlk defa Atatürk'ü Türkiye'm diye bilmiştim ve o anda bize orada neden Osmanlı artıkları dediklerini kavrayabilmiştim...
   Kırcaali ve yöresi, benim bildiğim, bana göre, dünyanın merkezi ve en güzeliydi , göç etsem de hiç unutmadım oraları , hatta rüyalarımda hala büyüdüğüm yerleri görüyorum. Çocukluk yıllarımdan bugüne bir çok şiirler yazdım, Rumeli türküleri albümleri çıkardım ve bir zamanlar Bursa yerel gazete ve dergilerde  köşe yazarlığı yaptım, ayrıca Radyo EN’de “Göçmenlerin Sesi” programını hazırlayıp sundum.

   Evrenselliğe giden yol - özden , gelenek ve göreneklerden geçmek demektir; geleceğimizi , dinimizi ve dilimizi korumanın, kültürle mümkün olduğunun bilinci ile, yeni nesillere aslımızı aktarmak olmalıdır amacımız.Bende elimden geldiğince, sanatım ile türkülerimizi var etme çabasındayım.  Şimdiye kadar 12 Rumeli türküleri albümü çıkardım. İki romanım ve dört tane şiir kitabım var. Baskıya hazır yeni bir romanım daha var.  Rumeli televizyonunda her salı günü “Göçmen Sefası” isimli programı sunuyorum. Ayrıca konser organizasyonlarına katılmaya devam ediyorum. Bana 05365158897 nolu telefondan her zaman ulaşabilirsiniz.

Fahriye GÜNEY,

Halk Sanatçısı


 

 

Bakmadan Geçme