EBEDİYETE GÖÇEN ŞAİRLERİMİZİN ESERLERİNDEN SEÇMELER
Kuşlar kanat açıyor / kuşlar kanat açıyor ufukta, / Kanat üzerinde / ufuk gülüyor.
EBEDİYETE GÖÇEN ŞAİRLERİMİZİN ESERLERİNDEN SEÇMELER
MEHMET BEHÇET PERİM
( 1896 Nevrokop /Gotse Delçev/ - 1965 İzmir )
GEÇİT VER KAMÇI
Kenarında ölgün yatan milletim
Uyanmağa muhtaç...Budur zahmetim.
Bunun için çarpar göze mihnetim
Dertlerim çok,sorma,ah,Deli Kamçı!
Ecdadımdan kalmış bahçeler, bağlar
Uyuklayan kardeş elinde ağlar...
Eldeki varken yokluk kalbimi dağlar
Buna yanar gönlüm,ey dertli Kamçı!
En büyük köyde bir tek mektep yok
Mektepsiz köylerde dinden eser yok,
Sarıklı çok,lâkin dindar olan yok
Bilgisizlik yakmış milleti,Kamçı...
Elleri doğru atarken ayak
Yan gelerek yatmıış milletime bak,
Hayat kavgasında geri kalacak
Bunu düşünür de ağlarım Kamçı...
Her köy odasında kaldım bir gece
Milletin derdini soruştum; nice,
Umutlu devalar sundun gizlice
Allah'tan şifalar dilerim,Kamçı...
Yola çıktım erken...Sabah olmadan
Bin dağ aştım hâlâ yorulmadan
Ulaşsın efkârım,akşam olmadan
Koşayım yolumda...Geçit ver,Kamçı!
1923
LÜTFİ PERÇİN
( 1902 Tırnova -1970 İstanbul )
GÜZEL TUNA
Güzel Tuna,mavi Tuna
Gözleri hep nemli Tuna,
Bizden uzak yaşamanın
Hicranıyla yaslı Tuna...
"Uzun kavak yeşillendi
Derdim yine tazelendi"
Bu türkünü hem dinledim
Hasretinle hem inledim.
Mevsimlerin en güzeli
Şimdi bahar sardı seni,
Bülbüllerin şakıdıkça
Ruhum arar sorar seni,
Nazlı güzel,şirin Tuna
Dört mevsimi renkli Tuna,
Ayrılığın acısıyla
Talihine küsen Tuna.
Tam beş asır biz seninle
Kaderinle,gür sesinle,
Neşe içtik sularından
Güzel Tuna boylarından.
Hicran dolu duygularla
Çağıldayan o sularla,
Sen ayrıldın bizden Tuna,
Attın bizi tundan tuna.
1969
MEHMET FİKRİ
(1908 Omurtag/ Osmanpazarı / - 1941 Sofya )
KAVAL
Sönerken günün son şuaları
Akşamın yası sardı dağları
Yetmezmiş gibi kasveti güzün
Çöktü kırlara derin bir hüzün.
Ağlayan süküt içinde çoban
Vecde gelerek ruhunu saran
Kara günleri mahzun ve gamlı
Alıp üfledi dertli kavalı...
İnliyor kaval tıpkı Ben gibi
Kim bilir belki onun da kalbi
Ne kadar mahzun,ne kadar kırık?
Kahkaha değil,bu bir hıçkırık...
Ağlıyor kaval,inliyor yayla
Nedir Yarab bu vaveylâ?
İnliyor kaval dertli mi yoksa
Nedir bu keder,neden bu gussa?
Elemin nedir ey kaval,söyle...
Hicran mı seni inleten öyle?
Dalgalanıyor sesinde melâl
Anlıyorum:sen benimle hemhâl!..
Hasta şiirimin hazin anğmesi
Gibi ağlıyan o yanık sesi.
Hicran veren mi ey kaval sana
Saklama,söyle derdine bana...
Hicranzadeyim analat,dinlerim
Senle beraber ben de inlerim...
Söyle ey kaval,ey vatan-ı cûda,
sevgilin nerde,vatanın hangi dağ?
20 Kasım 1939
HASAN KARAHÜSEYİNOV
(1925,Sevar /Caferler/,Razgrad - 1992,Sofya )
ON DÖRTLÜĞE DAĞILAN
-a-
Gözümde yaş yoktu ya,ağlama dediler
Boş yere bağrını dağlama dediler
Benim de bir gülüm var dedim dostlara
El gülüne gönlünü bağlama dediler.
-b-
Bir şeyim yok diyemem şu yeşil dağlar benim
Şarabım tükenmiyor şu yeşil bağlar benim
Esrimişim derinden gülmek bana verilmiş
Ama yalnız kalınca yüreğim ağlar benim.
-c-
Eleme acıya kapılma gönül
Bir masum gülüşe satılma gönül
Gül deyip dikene el uzatma
Paslı bir neştere takılma gönül.
-g-
Lodostan kabarmıştı dalgası bu denizin
Kaybolursan gözümden sularda kalır izin
bir gün durgun görürsün denizi de beni de
Kabarmaz sanma sakın bu dalgalar yeniden.
-h-
Yeşil dağlara girdim gözüm dallarda kaldı
İmrensem de uçmayı çok görmedim kuşlara
Yürüdüm aldırmadan yolumda yokuşlara
Ben gittim ortalıktan gözüm yollarda kaldı.
ETEM ÜTÜK
( 1925 Gorotsvet /Ütükler/,Razgrad -1989 İstanbul)
İHTİYAR YOLCU
Uzaklardan ağır ağır gelirsin
Dur, bir haber. söyle İhtiyar Yolcu,
Bizim eski yurdu belki bilirsin
Dur, bir haber söyle İhtiyar Yolcu!
Nazlı Tuna coşup akmazmış .artık
Bülbülleri güle bakmazmış artık, ,
Kızları türküler yakmazmış artık
Dur, bir haber söyle İhtiyar Yolcu!
İşittim ki orda çiçekler solmuş
İşittim ki orda bir hazar olmuş,
İşittim ki orda ıstırap bolmuş
Dur, bir haber söyle İhtiyar Yolcu!
Dertli anasını buldu mu. Aliş?
Acep gözyaşını sildi mi Aliş?
Bilmem ki öldü mü, kaldı. mı Aliş?
Dur, bir haber söyle İhtiyar Yolcu!
Niçin susuyorsun, söylemiyorsun?
Kederli gönlümü eğlemiyorsun?
Ah! Tuna boyunu sen biliyorsun
Dur, bir haber söyle İhtiyar Yolcu!
HÜSEYİN OĞUZ
(1926 Kestanyovao /Kestane/,Tırgovişte /Esk Cuma - 2007 Ankara)
İÇİMDEKİ SES
Öbek öbek çiçek açmış şu yurdun
Bahçesinde renksiz bir gül kalmamış,
İzi kaybolmuş gür dağdaki kurdun
Dağlarda susan tek bülbül kalmamış.
Meleyen kuzusu var çayırların, .
Her yerde ahengi var bayırların,
Zevkine hiç doyum olmaz kırların
Bu yurtta .açmadık tek gül kalmamış.
Kokuya gömülmüş gördüğün dağlar
Dağlarda gümüşten dereler çağlar,
Böyle yerlerde hiç gönül mu ağlar?
Bu yurtta ağlayan gönül kalmamış.
Ağlayan gönül mü dedin kalmamış,
Kimin gönlü dertle sor bunalmamış?
Hangi gönül acep kana dalmamış?
Her gözün içinde görünmez yaş var.
Hangi· yeri bunca ıssız kürenin?
Ahengi . kalmamış hiçbir derenin
Ölümle konuşan her bir zerrenin
İçinde. ne derin bir ağlayış var.
Ötüyor sandığın bülbül ağlıyor,
Her ötüşü binlerce yürek dağlıyor
Göster sular hangi yerde çağlıyor,
Çağıltı değil
AHMET ŞERİFOĞLU (ŞEREFLİ)
( 1926,Hlebarovo /Torlak(,Razgrad -2000,Bursa/
BEŞİNCİ KATTA, OTUZÜÇÜNCÜ ODADAKİ ARKADAŞLARIMA
Şu üstü başı kireçli gençler, yıllardır iskelelerde
çalışırlar,
Yıllardır ekmeği, cigarayı, güçlüğü paylaşır
aralarında
Ve inip iskelelerden· geceleri sırt sırta uyurlar
Aynı insanları hatırladım bu akşam.Neden?
Neden yıllardır hepimiz başlıbaşına yaşadık?
Dostlar, zor bu kalabalık içinde yalnızlık!
Her gün resmiyet... oturduğumuz oda... tramvay .
Tramvay ... oturduğumuz oda ... resmiyet tekrar .
Ve insanı bir küçük görme hali diğer yandan
Gülüşlerimiz, deyişlerimiz bile klişeleşti
Fakat dostlar hayat tramvay değil ki
Apartman da değil
Ne de resmiyet ...
Dar geliyor bana bu verdiğiniz dünyalar dar!
Bana bu çoklardan o kadar bir az verin ki
İçine sığmış olsun bütün büyük dünyalar ...
Yıllardır bu yolda başlıbaşına yaşadık!
Zor dostlar, zor bu kalabalık içinde yalnızlık!
Şu üstü başı kireçli gençler her gün iskelelerde
çalışırlar
Ekmeği, cigarayı, güçlüğü, aydınlığı paylaşırlar
aralarında
Ve iskelelerden inip geceleri tahta yataklarda
paylaşamadıklarını paylaşıp da uyurlar
Ayın insanları hatırladım gene bu akşam.
Neden?.,
MEFKÜRE RİZA MOLLA
(1927 Dobriç /Hacıoğlu Pazarcık/ - 2007 Paris,Fransa)
KAFDAĞI
Kafdağı aşınmış insanlar
Kafdağı kader dağı
Hani o demir kursaklı dağ !
Bugün gibi aklımda
Ninemin anlattığı .masal
O kış geceleri
Soba sessizce yanar
Dışarıda soğuk iğne iğne
Etraf su gibi aydın ...
Hey benim uykularımı delen
Ve beni uçurumlara götüren
çocukluğum
Kaygı çoktu o zaman
Kaygı, bir arpa boyu büyümek
Kaygı
Kafdağı'nı delinmiş görmek
E' cüc-me'cücleriyle ...
Haber geldi şimdi
Hem kurttan hem kuştan
Hem havadan hem sudan.
Haber geldi uzaktan ve yakından
Haber işte
Haber geldi vesselam
Kafdağı aşınmış, diyorlar!
Ama kolay olmuyor bu iş
Kolay incelmiyor maden dağı. ..
Her gün sabahtan akşama
Mazlumlar onu yalar ...
LÜTFİ DEMİR
( 1929,Rakovski /Kuyucak/,Razgrad -1990,Sofya )
KENDİ KENDİME
Neden gene böyleyim,rahatsızım bu gece,
İçimde bir karışık,durgun hisler nedendir?
Yorgunluğun saçını sıvazlarken gizlice,
Hırçın şevk aynasından çöl akisler nedendir?
Vazifem mi bitmedi,yapılacak işim mi var,
Herhangi bir yürek mi incittim bilmeden?
Yoksa kapısını mı kapattı azizi dostlar
Yarın kazancımızı beraberce yemeden?
SABAHATTİN BAYRAMÖZ
(1931 Dobriç/Hacıoğlu Pazarcık/ - 2013 Bursa/
KARABASAN
Gözlerimi yitirdim
Renkler kana boyandı ışık karmaşasında
Doruklar düzlüğe dönüştü;
Sesim sokaklarda tutsak,
Onurum kamburum oldu
Gözlerimi yitirdiğim gün.
Gizlerimi yitirdim
Issız yörüngesinde dondu yürek
Sevgilerim kalakaldı karanlık pusularda;
Silinince geçmişle geleceğin anlamı,
Hangi dilde ağlayıp
Hangi dilde güleceğimi,
Anılarımda dostlarımı nasıl bulacağımı
Bilemedim
Gizlerimi yitirdiğim gün.
İzlerimi yitirdim
Gizemli bir boşluğa gömüldüğü zaman
Öz saygımın burcundan yıldızlar kaydı.
Kimliğim prangalı;
Babam bile mezarında yabancı oldu bana
İzlerimi yitirdiğim gün.
Gözlerimi yitirdim
Gizlerimi yitirdim
İzlerimi yitirdim
Adımı elimden aldıkları gün.
RECEP KÜPÇÜ
(1934,Kuklen / Kuklene/, Plovdiv - 1976,Varna)
HASBİHAL
Hadi dost bildiklerim,
Yürüyelim.
Ben durgun sulara istemem yansımak,
Akar suları severim,
Akar sular gibi
Akar giderim yolumda yaya yapıldak.
Çıkın siz de, siz de çıkın,
Çıkın gizlendiğiniz kuytudan.
Esen rüzgarın sessizliği
Uyandırır uyandırmaz uykudan,
Şöyle, seher vakti düşelim yollara
Canınız sıkılmaz benimle yürürseniz;
Aç ve susuz kalsanız da ara ara,
Mevsimine göre ahududu toplarım size
Fındık toplarım.
En berrak,
En temiz kaynaklardan
Su getiririm size avuçlarımın içinde
Aç komam, susuz komam sizi,
Üzülmeyin,
Ben alelade insanlardan öğrendim
Değerini, yüceliğini kardeşliğin...
Ortalığın karardığına aldırmayın,
Gözlerimin feri aydınlatacak yolunuzu.
Sarışın kız örneği ay da doğar biraz sonra,
Ağaçlar altına çekilen ürkek karanlıklara
Terk ederiz uykumuzu...
Hadi dost bildiklerim,
Yürüyelim.
Yollar, yürüyen yolcuları sever,
Yollar, yolcuları varsa gülümser.
Bir gün sona erince tuttuğumuz yol,
Bilirim, ürkeceksiniz birden bire,
Zira her şeyin sonudur insanı tedirgin eden:
Dostlukların sonu
Aşkların sonu
Yolların sonu...
Fakat ürkmemek gerek, asıl mesele,
Çiğnenmiş yolun bitişinden öte gitmekte,
Biz gitmeliyiz,
Kalblerimiz pusula olacak oradan öte...
ÖMER OSMAN ( ERENDORUK)
( 1934,Zvanarka/Yunuzköy/ Krumovgrad/Koşukavak/-2007,İstanbul )
GENÇLİK
Bir rüzgar esti...
Sararmış yapraklar· döküldü dalından.
Bir mevsim geçti...
Gene gelecek ...
Gençliğim! ...
İncim benim ...
Elim, kolum, varlığım
Sevincim benim ...
Sen nereye?
Ben ne geldiğini duydum senin
Ne misafir kaldığını bir kaç zaman
Ne de yıllardır coştuğıınu kanımda.
Ama gidişini görüyorum gözlerimle.
- Beni terk eden dostlar örneği-
Koptuğunu duyuyorum içimden çatır çatır
Sen gidince neyim kalacak tenimde
-Zaten neyim kaldı ki kötülüklerden gayrı-.
Bir vücudum var kasırgaların yıprattığı
Bir de kalbim kaldı kemirilmiş kıtır kıtır
İnsanlara ufak-tefek bir yardımın varsa eğer·
Onu sana borçluymuşum meğer ...
Bugün, yarın ak düşecek saçlarıma
Gözlerimi saracak bir gök duman ...
Gitme gençlik gitme gitme dur aman!
Sensiz beçeremeyecek işlerim var nice
Tutunduğum bir tek dalımsın işte
Beni terk etme zamanından önce ...
LÂTİF ALİ
( 1935,Diçevo /Kemalköy/,Silistre -1999,İstanbul )
RUMELİ TÜRKÜLERİ
Şu bizim Rumeli türküleri yok mu?
Sırılsıklam bir sevda,buram buram bir özlem.
Bir hançer mi saplanır yüreğime,bir ok mu?
Canevimde sancısı,gözlerimde puslu nem.
Efkârlanmaya görsün bir kere deli gönül
Alır başını gider Urumeli'ne
İner yârin bahçesine
Gülden geçilmez.
Fincan gibi güllerin arasında
"Kırmızı gülün alı" seçilmez.
Taşa,demir can veren mahir ustalar
"Fincanı taştan oyarlar"
Oyarlar da
İçine yüreklerinin sevdasını koyarlar.
Sevda çiçekleriyle gönül örsünde
"Demirciler demir döver tunç olur..."
Karasevdaya benzer türkülerimiz;
Düşürmeye görsün yüreklerine harlı ateşi
Söndürmesi güç olur.
Şahlandı mı "kol başının kır atı"
Dostlar bayram ederdüşman irkilir
"Yol görünür gazilerin garip serine"
Sökülür çadırlar,tuğlar dikilir...
İpek bir halıya benzer köşkünde
Vardar Ovası,Tuna Yalısı
Estergon'dan bir ezgide savrulur
Kızıl bir bayrak gibi
Yüreğmin yarısı:
"Akma Tuna, akma bre şahin aman
Ben bir dertliyim
Yâr peşinde koşan kara bahtlıyım."
Ah şu bizim Rumeli türküleri...
Onlarda ağlar,onlarda güleriz
Gizem tünelinden geçercesine
Düriye'nin kalaylı güğümlerinden
Bir tas ayran
İçercesine.
MUSTAFA MUTKOV / MUTLU /
(1935 Gorsko Slivovo,Loveç/Lofça/- 1997 Sofya )
KUSURA BAKMA İSTANBUL
İşte kalem
İşte kâğıt
diyor ağabeyim
Şiir yaz
Destan yaz
Güzelliğe dayanır mı şair yüreği?
Bak,İstanbul ışıl ışıl
Üstü başı deniz kokuyor
İnsanları iç içe girmiş
Gözleri kamaştıran
Bakışları eriten güzelliği yaz.
İster hayırsız de bana
İster yeteneksiz
Ne dersen de
Suçu yalnız bende bul:
Söz bulamıyorum güzelliğini anlatmaya
Büüüyülüyüm
Sana bir şiir yazamadım,Kusura bakma İstanbul!..
1991- İstanbul
ALİ BAYRAM
(1935 Çernik/Karalar/,Silistre - 2011,Çernik /Karalar/,Silistre)
KÜÇÜK BULGAR MEZARLIĞI !
Şu karşıda gördüğüm küçük Bulgar mezarlığı
Soykırımı devrinin acı hatırası
Kabirler üstündeki solgun açan çiçekler
Bulgar adı altında yatanların yasıdır.
Buna benzer mezarlık görmedim hiçbir yerde
Ne İsa’nın hacı var, ne ağacı, ne gülü
Bu mezarlık kanayan yaradır yüreklerde
Toprağında yatanlar kalbimizde gömülü.
Mezar taşlarındaki eski Bulgar adları
Biz Türkler'in gözüne bir ok gibi batıyor
Istıraplar içinde geçmiştir hayatları
Küçük Bulgar mezarlığında koca Türkler Yatıyor !
Ali Bayram
MUSTAFA ÇETE
(1936 Dyankovo / Kalova/ ,Razgrad - 2014 Dyankovo / Kalova /,Razgrad)
MAHKEMESİZ ve HAKİMSİZ OLDUM MAHKÛM
10 kasım 1989 yılı
Demokrasi yeli
Süpürdü Jivkovçuları
Ve atıldı Demokrasi devrimin temeli
Selamete ulaştı talihsiz başım
Yeniden devam etti yaşam savaşım…
3 Ocak 2011 yılı
75 oldu yaşım
Ben ki, kaderin kulu
Yaşamak için yaşamı
Devam edecek Yaşam savaşım’
03.01.2011
Dyankovo – Razgrad
FAİK İSMAİLOĞLU ( ARDA )
( 1936 Yabılkovets /Elmalı /, Kırcali- 1995 Ardino )
YAŞIYORUM
İlk horozlarda bastılar evimi
Kelepçe vurdular nasırlı ellerime
Alıp götürdüler,götürdüler...
Bir daha geri getirmediler.
Dondurucu bir kış gecesinde
Yağlı kurşun saplandı canevime
Bir demet gül gibi,karanfil gibi
Saçıldı al kamım karın üstüne...
Beni öldü sanmayın,yaşıyorum.
Ellerim,masum ellerim
Kerpiç diziyor yeni yapılarda
Ellerim,garip ellerim
Roodop çayırlarında ot biçiyor hışır hışır...
Elerim,katranlı ellerim
Tütün topluyor Alançayır'ın orda...
Gözlerim parıldıyor,Mehriban'ımın gözlerinde
Kalbim Ertan'ımın göğsünde çarpıyor
Ayaklarım yürüyor Andızlık dağlarında...
Beni öldü sanmayın,yaşıyorum
İçimde tonlarca hınç,
Tonlarca sevgi taşıyorum.
OSMAN AZİZ
( 1937 Neofit Bozveli /Alfatlı /,Kırcali - 2007,Krumovgrad/Кoşukavak/ )
SÖYLEME BU KADAR
Bu senin en büyük zenginliğin
Kaybedeceksin sesini dediler
Türkü söyleme dediler
Sabahtan akşama kadar.
Nasıl sabredilir karşınızda
Deliorman'da nasıl susulur?
Nasıl durulur çıldırmadan?
Öpülmedik yanak önünde inat kırmızı?
Dayan dayanabilirsen
Yarasız gözler yaralarken insanı
İnat yeşil ..
Sus göreyim karşısında
Yolumu kesen Fikriye kızın
Söyleme bu kadar dediler
Kaybedeceksin sesini. ..
Sessiz kalmak zor, zor olmasına
Ama, kızların ses istedi benden
Deliorman ...
Saçları gibi dalgalı, dişleri gibi beyaz.
Onları sevdim de söyledim bunca,
Ne yapayım? ..
Bunun için korkmuyorum bu gün
Sesim kalmadı diye.
Sevgiden mi korkayım?
xxx
Dün Rodoplar'da buldum bu sesi
Bugün kaybettim Deliorman'da
Yarın yine burada bulursun, dediler
Cömerttir benim toprağım, bulurum. ...
Deliorman esirgemez bunu benden
Nasıl yapsak da beraber olsak seninle
Hem de ömrün sonuna kadar beraber?
Ama bu defa sesim olmayacak
Sessiz çıkacağım kırl
Sessiz döneceğim.· ..
Yoluma yine çıkarsa
Sessiz seveceğim Fikriye kızı. ..
Ama, sen beni sessiz de seversin, bilirim.
Bir ananın dilsiz evladını sevdiği gibi.
Aldın sesimi Deliorman ...
Al, helâlim olsun ...
Ne kıskanılır zaten senden?
Ecdatlar can kıskanmamış
Ben bir parça mı kıskanayım bu candan?
Aç kollarını Deliorman, geliyorum .
İster düzün olsun, yokuşun olsun .
Bunca öter kuşunla birlikte
Bir de ötmez kuşun olsun ...
DURHAN HASAN HATİPOĞLU
( D.1937 Rabovo (Hocaköyü ) Haskovo(Hasköy) - Ö.2018,İstanbul.)
VURDULAR
-Soykırım şehitlerine-
Gökyüzünden saf saf olup üç melek indi;
Vurdular,
Gözleri gülmek, elleri sevmek içindi.
Vurdular,
Kızıl bir karanfil açtı sol kaşının başında;
Vurdular,
Numaralı, prangalı, henüz yirmi yaşında.
Yatıyor,
Güdümlü bir mermi gibi yumulmuş eli;
Yatıyor,
Kınında bir hançer gibi ağzında dili.
Yatıyor,
Yıldız kaydı, izi kaldı göklerde;
Yatıyor,
Ebediyen mezarı var yüreklerde!
1985
NACİ FERHADOV
(1940 Dâdovtsi /Dedeler/Kırcali - 2013,Sofya)
GEÇ ANLADIM
Gözlerimi açtıkça perdeye varıyorum.
Kapadıkça, bugüne yerleştim adım adım.
Ne zamansa yoluma çıkacak olan kadın
sokmuş bir çıkmaza beni
bırakmış, geç anladım.
Bu acayip mezarlıkta bir şeyler arıyordum,
benliğimi çiğneyerek yıllarca adım adım.
Geniş geniş açılan kapıların ardından
bana uzanan eller
tırnakmış, geç anladım.
Düşüncemi dondurdular, yırtık sesimle sordum.
Yanıtlayan dudaklar sırıttı adım adım.
Çizdikleri yolların en "yapıcı" niyeti
hırçın ayaklarımı
kırmakmış, geç anladım.
Elde sıfır, akılda bir, hırpalanmış ve yorgun
geldim kapınıza, yürüdüm adım adım...
Yapacağım bir tek iş, bildiğim gerçekleri
sağırların kulağına
haykırmakmış, anladım
LÂTİF KARAGÖZ
(1939 Bojurovo /Pınar Beşevli/,Razgrad - 2009 Çorlu)
ANA DİLİM
İlk göz açtım duydum seni
Anam gibi ana dilim.
Büyüledin o an beni
Çiçek açtın kilim kilim!
Ninnilerim senle oldu
Rüyalarım senle doldu
Verdiğin hazlar ne boldu
Nar gibisin dilim dilim!
Bilgileri siperledim
Ellerinden güç derledim
Yollarında ilerledim
Kucak açtı bana bilim!
Türk’ün ayağı elisin
Yüreğinin gür selisin
Kültürümün temelisin
Benim eşsiz ana dilim!
Sen dünyada var oldukça
Gönlümüzde yâr oldukça
İçimizde har oldukça
Ana dilim tek sevgilim!
Mayıs – 2000
МEMEDALİ ORUÇ
(1943 Benkovski /İkizce/,Dobriç /Hacıoğlu Pazarcık/ - 1987,Dobriç)
GÜLMEK
Ağaçlar el ediyor
ağaçlar el ediyor güneşe
Yeşil üzerinde
güneş gülüyor.
Kuşlar kanat açıyor
kuşlar kanat açıyor ufukta,
Kanat üzerinde
ufuk gülüyor.
Günler
dal gibi yeşil
Günler
kuş gibi kanatlı
Günlerin üzerinde
anılar gülüyor.
Sevgi yanıyorken anılarda
Ateş üzerinde
Çocuk gülüyor.
1979
TAHSİN EBAZER CAN
(1945 Paisievo /Dogancılar/Silistre - 2012 İsperih /Kemallar/ Razgrad
ANADİLİM
Sensin benim dilimde
Türkçe kitap elimde
Renkli açmış gülümde
Güzelsin anadilim...
Tüm dünya seni tanır
Bilmeyenler utanır
Alkışlarla kutlanır
Güzelsin anadilim...
Yoktur dünyada eşin
Nice parlar güneşin
Tüm kalplerde ateşin
Güzelsin anadilim...
Bahar gibi tazesin,
Her yerde çınlar sesin,
Şarkılara güftesin,
Güzelsin anadilim...
Bir altındır her hecen,
Sen ne de hoş sevecen,
Herkesi mutlu edecen,
Güzelsin anadilim...
Dereler gibi taşkın,
Nice yücedir aşkın,
Kimse bakmasın şaşkın,
Güzelsin anadilim...
Tüm kalplerde yaşarsın,
Ümitlere koşarsın,
Güçlükleri aşarsın,
Güzelsin anadilim...
Ön saflarda yürürsün,
Denizler gibi gürsün,
Özgürsün elbet hürsün,
Güzelsin anadilim...
ZAHİT GÜNEY
(3 Şubat 1946 Zırnevo(Kilikadı,Dobriç)- 24 Mart 2015,Çorlu)
SUNU
Ne zaman
Mavi bir gökyüzü parçası görsem
Avuçlarımın içinde
Pençeremin önünden geçen ne varsa
Ters devinir
Ters döner turnikeler
Çarkıfelekler;
Bir curcunadır yükselir
Sokaklarda ovalarda dağlarda
Deli dolu akan sular
Tersine akar
Ters döner
Yelkovanları saatlerin;
Harman yerine dadanmış
Kuşlar gibi
Sürü sürü uçurtmalar üşüşür
Pençereme;
Çocukluğuma adanmış
En güzel şiiri yazmak geçer içimden
Bir Cahit Sıtkı
Bir de torunlarım
Keserler önümü...
NURETTİN EYÜP HAYKIRIŞ
(1950 İzbul /Tekke Kozlucası ,Şumen - 2003,Bursa)
Yaşayan anılarda gözleri yolda bir ev
Küllenmiş sevdaların korunda şarkılar
Tutuşurken evvel zaman içinde alev alev
Rumeli'den yankılar geliyor,yankılar...
Tövbeli aşklarla beraber kervan kervan
Umuda el sallayan bir amaç utkulu
Yıllar yılı kimliğimize durmuş divan
Yankılar geliyor Rumeli'den dolu dolu...
En kutsal duygularla iyi niyetimiz
Güllere,çiçeklere bırakırken yerini
Rumeli Atayurdumuz,memleketimiz
Yankılar geliyor Rumeli'den yeni yeni...
Rumeli'den yankılar geliyor,yankılar
Tutuşurken evvel zaman içinde alev alev
Küllenmiş sevdaların korunda şarkılar
Yaşayan anılarda gözleri yolda binlerce ev...
Derleyen; Şair Galip SERTEL