Dağ Çeşmesi / Kadriye Cesur
Oralarda kaldı çocukluğumun sabah uykusu / Seherinde çiğdemin ve akça bardak kokusunun / Nereden başlamalı unutmaya bu kederi /Bir tuğra gibi kıvrılmışken / Boynuma hasret çiçekleri …
DAĞ ÇEŞMESİ
Bir dağ çeşmesine yazdılar dedemin adını
Ömrü gibi gürül gürül akıyor kurnaları
Kuş uçmaz, kervan geçmezdi nicedir bu dağdan
Yollara revan oldu göçü göze alanlar
Ateşten bir gömlekti yıllar yılı giydiği
Gitmek- kalmak arasında dirildi hep Rumeli
Kalmak değildi kalmalar, ne de gitmeler gidiş
Kalmak yüzünü yaktı, gitmek astarını gidenin …
Oysa duruluyor zaman, akarak sular gibi -
Canlandı köyleri Rumeli’nin, çağladı yine dereleri
Oralarda kaldı çocukluğumun sabah uykusu
Seherinde çiğdemin ve akça bardak kokusunun
Nereden başlamalı unutmaya bu kederi
Bir tuğra gibi kıvrılmışken
Boynuma hasret çiçekleri …
Bir dağ çeşmesine yazdılar dedemin adını
Ömrü gibi gürül gürül akıyor kurnaları
***
DÖNME DOLAP
Bir dönme dolaba bindirdi annem bizi,
kasabanın panayır yerinde.
Sonbahardı - yaprakların göçü.
Okullar açılmamıştı henüz.
Sıkıca sarmıştım omuzlarından iki kardeşimi,
omuz omuzaydık o dönme dolapta,
sonraları hiç olmayacağımız gibi.
Sevinememiştim dönme dolap olayına.
Tedirgindim bir güz yaprağı gibi:
“Kardeşlerim düşer miydi?”
Düşmediler, tabi ki.
Bir kuş kanadıydı annemin eli havada.
Öylece de kalakaldı, yıllar yılı hafızamda.
Güz mevsimleri izledi birbirini.
Kardeşlerim büyüdü, ben tedirgin kaldım hep,
hep daha titrektim aile fotoğraflarında.
Güzdü daima, üşüyordum inceden -
bilmediğim soğukların öncesinde...
Sonra- bir Ağustos sabahı
soluverdi annemin sardunyaları.
Omuzlarından saracağım
benden küçük kimse kalmadı.
Herkes büyümüş ve benden daha akıllıydı.
Dönüyordu dönme dolaplar,
Hüzündü her şey, son sürat...