DAĞ ÇEŞMESİ

Bir dağ çeşmesine yazdılar dedemin adını Ömrü gibi gürül gürül akıyor kurnaları Kuş uçmaz, kervan geçmezdi nicedir bu dağdan Yollara revan oldu göçü göze alanlar Ateşten bir gömlekti yıllar yılı giydiği Gitmek- kalmak arasında dirildi hep Rumeli

 

 


DAĞ ÇEŞMESİ

Bir dağ çeşmesine yazdılar dedemin adını

Ömrü gibi gürül gürül akıyor kurnaları

 

Kuş uçmaz, kervan geçmezdi nicedir bu dağdan

Yollara revan oldu göçü göze alanlar

 

Ateşten bir gömlekti yıllar yılı giydiği

Gitmek- kalmak arasında dirildi hep Rumeli

 

Kalmak değildi kalmalar, ne de gitmeler gidiş

Kalmak yüzünü yaktı, gitmek astarını gidenin

 

Oysa duruluyor zaman, akarak sular gibi

Canlandı köyleri Rumeli’nin, çağladı dereleri

 

Oralarda kaldı çocukluğumun sabah uykusu

Seherinde çiğdemin ve akça bardak kokusunun

 

Nereden başlamalı unutmaya bu kederi

Bir tuğra gibi kıvrılmışken boynuma çiçekleri

 

… Bir dağ çeşmesine yazdılar dedemin adını

Ömrü gibi gürül gürül akıyor kurnaları

 

ADASI YOKLUĞUN

 

Yerçekimini aşamadan okyanusa öykünen

Bir damlacıktı gözyaşım

Dilediğince akan

Kıraç toprağına ellerimin…

 

Şimdi birer ağaç susuyor

Her iki elimde de

 

Sesler giriyor durmadan

Toz da

Özlemi de ağlamanın

Camlardan

 

Vazo diplerinde birikiyor yalnızlık çığı

Tipi çığlık boğuluyor sessizlikte

 

Dingin,

Mayınlı

 

Revan…

 

GÖÇ

 

Bitkin trenlerle yarışan düdük sesinden

Ve gözyaşlarından maya alıp,

Akasya kokusu dağıtıyor tren garımız,

Giderayak - anmalık.

 

Unutur mu kozasını boynumdaki ipek atkı?

Unutur muyum yurdumu, boynumun borcuyken aşkı?

 

Yüzlerde kuruyor gözyaşları -

Bir ülke haritasıdır her birinin izi.

Diller mi, anne?

Diller hep göçmen dili kaldı.

 

…Ve şimdi anne,

Ben her gece-

Apak tülbentler asıyorum düşümde

Işıkları göçle sönen

Tüm evlerin pencerelerine.

Kadriye CESUR,

İstanbul

Bakmadan Geçme